|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
-Yarın arife, öbür gün bayram. - Peki, bugüne "arifenin arifesi" desek olur mu? - Arifenin arifesi olmaz, arife arifedir ve biriciktir. - Neden ama? - Bak, bir kez "arifenin arifesi" dediniz mi, "arifenin arifesinin arifesi" demenin yolunu açmış olursunuz, bunun da sonu gelmez; bayramı bile bir sonraki bayramın arifesinin arifesinin arifesi... saymanız gerekir. - Bu durumda ne arifeyi arife gibi yaşayabiliriz, ne bayramı bayram gibi. - Öyle. Her vaktin bir işi, her işin bir vakti var. - Bu dünyaya gömlek yıkamaya gelmedik yani. - Ne ilgisi var? - Hani bektaşiye demişler: "Baba erenler! Gömleğiniz kirlenmiş, yıkasanıza!" "Nasılsa yine kirlenmeyecek mi?" diye karşılık vermiş. "Yine yıkarsınız." denince, "Biz bu dünyaya gömlek yıkamaya mı geldik?" demiş. - Evet, biz bu dünyaya gömlek kirletmeye ve gömlek yıkamaya geldik. Fakat bu arada, yani gömleğimiz kirleninceye kadar geçen sürede başka işler de yapabiliriz, yapmaktayız, yapmalıyız. - Ama hep iş, iş, iş! - "İş" yerine "şey" mi deseydim? - Bir şey değişir miydi? - Maalesef, değişirdi. Bazılarımız "iş"ten ürküyor. Onun için işin adını değilse de, işe yaklaşım biçimimizi değiştirmekte yarar var. - Geçen gece, Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun Genç Bakış programında bir bakışına tanık oldum, harikaydı! - Neye, nasıl baktı sayın bakan? -Çökmüş bir genç kız, bir öğrencinin gelecekte işsiz kalacağı korkusu içinde nasıl öğrenim göreceğini sordu. Bakan bey de, öğrenmenin, sonuçlarından bağımsız olarak başlı başına bir zevk olabileceğini dile getirdi. Çok hoştu. - Gelecek korkusuyla günümüzü karartmayalım, ha? - Elbette, "ibnü'l-vakt" olmalı insan. - O ne? - "Vaktin oğlu" olmak, yani. Süleyman Uludağ Tasavvuf Terimleri Sözlüğü'nde "vaktin çocuğu" demiş, cinsiyet ayrımı kokusundan uzak durmuş. Sufi, insan da diyebiliriz, "içinde bulunduğu zamanda (hal'de) yapılması en uygun olan şeyle meşgul olur, o vakitte kendisinden istenen şey neyse onu yapar. Derviş ne geçmiş ne gelecekle ilgilenir. Sadece hali değerlendirir." diye açıklamış Kuşeyri Risalesi'nden aktararak. - Çok güzel! Başka? - İki de beyit var orada. Biri şu: Geçti mazi, çekme istikbale gam Gün bugün, saat bu saat, dem bu dem Öteki, Hayâlî'nin bir beyti: Harâbât ehline dûzah azâbın anma ey zâhid Ki bunlar ibn-i vakt olmuştur ferdâyı bilmezler - Anlayamadım. - Meyhane, tekke ya da gönül ehline cehennem azabını hatırlatma ey zahid; bunlar vaktin çocukları oldukları için, yarını bilmezler, gelecekteki cehennemi düşünmezler. Fakat kitapta "ferdâyı" kelimesi "fedâyi" biçiminde basılmış ve anlaşılmaz bir durum çıkmış ortaya. - Çok kötü! Kitabın hangi baskısı bu? - Marifet Yayınları, 1995. - İnşallah sonraki baskılarında düzeltilmiştir! - İnşallah! - İkinci mısrada da vezin problemi var galiba. - Evet. Doğrusu şöyle: "Ki bunlar ibn-i vakt oldu gam-ı ferdâyı bilmezler" İmâleli de olsa, dört "mefâîlün" böylece sağlanmış aslında. - Bu yazının başlığını niçin "lutfen sabırlı olalım" koydunuz? - "İbnü'l-lvakt olmak" kolay olmadığı için! - Bayramınızı şimdiden kutlayabilir miyim? - Zor görünüyor, değil mi?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |