|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yeni Yüzyıl'ın, sonra Yeni Binyıl'ın pazar ekiydi Cafe Pazar. Yüzyıldan binyıla sıçramış olmak kurtaramadı gazeteyi, kapandı. Fakat Vatan gazetesi, Cafe Pazar'ı yeniden açtı, "Hayatın bütün renkleri burada" sloganıyla okuruna sunuyor her pazar. 8 Aralık 2002 tarihli Cafe Pazar'ın 15. sayfasında sağ köşeye kurulmuş bir hanım gözüme çarptı. Köşenin özel bir adı yok. "Mutlu Tönbekici" demek, yetiyor demek. Hayli artistik, hoş bir fotoğrafıyla gülümsüyor mutlu mutlu. Daha önce hiçbir / herhangi bir yazısını okumadığım Mutlu Tönbekici'nin 8 Aralık 2002 tarihli "Kötü genç, iyi yaşlı" başlıklı yazısını okumaya karar veriyorum. İlk paragraf: "Şimdi hepinizde bayram rehaveti var değil mi? Bende de... Valla, bayramların hiç tadı kalmadı, muhabbetine girmeyeceğim... Benim ki gayet güzel geçiyor." Belli ki, okurlarıyla söyleşmeyi, senli benli bir dil kullanmayı seviyor Mutlu. "Vallahi"yi "valla" yazması da alçakgönüllü, 'halkçı' (!) yazar tutumunun belirtisi olmalı. Fakat bu üç nokta hastalığı nedir? "Bende de..." cümlesinin sonundaki üç noktanın gerekçesi belli: "var" yüklemini yazmayıp cümleyi eksiltili bıraktığı için üç nokta koymakta haklı. Fakat ondan sonraki cümlenin sonundaki üç nokta ne işe yaramaktadır? Hiçbir işe yaramamaktadır! Başımızda onca savurganlık varken, bir de nokta savurganlığı yapılması ne kötü! Mutlu Tönbekici'nin hangi ki'nin bitişik, hangi ki'nin ayrı yazılacağını öğrenmemiş ya da unutmuş olması daha da kötü! Halbuki, "Bende de..." yazarken bitişik yazılacak olan hâl eki -de'yi bitişik yazmayı, ayrı yazılacak olan bağlaç "de"yi ayrı yazmayı başarmış idi Mutlu. Bunu neden başaramadı, dersiniz? "Benim ki gayet güzel geçiyor bayramım, neden yakınayım?" gibi bir cümle kurmayı düşündüydü de, düşündüğünü unutu mu verdi acaba? İyimser bir bakışla 'olabilir', denebilir. (İşin aslı, Türk eğitim düzeni için de, Türk basını için de, koskoca bir başarısızlıktan ibarettir.) İkinci paragrafın ilk cümlesi: "Yaşlı olmanın erdemleri üzerine düşünüyorum..." Yine mi üç nokta? Mutlu, bu üç nokta ile "uzun uzun düşünüyorum" mu demek istiyor acaba? Olabilir mi? İkinci cümle: "Şöyle kodu mu oturtan cinsten bir yaşlı olmanın güzelliği üzerine düşünüyorum." Aman Allah'ım! "Kodu mu oturtan cinsten bir yaşlı", ha? Terbiyeli bir erkeğin ağzına bile yakışmayan böylesi bir sözü, diline, kalemine, klavyesine nasıl alıyor bu Mutlu kız? Yaşlı ile magandayı, zontayı, maçoyu, kabadayıyı, hırtı, hıyarı, zırtapozu... karıştırıyor olabilir mi? Olamaz! Üçüncü cümle: "Ben kendim için doğrusunu isterseniz böyle bir yaşlılık hayal ediyorum." "Böyle"nin "kodu mu oturtan" anlamına geldiğini ve bir kadına hiç de yakışmayacağını düşünmekte acele etmeyiniz. Sonraki cümleyi okuyunuz: "Sevilen ama şöyle epeyce de çekinilen bir yaşlı..." (Şükür, yerinde bir üç nokta!) Ama bu cümleyi okuyunca, bir olasılık beliriyor ister istemez: Acaba Mutlu Tönbekici, "taşı gediğine koyan" demek istedi de, her nasılsa, –belki "ko-" eylemine aldanarak– mı dedi, o "kodu mu oturtan" lâfını? Olabilir mi? Olabilir! Çünkü, bir sonraki cümlede "Ve modelim de Betül Mardin!" yazmış. Betül Mardin'in "kodu mu oturtan bir yaşlı" olduğunu ben işitmedim. Siz işittiniz mi? Paragrafın son cümlesine bakılırsa, Betül Mardin, "Yaşlılığın eskimişlik değil de gün görmüşlük olduğunu hatırlatan bir yaşlı." Pek güzel! Üçüncü paragrafın ilk cümlesi: "Türk toplumunun bence varsa bir eksikliği bu tarz yaşlıların yokluğudur." Hoppala! Hem Betül Mardin'i örnek alacak ve örnek vereceksiniz, hem Betül Mardin aramızda, yani Türk toplumunun içinde "...dimdik ama ağır ağır yürüyen bir yaşlı" olarak yaşayacak, hem de siz, "bu tarz yaşlıların yokluğu"ndan dem vuracaksınız! "Az, pek az, az mı az, nâdir, ender..." diyebilirsiniz ama "yok" dediniz mi çok çok ayıp olur; Betül Mardin'e de ayıp olur, Türk toplumuna da ayıp olur, Mutlu Tönbekici okurlarına da ayıp olur. Sıkıldım. Çok sıkıldım. Bu Mutlu Tönbekici, kötü yazarmış, "fetişist" ile "fetiş"i ayırt edemiyor; hem de terbiyesiz: "...telefonda ana avrat sövesim gelir" filan da demiş, diyebilmiş. Bu nedir şimdi? Şaka mı, içtenlik mi, gerçek mi? Öyle de olsa, böyle de olsa, şöyle de olsa çirkin. Hattâ... Kusura bakmayınız, sevgili okuyucular!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |