|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bayramlarda herkes en yeni, en temiz, en gıcır kıyafetlerini giyer, malumaliniz. Pantalon, ceket, etek, elbise, palto ve diğerlerinin hepsi bir tarafa, ayakkabılar bir tarafa. Bayramlık ayakkabıların ayrı bir yeri vardır. Hem çocuklar, hem büyükler için. Hafızanızı bir yoklayın, mutlaka gıcır ayakkabılarla ilgili bir hatıranız çıkacaktır. Yatağın başucuna koyup uyumak... Kokusunu hissetmek... Kimse araklamasın diye, çok gizli bir yere saklamak... Altlarının temizliğine bakıp hafifçe dokunmak... Evin içinde deneyip keyfini sürmek... Bazıları, ayakkabının bağcıklarını bağlamayı bir bayram gecesi öğrenmiştir muhakkak. Belki elli yıl sonra, bayramlık ayakkabı ile bayramlık gömleğin veya kazağın herhangi bir farkı kalmayacaktır. Gömlek veya kazağın, ayakkabı ile farkı kalmaması, onların da ayağa giyilebileceği şeklinde değil tabii ki; değeri ve anlamı bakımından aynı görülecektir. Öyle bir farkın bugün de olmadığını düşünenler var. Dikkat edin, onlar zengin çocuklarıdır. Altı timsah ağzı gibi açılmış ayakkabılarla dolaşırken, babasının 'bayramdır' diyerek aldığı yeni ayakkabıların kıymetini fakir çocukları çok iyi bilir. Hele o bayramlık bir çift ayakkabı hediye geldiyse, değme gitsin. Dünyalar o çocuğun olmuştur. Bu bayram, bir çocuğu bu şekilde sevindirdiyseniz, yahut bu tür yardımlar yapmak için kurulan Deniz Feneri gibi derneklerden birine bağışta bulundaysanız, ne mutlu size. Yok eğer unuttuysanız, imkanlar elvermediyse, fırsat bulamadıysanız, hiç üzülmeyin... Gelecek bayramlar var önümüzde. Ve o tür dernekler, bayram seyran demeden bütün yıl hizmete devam ediyor. Bayram ziyaretlerinde kapı önünde çıkarılan ayakkabılar, apartmanların merdiven boşluklarında bırakıldığında nasıl bir görüntü oluşturur, bilirsiniz. Üst katlara çıkanlar, asansör yoksa şayet, o ayakkabılara basmamak için itina ile geçip giderler. Ufak çaplı bir ayakkabı fuarına benzer bayramlarda ziyaretçisi kalabalık olan daire kapılarının önü. Kimi muzip kişiler, o ayakkabıları farklı farklı eşleştirip uzaklaşır oradan. Söylemesi ayıp, bir keresinde ben yapmıştım öyle bir şeyi. Kadın ayakkabısıyla erkek ayakkabısı, çocuk ayakkabısıyla bir diğerini eşleştirip gülerek uzaklaşmıştık. Fakat herkes muzip değil. Bir de o çeşit çeşit yeni ayakkabıları görünce, dayanamayıp "kalk gidelim" diyenler var. Misafirler kısa bayram ziyaretini tamamlayıp çıkarken bir de bakıyorlar ki, ayakkabıların bir kısmı yok. İşte bu yüzden, evin içine alıp ayakkabılığa istifleme alışkanlığı gelişti insanımızda. Ancak bütün ayakkabıları içeri almanın imkanı olmuyor bayram seyran durumlarında. Bir tavsiye: Eğer ziyaretçiniz çok ve içeride ayakkabı koyacak yeriniz darsa, bütün ayakkabıları içeri almanız gerekmez. Sadece her çiftin bir tekini alıp içeri saklayın yeter. Dışarıda kalan tekler, hırsızın bir işine yaramayacağı için yerinde duracaktır.
AHESTE
Bu bayram, tatilin kısa oluşu, hava şartlarının pek uygun bulunmayışı ve ekonomik sıkıntılar yüzünden şehirler arası yolculuğa çıkanların fazla olmadığını haberlerden öğrendik. Yollara bakınca da anlaşılıyordu öyle olduğu. Yine de belli bir kalabalık vardı tabii. İstanbul'a dönüş sırasında bir ara yol tıkanır gibi oldu. Hangi köprüden girsek diye düşünürken, önümüze ağır ilerleyen birkaç araç denk gelmez mi! Sanki mehtapta Boğaz seyrine çıkmışlar. Biz, Boğaziçi Köprüsü mü, Fatih Sultan mı derken, eğer onları geçemezsek, ya üçüncü köprüden ya da tüp geçitten giriş yapmak zorunda kalacağımızı aile efradına beyan etmiştim ki, sollama fırsatı bulabildik. O yavaş ilerleyen 35 plakalı iki arkadaş, muhtemelen arefe gününden yola çıkmışlardır, bayrama İstanbul'a yetişmek için. Bayram sonrasına yetişecekleri kesin görünüyordu biz onları geçtiğimiz sırada.
BAYRAMINIZ NASILDI?
Ramazan Bayramı'ndan sonra karşılaşan iki arkadaş...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |