|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Artık "IMF ile hesaplaşma" günü geldi. AKP iktidarının "ekonomide de iktidar olup olmadığını" bu "hesaplaşma" sonucunda açık bir şekilde göreceğiz. Seçimlerden önce verilen "IMF programında revizyon yapılacak" sözünün de yerine getirilip getirilemeyeceği de belli olacak. İktidar AKP iktidarı ama bürokratlar "IMF yandaşı" gibi kesin tavır koymaya çok önceden başladılar. BDDK Başkanı olsun, Merkez Bankası Başkanı olsun maşallah "kıllarına dokunanı" anında toz buz ediyorlar. Hele Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti en küçük "taviz" verilemeyeceği görüntüsünü bu iktidarın kafasına yerleştirmeye çalışıyor. Sanırsınız ki, IMF Avrupa Direktörü Michael Deppler ve Türkiye Masası Şefi Juha Kahkonen gelmeden kendisine "pazarlık ortamını uygun hale getir" talimatı verilmiş. İşte "IMF'den aldığı hızla" Süreyya Serdengeçti, esip gürlüyor. MÜSİAD Başkanı Bayramoğlu'nun "ekonominin canlandırılması gerekir" açıklamasına, Bayramoğlu'nu "yolsuzluk istemekle" suçlayacak kadar ileri gidiyor. Kim bu Süreyya Serdengeçti? Birkaç kez yazdım, bir daha yazayım. "Türkiye'yi ve Türk halkını tanımayan, Türk insanını sadece bilgisayar ekranlarındaki rakamlar" olarak gören bir zat-ı muhterem. Türkiye'yi batıran hem "çıpalı kur" programında, hem de Türkiye'yi "batağın" içinde tutan "dalgalı kur programında" imzası olan zat. Birinde Merkez Bankası Başkan Yardımcısı olarak imzası var, diğerinde başkan olarak. Yani daha önce "ak dediğine", biraz sonra "kara" demekte mahzur görmeyen biri. Serdengeçti "enflasyonu düşürmek tek hedef" mantığından vazgeçmiyor. "Biraz enflasyon istemek, bilerek veya bilmeyerek yolsuzluk önermekten başka bir şey değildir" diyor. Sonra da "Program enflasyonu düşürmeyi ve kamu açıklarını azaltmayı, gelir dağılımını da düzeltmeyi öngörüyor" diyor. 1994 krizinde Merkez Bankası Başkanı olan ve o krizin 6 ay gibi kısa bir sürede atlatılmasında pay sahibi olan Yaman Törüner, Süreyya Serdengeçti için şunları yazıyor: "Bizi ekonomi tarihimizin en büyük krizine bu Merkez Bankası götürdü. Merkez Bankası'nın hatalı politikaları olmasaydı, kriz çok daha basitçe atlatılacaktı. Kriz sırasında şimdiki Merkez Bankası Başkanı (yani Süreyya Serdengeçti) kriz nedeniyle istifa eden önceki Başkan'ın (yani Gazi Erçel'in) "yardımcısı" idi. Ama, krizden başkan kadar sorumluydu. Çünkü, kendisi "para yönetiminden sorumlu" başkan yardımcısıydı. Kısacası krizi yönetemeyen başkan gitti, krizi yönetemeyen başkan yardımcısı başkan oldu. Geçmiş yönetimi batıran en önemli nedenlerden birisi zaten yapılan yanlış atamalardı." Görüldüğü gibi "kendi hatasını anlamayan ve anlamamakta direnen" bürokratların "direnişlerini kırmak" ve kendilerini "IMF'ye tutsaklıktan" çıkarmak gerekiyor. Çünkü "IMF ile pazarlıkta" bakanların yanında bu bürokratlar yer alacak ve ister istemez etkili olacaklar.. Geçenlerde "IMF ile pazarlıkta kozlar bizim elimizde" demiş ve şunları yazmıştım: "IMF şu an "zayıf" durumda. Kozlar her açıdan Türkiye'nin elinde. Hem olası bir "Irak Operasyonu" nedeniyle Amerika'nın desteğini sağlayacağı için kozlar Türkiye'nin elinde, hem de "halkın ezici bir çoğunluğu" tarafından seçilen bir hükümet karşısında olacağı için "IMF'nin kozları" geçersiz kalacak. Çok önemli bir konu da "IMF'nin yitirdiği güveni yeniden sağlayabilecek ortam arayışı içersinde olması"dır. IMF programlarını "eksiksiz uygulayan" Türkiye gibi ülkelerden Arjantin ve Brezilya'da da seçimler yapıldı. Her üç ülkede de iktidarı "IMF karşıtı oylar" belirledi. Yani bu ülkelerde yapılan seçimlerde "IMF programları halkın oyuna götürüldü ve bu oylamada IMF kaybetti." İşte bu gerçeği "AKP ekonomi kurmayları" iyi değerlendirmek zorundadırlar. Kesinlikle "IMF'ye teslim olmamalı" ama özellikle de şu günlerde "IMF'den de uzak" kalınacak, "fevri çıkışlar" da yapılmamalı. Türkiye ekonomisi özellikle bu günlerde şiddetli bir şekilde "dış kaynak" ihtiyacı içersinde bulunuyor. Bu dış kaynağı sağlamanın yolu da "IMF'nin elinde". Onun için "IMF ile iyi geçinmek ama ona teslim olmamak" gerekiyor." Durum böyle. Karşımızda IMF var ama onun "yandaşları" bizim ekonomi bürokratları. Türkiye'nin önüne her zaman en büyük engeli çıkaran ve Türkiye'yi neredeyse "son komünist ülke" konumunda tutmaya çalışan bürokrasinin ve Süreyya Serdengeçti gibi bürokratların, bu ülkenin kaderinde söz sahibi olmalarının önü kesilmeden Türkiye esenliğe çıkamaz. AKP iktidarı, iktidar olduğunu "ekonomiye sahip olarak" da göstermelidir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |