T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Malraux'u yeniden okurken

Türkiye Avrupa Birliği'nin kapısına kadar dayansa da Avrupa Birliği'nin biz Türkler için ne anlama geldiği sorusu gündemimizden düşmeyecek. Çünkü iki asra yakındır çözmeye çalıştığımız Batı sorununu halletmediğimiz sürece AB'nin ne anlama geldiği konusunda tartışma devam edecek. Batı medeniyeti ile yüzleşmeyi, hesaplaşmayı göze alamıyorsanız, ya da bu hesaplaşmayı tamamlamadan cevaplanmamış sorularla AB kapısını çalıyorsunuz demektir.

Bugün Türkiye'de her kesimden insanın AB yanlısı görünmesinin nedeni cevaplanmamış soruları unutmuş görünmesindendir, unutmak istemesindendir. AB'ye girmek farklı bir medeniyete dahil olmak anlamına geliyorsa, bu kadar farklı kesimin bir anda hemfikir olması bu unutmuş görünme durumunun toplumsal tezahüründen başka bir şey değil. Kendiyle, Batı ile yüzleşme cesaretini gösteremeyen bir toplumun medeniyet değiştirme iradesi de olamaz. Olsa olsa kendi gerçeklerinden kaçması sözkonusu olabilir. Türkiye'de yaşayan insanlar açısından durum ne olursa olsun, Batı medeniyeti ve özelde AB'nin bu kadar büyük çekim alanı oluşturması etrafında oluşturduğu 'Batı mit'inden kaynaklanıyor. Modern çağın en büyük mitlerinden biridir Avrupa medeniyeti.

Batı'nın İğvası

De Gaulle'ün kültür bakanlığını yapmış Fransız edebiyatının en büyük yazarlarından Andre Malraux filozof bir romancı olarak eserlerinde hep çağın 'mit'ini aradı. Devrimler, büyülü Doğu, isyanlar onun keşfetmeye çalıştığı ve bu uğurda ömrünü verdiği mitlerdi. Babası Enver Paşa'ya danışmanlık yapmış olan ünlü romancının Türkçe'ye çevrilmiş kitaplarının bir dönem toplatılması tarihin bir ironisi olsa gerek.

Malraux'un Türkçe'ye yeni çevrilen Batı'nın İgvası isimli kitabı (Hece Yayınları, Tel: 0312 419 69 13), bu yoğun ve tartışmalı gündemde Doğu ve Batı'nın bilgece karşılaşmasını sunuyor. Usta romancının incelikle kurguladığı Batı'yı tanımaya gelen bir Doğulu ile Uzakdoğu'da yaşayan bir Batılı'nın mektuplaşmalarındaki iki dünyanın karşılaşmasını okumak hayli ufuk açıcı. Doğu'nun Batı'yı nasıl gördüğü, Batı'nın Doğu'dan nasıl göründüğü farklı kültür ve medeniyetlerin izini sürmüş bir yazarın kaleminden yeniden düşünmeye değecek ipuçları veriyor.

Şu müthiş satırlarda, Doğulu bir gezginin Paris izlenimlerini Çin'i keşfe çıkan bir Batılı kahramana aktarırken iki medeniyetin karşılaşmasını; hayat, ölüm, varoluşa dair farklı telakki ve anlamlandırma biçimlerini görüyorsunuz.

"Avrupalılar şeytanı icat ettiler... Fakat şeytan öldüğünden beri daha büyük bir ilahilik tehlikesiyle karşı karşıya geliyor bana, düzensizlik konusunda: akıl.

...Aklınız öyle tuhaf biçimde hazırlanmış ki, hayattan sadece parçaları alıyorsunuz... yenmek istiyorsunuz. Acınacak zaferlerinizin altında ne buluyorsunuz?

Avrupa'da dikkatli bir şekilde düzenlenmiş bir barbarlık görüyorum... Hayatınızı güce bağışladınız. Eylemlerinizden kendinizi ayırt edemiyorsunuz."

Malraux, bir Çinli'nin gözüyle kendi medeniyetini sorguluyor. Hacmi küçük ama bilgelik yüklü bu eserin bunca zamandır ihmal edilmiş olması Türkiye'de Batı'dan ne anlaşıldığı ve ne arandığının bir göstergesi sayılmalı.

Türkiye'de eleştirel akıldan dem vuranların, Batı'yla kurduğu ilişki biçiminin Batılı bir duruştan çok mistik bir bağlanmaya dönüşmesi buraya ait bir ironi. Ne edebiyatta ne felsefede Batı, nefret ve tutkudan arındırılmış bir bakışla ele alınmadı. Eleştirellikten münezzeh bir mit olarak algılandı.


17 Aralık 2002
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED