|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
-Acaba Bülent Arınç başörtüsü konusunu gündeme erken mi taşıdı? -Acaba başörtüsü gündemin ilk sıralarında yer almamalı mıydı? -Başörtüsünü böyle gündeme taşımak Ak Parti için bir tuzak mıdır? Bu sorular tartışılıyor. Genelde de tüm bu sorular, "Başörtüsü konusu gerilime yol açıyor. Bu sebeple hemen gündeme girmemeli" yolunda cevaplar üretiyor. Genel Başkan Tayyip Erdoğan'ın gazete manşetlerine "Bırakın bu işleri. Bizim gündemimiz farklı. Türban gündemimiz değil" sözleri yansıyor. (Hürriyet, Milliyet) Genel Başkan'ın siyasi danışmanı Ömer Çelik de devreye "Türban için söz verilmedi" ifadesiyle giriyor. (Sabah) Bu durumda AKP'ye başörtüsünü hatırlatmak "gerilimi kışkırtmak" anlamına geliyor, Bülent Arınç'ın tavrı da bilinçli veya bilinçsiz bir "gerilim üretici" liği zeminine oturuyor. Acaba olaya böyle mi bakmalı? Burada kritik soru şu: "Bülent Arınç eşini protokole getirmeseydi başörtüsü Türkiye gündemine birinci öncelikli sorun olarak girmez miydi?" Doğru olan, kendimizi aldatmadan söylenebilecek olan şu ki, bu sorunun cevabı "girmezdi" değil. Tam aksine başörtüsü, Türkiye'nin gündeminin göbeğinde idi ve Arınç'tan bağımsız olarak Ak Parti'nin birinci öncelikli sorunu idi. -Başörtülülerden yığınla oy almışsınız, parti kurucuları arasında başörtülü bayanlar var ama aday gösteremiyorsunuz. Onlar bir yasağı sinelerine çekmek zorunda. Siz de yüreğinize taş basmak zorundasınız. -Genel Başkan'ın, Başbakan'ın, bilmem kaç bakanın, bilmem kaç milletvekilinin eşleri başörtülü, kızları başörtülü... Kızları okuma sorunu yaşıyor, eşleri "gizli gündem" halinde birilerinin önünde duruyor. Genel Başkan yasaklı olmasaydı ve seçimlerden sonra başbakan olarak görevlendirilseydi, Türkiye ilk defa "Eşi başörtülü bir başbakan"la tanışmış olmayacak mıydı? O zaman ne yapacaktık biz "protokol hazretleri"ni? Şimdi Arınç için sorulan sorular o gün de Erdoğan için mi sorulacaktı? Yarın Başbakan Abdullah Gül'ün, diğer bakan ve milletvekillerinin eşleri için ne yapmamız gerekecek? Şayet, tüm bu eşler ve çocuklar için bir "getto" oluşturup, Ak Parti iktidarında "başörtüsü gündemi"ne sıra gelinceye kadar orada, kocalarının veya babalarının "kamusal görevleri"nden soyutlanmış halde bulundurmayı düşünmüyorsanız, ya da bugün - yarın protokole girecek tüm bayanlar için görkemli bir "başörtülerden arınma töreni" düzenlemeyi planlamıyorsanız, o zaman, bizatihi herkes gerilimin bir parçası demektir. -Meclis'e Başkan seçeceksiniz ve en tartışılan konu, "Başkan'ın eşinin başörtülü olup olmaması" oluyor. Şayet Ak Parti, kendi bünyesinden hiç de Başkanlığa liyakati olmadığı halde eşinin başı örtülü olmayan birisini aday gösterse, ne protokol sorunu çıkacak, ne de gerilim... Parti oturup, bir ayıklama yapacak, "şunun eşi başörtülü, bununki örtüsüz..." Ve tıpkı başörtülü olanlar milletvekili olamadıkları gibi, eşi başörtülü olanlar da "kamu alanı"na yaklaştırılmayacaklar. Bu garabeti gündemden çıkarmak mümkün mü? -Okullarda öğrenciler tırpan yemiş. Binlerce öğrenci okullarını bırakmak zorunda kalmış. Dünyanın orasına burasına savrulmuş. Evlerine hapsolmuş. Hadi onları gündemimizden çıkaralım. Ne de olsa göz görmeyince gönül katlanıyor. Ama orada İHL'lerde sorun sürüyor, İlahiyatlar'da öğrenciler bilgi ve inançlarıyla yasak arasında bir kalb mücadelesi veriyor. Ne yapmalı onları? -Ve gittiğiniz her yerde, evde, okulundan koğulmuş kızlarının gözüne bakmaktan çekinen gözü yaşlı insanlar size soracak, "çözebilecek misiniz bu sorunu, ne zaman çözeceksiniz?" diye... Başbakan Gül ne diyor: "Normalde başörtü takan kızıma okula nasıl gittiğini soramıyorum. Çünkü cevap verirken üzüleceğini biliyorum." Yani evde, hayatın tüm alanlarında birinci gündem olan konuyu, yönetimde gündeme almaya hayır! Sonuç olarak şunları söylemeliyim: -Başörtüsü olayı, ayrıca bir gündem oluşturma hesabına girmeksizin hayatın normal akışı içinde sürekli gündeme gelecek bir hadise. Çünkü, bu ülke kadınlarının tabii hayatında var olan bir olgu yasak alanına sokulmuş. Yasak, dün de varıp tosladı bu toplumun hayatına, bugün de tosluyor. Yasak devam ettiği müddetçe de, toplumla gerilim devam edecek. Protokol gerilimi, toplumla yaşanan gerilimin zirveye taşınmasından ibaret sadece... -Ben, konunun Ak Parti kadrolarının öncelikli gündemi olmadığına inanmıyorum. En azından yüreklerinin gündemi olduğundan adım gibi eminim. -Ak Parti'nin "öncelikli gündeme almama" yaklaşımı, sanki bir stratejiyi değil, çözüm için en azından zihni bir hazırlık yapılmadığı kuşkusunu uyandırıyor. Her şeyden tehlikelisi, bir söylem dağınıklığı gözleniyor. Yasağın ve özgürlüğün çerçevesi, kamusal alanın tanımı, hizmet veren - hizmet alan ayrımı üzerine iktidar çevrelerinden yapılan yorumlar birbiriyle uyuşmuyor. Ben, "öncelikli gündem yapmama" tavrının, gide gide "hiç gündeme alamama" riski taşıdığını düşünüyor, ayrıca bu "söylem dağınıklığı" ile doğacak sonucun da, ciddi sakatlıklar doğuracağından endişe ediyorum. Bence Ak Parti oturup, ciddi bir "başörtüsü gündemi" yapmak zorunda... "Öncelikli gündem yapmama" tavrının altını beslemek için bile bu gerekli. Güç odaklarıyla ilişkideki hassasiyet kadar toplumla ilişkideki hassasiyet de gözardı edilemez. Ayrıca ekmekle özgürlük arasında da insan kişiliği açısından çok uzak mesafeler yok.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |