T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kopenhag yolu-Washington durağı

Çok muhtemeldir ki, Türkiye'nin yakın tarihindeki 'en belirleyici' haftadayız. Ve, galiba Türkiye'nin kaderini en fazla belirleyecek 'seyahatin yolcuları'yız. Tayyip Erdoğan'la birlikte Ankara'dan Kopenhag'a yola çıktık. Bu satırları, sabaha karşı Kopenhag'da bir otel odasında yazıyorum...

Öylesine nefes nefese bir seyahat ki bu; seyahati anlatmaya satırlar yetişmeyecek gibi. Seyahat, yazıdan daha süratli. Bir gece yarısı Kopenhag'a vardıktan sonra, sabahın erken saatinde ayağa fırlanacak; Tayyip Erdoğan, AB Dönem Başkanı Danimarka'nın Başbakanı Anders Fogh Rasmussen ile görüşecek. Bir saatlik görüşmenin ardından basın toplantısı ve basın toplantısının ardından tekrar havaalanına koşacağız; Washington'a uçmak için...

Bu yazının satırları Türkiye'de okunduğu vakit, Erdoğan-Rasmussen görüşmesi tamamlanmış olacak ve görsel medya aracılığı ile görüşmeden Türkiye çoktan haberdar olmuş olacak. Hatta, biz Washington'a varmış olacağız ve Tayyip Erdoğan, ünlü think-tank CSIS'te (Center for Strategic International Studies- Uluslararası Stratejik Çalışmalar Merkezi), 'Washington eliti' karşısında konuşmuş olacak.

CSIS'teki toplantının başlığı 'Turkey Back on Track'; yani 'Türkiye Tekrar Yoluna Girdi'... Bu başlık, Türkiye'nin üçlü koalisyon dönemi ve hatta öncesinde 'yoldan çıkmış' olduğunu ve 3 Kasım 2002 seçimleri ve sonuçlarıyla birlikte tekrar 'yola girmiş' olduğunu ima ediyor.

Tabii ki, bu anlamda, Amerika'dan Ak Parti iktidarına ve bu partinin lideri, Türkiye'nin 'müstakbel Başbakanı' olarak gördükleri Tayyip Erdoğan'a açılmış bir 'kredi' veya 'avans' söz konusu. İşte bu nedenle, Tayyip Erdoğan, ancak Amerika'nın en yakın müttefiklerine ya da önemsenen konuklarına uygulanan bir protokol ile kabul görecek. Beyaz Saray'da Başkan George W.Bush ile görüşecek olmasından gayrı, Amerikan Yönetimi'nin tüm üst yönetimiyle biraraya gelecek: Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Dışişleri Bakanı Colin Powell, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ve yardımcısı Paul Wolfowitz ve Ulusal Güvenlik Başdanışmanı Condaleeza Rice. Herkese uygulanan ve pek rastlanır bir 'kabul' değil bu.

Amerika, Türkiye'yi sadece 3 Kasım'la birlikte 'yola tekrar girmiş' olarak görmekten gayrı, Tayyip Erdoğan ve Ak Parti'li bir yönetimle 'yola devamı'na 'Washington vizesi' vermiş gözüküyor. Tayyip Erdoğan'a Kopenhag Zirvesi arefesinde Washington daveti yapılmış olmasını ve böylesine bir 'görüşme programı' uygulanmasını başka türlü izah etmenin imkanı yok.

Bunun Türk iç politikası, bölge jeopolitiği ve daha geniş bir uluslararası alan açısından, hiç kuşkusuz, taşıdığı çarpıcı bir anlam mevcut.

Ankara-Kopenhag arasında uçarken, Tayyip Erdoğan, Kopenhag Zirvesi sonucunu Türkiye açısından nasıl gördüğüne ilişkin bir soruya 'yüzde 50-50' cevabını vermişti. Washington'da Başkan Bush ile yaptığı görüşmede, bu rakamın Türkiye lehine artıp artmayacağına ise 'iyimser bir vurgu' ile 'olabilir' dedi.

Elbette ki, Türkiye'nin Amerika'dan Türkiye'ye ayak sürüme eğilimindeki AB ülkeleri üzerinde karşı konulması pek güç ağırlığını koyması beklentisi var. Aynı şekilde, Amerika'nın da Türkiye'den Irak'a ilişkin bazı beklentileri bulunduğu bir sır değil.

Bu arada, Kopenhag Zirvesi'nin sonuna dek, 'Kıbrıs düğümü'nün de çözülmesi bekleniyor. Tayyip Erdoğan, bugün (Salı) Washington'da Bush ile öğle yemeğinden sonra New York'a geçecek ve Kopenhag'a gerisin geriye uçmadan önce, BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile görüşecek. Kofi Annan, Kıbrıslı Rum ve Türk liderler, Glafkos Klerides ile Rauf Denktaş'tan aldığı mektupları inceledikten sonra, muhtemelen 'nihai metni' bugün tamamlamış ve bunu Tayyip Erdoğan'a sunmuş olacak.

Ankara-Kopenhag-Washington-New York-Kopenhag hattında ülkemiz için bu 'tarihi hafta'yı izleyen birçoğumuzun kanaati, Kofi Annan'ın, İngilizce 'take it or leave it' diye ifade edilen yani 'ya kabul et veya terket (reddet)' anlamındaki orta yol bırakmayan tavra yöneleceği yolunda.

Kıbrıs'ta çözüm, Kıbrıslılar'a bırakıldığı takdirde sittin sene çözüm gelmeyeceği besbelli ve bunu galiba herkes biliyor. Ne Klerides'in gerçekten çözmeye niyeti var; ne de Denktaş'ın Kıbrıs sorununu çözmeye gerçekten niyeti oldu. Bayramın ikinci günü, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda Tayyip Erdoğan ve Başbakan Abdullah Gül ile görüştükten sonra ağzını açmayan Denktaş'ın Ada'ya iner inmez, o bildik 'çözümsüzlük en iyi çözümdür' politikasına en polemikçi ağız ile ve apaçık biçimde Kofi Annan Planı'nı gömme niyetiyle saptığını gördük.

Kofi Annan da gördü ve herkes gibi o da bu iş 'Kıbrıslılara bırakıldığı takdirde, çözümün hayal olacağını' biliyor. O nedenle, Tayyip Erdoğan'ın Washington'daki Bush görüşmesinin ardından, New York'taki Kofi Annan görüşmesinin de 'tarihi önemi' var. Tayyip Erdoğan, Annan Planı'nı Türkiye'nin kabul ettiğini açıklayabilir ve Rauf Denktaş'a Kopenhag yolu gözükebilir. Böyle bir ihtimal mevcut.

Tayyip Erdoğan, 'müzakereci' yanına ilişkin belirgin bir 'özgüven'e sahip. Ankara-Kopenhag arasında uçakta sohbet ederken, 'Bunun sonucunu 13 ya da 14 Aralık'ta görürsünüz' dedi.

Türkiye için Kopenhag'dan çıkacak olan 'ulusal çıkarı' için 'en optimal' ve 'kabul edilebilir' sonuç nedir?

Şu ikisinden biri:

1. AB'ye tam üyelik müzakerelerinin başlaması için 2003 yılının kararlaştırılması, veya;

2. 2004 Mayıs'ından yani AB, 25 üyeye çıkmadan önce müzakerelerin kesin tarihinin belirlenmesinin (bu 2005 yılı için de olabilir) kararlaştırılması.

Eğer, bu hafta Türkiye'nin yakın tarihinin en önemli haftasıysa, bu yazının çıkacağı; Tayyip Erdoğan'ın Washington'da Bush, New York'ta Kofi Annan'la görüşeceği bu 'Salı' günü, belki Türkiye için yeni yüzyılın ilk on yılının 'en önemli Salı günü' olacak. Bir yere not edin ve gerek zaman ve gerekse seyahat trafiğimizle yarışacak 'notlarımız'ı bekleyin...


10 Aralık 2002
Salı
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED