|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün ve yarın, "Avrupa Birliği bize ne dedi, bundan sonra ne olacak?" sorularını cevaplamaya çalışacağız. Olup bitenlere önce içerden bakalım. Avrupa Birliği dediğimiz şey, serencamı 40 yılı bulan, fazlasıyla uzun ve fazlasıyla ince bir yolun adıdır. Dolayısıyla, ortada bir başarı varsa bunu sahiplenecek çok kişi bulunacağı gibi, başarısızlık var ise de bundan sorumlu tutulacak pek çok kişi vardır. Yine de, ortada yarım asra varan bir sürünceme olduğuna göre aradaki hükümetleri; işi bu kadar uzatabildikleri için kutlamak pek mantıklı olmasa gerek. Doğru yaklaşım, yılların ihmaliyle Türkiye'nin AB güzergahında hak ettiği sürate ulaşamadığı ve hak ettiği yeri alamadığıdır. Bunun gerekçelerini uzun boylu tartışmanın da pek yararı bulunmamaktadır.. 40 yıl gibi, 40 yılın ihmali de geride kalmıştır. Türkiye-AB ilişkilerinde şimdi, heyecan verici ve artık finale adım adım yaklaşılan bir sürece girmektedir. Evet final... Yani, ya kabul ya ret. Mahut ifadeyle, "Türkiye Avrupa kapılarına dayanmıştır." Üstelik, epeyce de gedik açmıştır. Türkiye'yi, yıllarca bekledikten sonra bu noktaya getiren apaçık bir şekilde, 3 Kasım orijininin yarattığı büyük etkidir. Bu tetikleme, içerde olduğu kadar dışarıda da Türkiye'nin gelecek vizyonunu temelden dizayn etmiş ve pozitif bir ivme ile yeni bir hareket alanı doğurmuştur. Şimdi Avrupa'nın karşısındaki Türkiye, hemen hemen homojen bir yapının adıdır. Pazarlık tek ağızla, el sıkışma tek elle yapılabilecektir. Bu noktada, seçimin hemen ardından kolları sıvayıp Avrupa yollarına düşen Tayyip Erdoğan'ın yürüttüğü diplomasi üzerindeki eleştirileri ve kritikleri de analiz edelim. Edelim ki, dış politikada neler olduğunu ve bunun neye tekabül ettiğini anlayabilelim. Erdoğan'ın diplomasi bilmemekle suçlanması AB müzareke sürecini doğrudan etkileyen bir yargı oldu. Bu eleştiriye söylenecek tek şey, "Erdoğan iyi ki diplomasi bilmiyor" olabilir. Çünkü, Türkiye'nin dış politikada gelip tıkandığı noktalar nihayet, geleneksel diplomasinin 10 yıllık, 20 yıllık, 40 yıllık periyodlarla ürettiği ve çözemedeği sorun yumaklarıdır. Kıbrıs'tan AB'ye, Irak'tan Ege'ye... Hangi sorun, geleneksel hariciye argüman ve politikalarıyla hallolabilmiştir ki, diplomasi bilmemek bir nakısa olarak kaydedilmektedir. Belki henüz erken ama, Erdoğan'ın dış politikada izlediği yöntemin zamanla daha iyi anlaşılacağı ve tarif edilebilir hale geleceğine şüphe yoktur. Bu yolları kat ederken dersini iyi çalıştığını da biliyoruz. Nitekim, bu yüksek tempolu görüşme programı ve ardı arkası kesilmeyen diplomatik trafiğe rağmen geride, "pot" ya da "gaf" veyahut da "telafi gerektiren bir politik hasar" bırakmamıştır. Bıraktığı sadece, "sert" ve "kesinlik" içeren yeni bir üslup olmuştur. Ve bu üslup Avrupalı muhataplarını "Türkiye bizi köşeye sıkıştırdı" itirafına zorlamıştır. Bunu eleştirmeye kalkışmak da herhalde, "gözünün üstünde kaşın var"dan başka bir anlam taşımayacaktır. Erdoğan, pragmatik, çözüm arayan politik yaklaşımıyla AB sürecinde düz kontak yapılmış ve birlik son sözü söylemeye mecbur edilmiştir. 2004 sonu da kesin olmasa bile; bugüne kadar elde edilemeyen ve birlik ile Türkiye arasındaki en samimi randevu tarihidir. Türkiye artık, Kopanhag Kriterleri ile imtihan edilemeyecektir ve o gün geldiğinde Avrupa'nın elinde sadece iki seçenek kalacaktır. Birincisi ve kaçınılmaz olanı Türkiye'yi birliğe davet etmektir. İkincisi ise, kasden dışlamak yani tarihi bir ret cevabı vererek AB'nin bir Hıristiyan Kulübü olmayı tercih ettiğini itiraf etmektir. Ki, Avrupa'nın geleceğini topyekün riske eden böyle bir ret, herhalde olmayacaktır. Tayyip Erdoğan diplomasisi AB gemisini yeni bir rotaya taşıtmış ve birinci seçeneğe çok çok yakın bir yere demirletmiştir. Bu yapılırken de yine eleştirilerin aksine Türkiye, Avrupa'ya yalvar-yakar olmamış, yani ulusal onur ya da milli çıkarlar zedelenmemiştir. Erdoğan, Avrupalı liderlerle sertleşecek ve restleşecek ölçüde diri bir tavır takınmış ve sümenaltındaki bütün malzemenin müzakere masasına taşınmasını sağlamıştır. Türkiye'nin AB karşısında gizli bir gündemi olmadığı ortaya çıkmıştır. Peki, Avrupa'nın gündemi nedir? Onu da yarın inceleyelim.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |