Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin kurucularından olan, aynı zamanda Osmanlı sarayında sultan çocuklarına ders veren büyük din adamı Cemal Öğüt'ün kızı 86 yaşındaki Hikmet Öğüt, babasının Osmanlı topraklarının yabancı işgaline uğradığı günlerde Anadolu'ya tabut içinde silah gönderdiğini söyledi. Osmanlı topraklarının işgali sırasında babasının ve arkadaşlarının Anadolu'da büyük mücadele veren Kazım Karabekir'e İstanbul'dan tabut içinde nasıl silah gönderdiklerini Öğüt şöyle anlatıyor:

Şehit askerin(!) babası acı soğanı yüzüne sürüp ağlıyordu

"Maçka Silahhanesi, o zaman işgal kuvvetlerinin çok sıkı kontrolü altındaydı. Bu sıkı kontrol altındaki silahhaneye girmek imkansız iştir. Ama, babacığım kafasına koymuştur; mutlaka oradaki silahlar alınmalı ve Anadolu'daki mücahitlere sevkedilmeliydi. Efendi baba, kocaman bir tabut hazırlatır. Etrafında 5-10 cemaat. Bunlardan birinin Maçka Silahhanesi'ndeki asker oğlu güya ölmüştür. Gidip cenazeyi oradan alacaklar ve gerekli vazifeler yapıldıktan sonra, götürüp defnedeceklerdir. Cenaze sahibi rolündeki zatın eline, mendile sarılmış acı soğan verilir. Adamcağız bunu ikide bir de yüzüne gözüne sürüp ağlamaktadır.

Tabutun önünde sarığı ve cübbesi ile Hocaefendi, arkasında da tabutu taşıyanlar, Maçka Kışlası'na girerler. Kapıdaki nöbetçiler durumdan şüphelenmezler. İçeriye giren cemaat, kendi üzerlerini ve o kocaman tabutu ağzına kadar silahlarla doldururlar. Ve yine üzgün bir eda ile çıkıp giderler. Zayıf giren babam cübbesinin altındaki silahlarla şişman çıkar. Tabut aynı cemaatin refakatinde Feriköy mezarlığına gömülür. Hava kararınca da Ayazağa Köyü'nden Mandacı Fehmi Efendi ve adamları gelip, bu taze mezarı kazarak silahları götürürler. Bu silahlar, sahile yakın bir yerde toplanabilen diğer silahlarla birlikte, takalara yüklenip İnebolu üzerinden Anadolu'ya ulaştırılır."

Nikahımızı Necip Fazıl kıydı

Hikmet Öğüt, Sorbonne mezunu dayısından, kapı komşuları Mehmet Akif Ersoy'dan, nikahını kıyan Necip Fazıl'dan da bahsediyor. Babasının Mehmet Akif'in çok samimi arkadaşı olduğunu söyleyen Öğüt, Mehmet Akif ile babasının buluşmalarını hatırlıyor.

Hikmet Hanım, babasının adını yaşatmak için İlahiyat Fakültesi'nin bünyesinde babası adına bir vakıf kurmak istiyor. Anne ve babasından kalan mirasla vakfı kuracağını belirten Hikmet Öğüt, fakir öğrencilerin bu vakıftan elde edilecek gelirle okutulmasını arzuluyor.

Dört yaşımda Kur'ân okudum

İlk dini eğitimi evde anne ve babasından aldığını söyleyen Öğüt, "Bir çocuk 4 yaş 4 ay 4 günlük olduğu gün Kur'ân-ı Kerim'i önüne açılıp Kur'an öğretilmeye başlanırsa o çocuğa Cenab-ı Allah tarafından ilham olunurmuş ve çocuk Kur'ân-ı Kerim'i okumayı çok daha çabuk öğrenirmiş. Bana da bu yüzden 4 yaşımda iken annem ve babam Kur'ân-ı Kerim okumayı öğretmiş" diyor. Hikmet Öğüt'ün evinin duvarında annesinin yaptığı el işlemesi bir pano asılı. Tablonun ortasında ise bir zamanlar, "Padişahım çok yaşa" diye bir yazı olduğunu ama bu yazının Cumhuriyet'in ilanından sonra babasının tutuklanmaması için sildiklerini anlatan Öğüt, "Bu ülkeyi düşmandan kurtarmak için büyük mücadele eden babam ve arkadaşları Cumhuriyet'in ilanından sonra çok sıkıntı yaşadılar" diyor.

DUVARLARDA GEÇMİŞİN İZLERİ

Daha 8-10 yaşlarından itibaren fotoğraf çekmeye başlayan Hikmet Öğüt'ün evinin duvarları çektiği fotoğraflarla ve Süheyl Ünver'den öğrendiği hat ve tezhiplerle dolu. Fatih'te doğan ve iki yaşında iken ailesiyle birlikte Beşiktaş Akaretler'e yerleşen Öğüt, babasından kalan evde yalnız yaşıyor. Zamanını sokaklarındaki kedileri ve evinin arka balkonunda oluşturduğu kuş evine gelen güvercinleri besleyerek geçiren Öğüt, "Kendimi oyalayacak mutlaka bir şey bulurum" diyor. Babası Cemal Öğüt'ün resmi ise evin başköşesinde asılı.