T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Pardon, derdini anlamadık

Zerda diye bir dizi var ATV'de. Yavuz Bingöl ve Ece Uslu oynuyor baş oğlanla, baş kızı. Oyuncular değil ama mevzumuz, dizinin dediği önemli: Bağıra bağıra 'bu bir modern masal, gerçeklere de teğet geçiyoruz elbette' diye 'farklı olma' söyleminin sularında yüzüyor Zerda uzun süredir.

Hoş tabii... Karbon kağıdıyla çoğaltılmış bunca dizi arasında, "masal tadında başka dünya manzaraları sunma" hevesi hoş.

Gelgelelim, en eski hikaye olan kavuşamama üzerine kurulmuş bu adaptasyon masalda, eskilerden bugüne yadigar öykülerin, o insanın etine işleyen gizli tadından eser yok. Olmadığı gibi, olanı da bozan kekremsiliği cabası.

Zordur çünkü hayalle gerçeğin harmanlanmasıyla tad bırakma işi.

Şöyle bir durum;

Kimlik krizi...

Dizimiz bugünlerde ekranda pek bir fiyaka yapan "doğudan devşirme feodal düzen" imgesini ıskalamadan, "soy devamı-iktidar simgesi" ille de erkek çocuk isteyen, eşinin üstüne kuma getirme durumlarını hor görmeyen bir üslupla 'moda'yı es geçmeden büyük bir aşk masalı sunmayı deniyor.

Deniyor denemesine ama karakterler tutmuyor. Masal kahramanı Şahin Ağa'yı oynayan Yavuz Bingöl, sınıfın en uslusu olduğu için görevi haylazlık yapanların isimlerini tahtaya yazmaktan öteye geçmeyecek sınıf başkanlığına getirilen, ama onu bile beceremeyen "başına vur lokmasını al" cinsinden çocuklara benziyor. O dik ağa duruşunu taşıyamadığı için, "mümkünse her fırsatta pasif, hantal gövde" Şahin Ağa adının hırçınlığı altında, giderek eziliyor.

Görgülü, başarılı öğretmen tiplemesi Zerda ise, Şahin'in üstüne başka bir kadınla evlenmesine rağmen "hükümet nikahı" kıymayı kabul etmesiyle yelkenleri suya indirecek kadar garabet bir kimlik, aidiyet krizi sergiliyor durmadan.

Zerda'nın iflah olmaz âşığı Mahmut Ağa'ya gelince, ancak bir ağa karikatürü denebilecek kadar uydurma bir karakter. Elde edemeyeceği şeylerin peşinden nafile koşanların o çok bilmiş saflıklarından ibaret bir tipleme. Sevimli bile değil. Belli ki senaryoya "Biraz da eğlence" babından katılmış, Mahmut Ağa'nın şapka sallayıcıları ise, Jim Carrey ve Jeff Daniels'ın "Salak ile Avanak" hallerinin kötü kopyası durumunda gayet düzayak, ne şaşırtan, ne de eğlendiren, olsa olsa izleyiciyi sinirlendiren tipler. Diğer tiplemeler de insan ruhunun çelişkilerinden nasibini almamış; ya iyilik elçisi ya kötülük timsali olacak kadar uç...

Mantıksız masal olmaz

Velhasıl hangi karakterin ucundan tutsanız dağılıp kalıyor elinizde ve "hem gerçeği, hem masalı anlatacağım" diye tutturan Zerda, inandırıcılıktan uzak acınası taklalar atıp duruyor önünüzde, sendeleyerek. Ama işte "ben masal kıvamında gerçek sunacağım" derseniz bu ince bir ip üstünde yürümeye benzer ki, sendeledin mi, düştün demektir.

Böyledir yani, tüm ögeleri tamamen gerçekdışılık üzerine kurulmuş masalların da, kendine göre bir mantığı vardır, bir tutarlılığı. Hiç de küçünmeyecek şekilde. Ve hayalin gerçeklik manifestosudur masallar.

Komikliğe varan 'hayal uçuşları' da, derdini anlatamayan, insana "nedir yani demek istediğin" dedirten dizilere düşer.

Müzikler mi? Tam tadında, ne masal ne gerçek, yani hem masal, hem gerçek; Kıraç eliyle... Diziyi sıfır puandan kurtaran tek faktör.


12 Aralık 2002
Perşembe
 
ÖZLEM ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED