|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KOPENHAG- Bugün karar günü. Başkalarını da ilgilendiren önemli dönemeçleri 'bizim' yapmamızı sağlayan bir becerimiz olduğu muhakkak. 'Genişleme planı' içerisinde 12 ülkenin üyeliklerinin kesinleşeceği Avrupa Birliği'nin Kopenhag Zirvesi, o becerimiz sayesinde, 'Türkiye Zirvesi' haline dönüştü. Dünyanın belli başlı başkentleri, hatta Avrupa'dan binlerce km uzaktaki Washington bile, Türkiye'nin AB üyeliğini konuşuyor... Bu tür dönüm noktaları öğretici ve eğiticidir. Kopenhag Zirvesi'ne gidilen süreçte AB için yazılıp çizilenler, bu mâceranın başladığı 1960'lı yıllardan beri bilgi dağarcığımıza girenlerin toplamına neredeyse eşit. AB'nin bir 'uygarlık projesi' olduğunu öğrendik. 'Kopenhag kriterleri' genel başlığı altına giren siyasi standartları ilk başlarda bilmezken şimdi ezbere sayabiliyoruz. Sivil girişimlerin hareketsizliğiyle ünlü Türkiye'de, AB çerçevesinde, bir büyük sivil kalkışmayı gerçekleştirebildik. Meclis'i harekete geçirip 'sürpriz' uyum yasalarını çıkarttırmak az bir başarı mıydı? Son bir aydır uluslararası arenaya taşınan "Türkiye'nin AB üyeliği" için yapılanları göz önüne getiriniz: Tayyip Erdoğan'ın, modern bir Evliya Çelebi gibi, Avrupa başkentlerini ziyaret edip devlet ve hükümet başkanlarıyla gerçekleştirdiği mekik diplomasisinin bir benzerini siyasi tarihimizde bulmak mümkün değil. Abdullah Gül'ün, Alman ve Fransız büyükelçileri aynı gün makamına çağırıp ültimatom vermesi de bir büyük 'yenilik' idi. İleride, tarihler, bugünleri anlatırken, keyifle, "Türkiye'nin AB üyeliğinin lobicisi ABD başkanı Bush'tu" diye yazacaklar. Bugün 12 Mart, Kopenhag Zirvesi toplanıyor... Avrupalı liderler, herkesi memnun edecek bir karar çıkartamasalar bile, Türkiye, bu zirveden beklediklerini şimdiden kazanmış bulunuyor. Daha demokratik ve özgürlükçü bir ülke olmak için gerekli yasal düzenlemelerini gerçekleştirmiş, bunu yeni hamlelerle takviyeye kararlı bir ülke Türkiye... Her alanda, kendisine, 'standart' olarak, AB üyesi ülkelerin halklarının keyfini çıkardığı güzellikleri koymuş; bu az bir kazanım mı? Ulusal bir dâvâ için seferber olabilen bir 'sivil toplumu' da var Türkiye'nin... Son bir ay içerisinde bir çok Avrupalı'ya parmak ısırtan genç ve cevval bir siyasi iktidarı da... Türkiye için AB üyeliği elbette önemli. Şimdi Avrupa'da küçücük bir toprağımız bulunsa da, 5 milyon km2 toprağı Avrupa kıtasında uzanan bir imparatorluğun vârisiyiz... Nüfusumuzun neredeyse yarısı, nice travmaları geride bırakarak Anadolu'ya göçmüş Balkan asıllılardan oluşuyor... Batı uygarlığının doğduğu, uygarlıkların kesişme noktası Anadolu'yu yurt bellemişiz.... Üç milyona yakın insanımız, epeydir, Avrupa'yı kendisine 'vatan' biliyor... 200 yıla yakın bir süredir, yüzümüzü, 'Batı' niyetine Avrupa'ya çevirmişiz... Ticaretimizin yarıdan fazlası Avrupa ile... NATO ve Avrupa Konseyi başta olmak üzere pek çok Batılı kurum ve örgütün (bazısında kurucu sıfatıyla) üyesiyiz... Böyle bir ülkeyi, AB'nin nihâî sınırlarını belirleyen Kopenhag Zirvesi'ne katılan Avrupalı liderler, "Nüfusu 70 milyona ulaştı, dini bizimkinden farklı, Suriye, Irak ve İran'la komşu, askeri siyasetin fazlaca içinde" diye 'dışarıda' bırakacak olurlarsa, bu, onların ayıbı. Türkiye, AB üyeliğini, bu zirvede Avrupalılıkları tescil edilecek 12 ülkenin pek çoğundan fazla hak ediyor. Türkiye'nin diğerlerinden belirgin bir farkı var: Halen AB üyesi veya ileriki günlerde üye olacak ülkeler için tek seçenek AB; oysa Türkiye'nin önünde Avrupa'nın kıskançlıkla bakacağı potansiyeli içinde barındıran, göz alabildiğine uzanan bir ufuk var... O ufuk genişliğini kendisine aşılamasına Avrupa geçit vermezse, Avrupa standartlarıyla zenginleştirdiği kendi değerlerini o ufka taşıyabilecek bir ülke Türkiye... Avrupalılar, akıllılarsa, Türkiye'yi Bulgaristan ve Romanya ile birlikte (2007'de) üye haline getirecek bir süreci bugünden başlatırlar... Akıllı değillerse... İstediklerini yapabilirler... "Avrupalı aklı" diye bir şey var, bugün sınavda olan o...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |