T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Avam Kamarası'nda bir 'hassasiyet dersi'

Amerikanın Irak'a yönelik muhtemel bir saldırısında en yakın müttefiki İngiltere'de aydınlar, sanatçılar, halk Blair hükümetinin ABD politikalarına şartsız destek vermesine tek kelimeyle isyan ediyor. Bu savaş karşıtı tavır marjinal grupların, sıradışı entellektüellerin cılız muhalefeti olmaktan çıktığını, toplumda büyük destek görmeye başladığını yapılan gösterilerden çıkarabiliyoruz. Eğer Amerika bir şekilde Irak'a saldıracaksa bunu mutlaka İngiltere'nin aktif desteği ile yapacaktır. Eğer İngiltere ve ABD Irak'a saldıracak, ortadoğunun haritasını, dengelerini yeniden oluşturacak bir operasyona girişecekse bunun Türkiye'nin lojistik ve hatta askeri desteği olmadan gerçekleşemeyeceği çok açıktır.

İngiliz oyun yazarı, yönetmen, şair ve entellektüel Harold Pinter, muhtemel bir savaşta aktif rol alması kesinleşen İngiltere'de Avam Kamarası'nda sarsıcı bir konuşma yaptı. Pinter, Irak'a savaş açmak için bahaneler arayan ABD ve ona destek veren Blair hükümetini eleştirerek bu ikilinin ahlaken ne kadar savunulamaz durumda olduklarını parlamentodan haykırdı. Bir şair ve entelektüel olarak Pinter'in Avam Kamarsı'nda yaptığı konuşmanın sarsıcı vurgusu bir yana, asıl sarsıcı olan "deneyimli Türk dostu" Grossman gibi Amerikalı yöneticilerin Ankara'da savaş pazarlığı yaptığı sırada, muhtemel savaşta taraf olmaya itilen bir ülkede benzer bir konuşmanın yapılıp yapılmayacağından emin olmayışımız.

Harold Pinter'in konuşmasında, Irak konusunda dini hassasiyetlerle yaklaşmayacaklarını özellikle vurgulayan siyasiler için bir hassasiyet dersi veriyor (konuşmanın metnini NTV-MSNBC web sitesinden I. Eliçin'in tercümesnden aktarıyorum):

Oliver Cromwell hakkında eski bir hikaye anlatılır. Cromwell, İrlanda'da, Drogheda kasabasını ele geçirdikten sonra, sakinlerini de meydana toplatır ve teğmenlerine emreder: "Tamam. Kadınların hepsini öldürün, erkeklere de tecavüz edin." Yardımcılarından biri sorar: "Affedersiniz generalim ama tam tersini yapmamız gerekmez mi?" Kalabalığın içinden bir ses duyulur: "Bay Cromwell ne yaptığını iyi bilir!" O ses Tony Blair'in sesi: "Bay Bush ne yaptığını iyi bilir."

Gerçek şu ki, Bay Bush ve çetesi ne yaptıklarını iyi biliyorlar ve Blair de, göründüğü kadar gözüboyanmış bir aptal olmasına rağmen, onların ne yaptığını iyi biliyor. Bush ve şirketi, dünyayı ve dünyanın kaynaklarını kontrol etmeye kararlı, bu kadar basit. Ve bu uğurda kaç kişiyi öldürdükleri de umurlarında değil. Blair de onların peşine takılmış gidiyor.

Zorbalık, tabii ki, Amerika Birleşik Devletleri'nin tarihte sıkça ödüllendirilmiş bir geleneği. 1965 yılında Yunanistan'ın Washington Büyükelçisi'ne hitaben, Lyndon Johnson şöyle demişti: "Parlamentonuzun ve anayasanızın canı cehenneme. Amerika Birleşik Devletleri bir fildir. Kıbrıs ise bir pire. Yunanistan da bir pire. Eğer bu yaratıklar fili kaşındırmaya devam ederlerse, filin hortumunu yer otururlar."

Dediğinde ciddiydi. Kısa bir süre sonra Yunanistan'da albaylar Amerika Birleşik Devletleri'nin desteğiyle iktidara geldi ve Yunan halkı 7 yıl cehennem azabı çekti.

Amerikan filine gelince, tiksindirici boyutlarda grotesk bir canavara dönüştü. Bali'deki korkunç katliam bu konudaki gerçekleri değiştirmez.

Amerika Birleşik Devletleri'yle İngiltere arasındaki "özel ilişki", son 12 yılda Irak'ta, Afganistan'da ve Sırbistan'da binlerce insana ölüm getirdi; Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'nin dünyaya "barış ve istikrar" getirmek için düzenledikleri "ahlaki haçlı seferi"nin sonucu olarak.

Körfez Savaşı'nda zayıflatılmış uranyum kullanımı özellikle etkili oldu. Irak'ta radyasyon düzeyleri utanç verecek ölçüde yüksek. Bebekler beyinsiz, gözsüz ya da cinsel organsız doğuyor. Eğer kulakları, ağızları ya da başka bir organları varsa, bu organlardan akan tek şey kan.

Bush dedi ki: "Dünyanın en kötü silahlarının en kötü liderlerin elinde kalmasına izin vermeyeceğiz." Çok doğru. Dön de aynaya bak, o lider sensin.

Amerika Birleşik Devletleri halihazırda gelişmiş "kitle imha silahları" üretiyor ve uygun gördüğü yerlerde de bunları kullanmaya hazırlanıyor. Fabrikalarında denetim yapılmasını reddederek, biyolojik ve kimyasal silahlarla ilgili uluslararası anlaşmaları ihlal etti.

Guantanamo Körfezinde yüzlerce Afganı tutsak almış durumda. Bu insanlara herhangi bir suçlama yöneltilmemiş olmasına rağmen, yasal haklarından muaf tutarak sonsuza dek tutsak etmeyi umuyor.

Amerika Birleşik Devletleri akıllara sığmayan bir şekilde Uluslararası Ceza Mahkemesinden muaf tutulmak istiyor ve İngiltere de bunu destekliyor. Nefes kesen bir ikiyüzlülük. Tony Blair'in bu cani Amerikan rejimine tümüyle teslim olması bu ülkeyi alçaltıyor, aşağılıyor.

Muhtemel Irak saldırısında ABD'nin müttefiki İngiltere'nin parlamentosunda yapılan bu konuşmada savunulan gerçekler ilk defa açıklanmıyor. Zaten konuşmayı çarpıcı kılan da bunlar değil. Savaşta aktif taraf olan bir ülkenin parlamentosunda yapılmış olması. Ve savaşta taraf olmaya itilen bir ülkenin insanları olarak buna benzer bir konuşmaya, savaşa karşı çakacak, muhalef bir sese tanıklık edemeyişimiz.

Amerikalı yetkililerin "ikna seansları"na dönüşen ziyaretlerinden birini gerçekleştirdiği bu günde İngiliz Avam kamarası kadar da olsa, komşumuz, din kardeşi olduğumuz insanların canı ve kanı adına biraz hassasiyet beklemek hakkımız.


3 Aralık 2002
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED