T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gerçeklerin peşinde

Duyduğumda Kopenhag'da ve sorabilecek durumdaydım. "AB'den beklenen cevap alınmazsa boykot ve ambargo uygulamayı düşünüyormuşssunuz; Adalet Bakanı Cemil Çiçek, aynı amaçla 2. uyum paketini Meclis'ten geri çekmiş" soruma, Başbakan Abdullah Gül'den, "Yok canım, olur mu öyle şey" cevabını aldım. AB'ye 'dönüşü olmayan bir yol' gözüyle bakmaları bir yana, demokratikleşmeyi 'Türk halkı için' yaptıklarını bir kez daha hatırlattı Başbakan Gül.

Türkiye'ye döndüm ve 'geri çekilen 2. uyum paketi' ile ilgili 'gerçeği' öğrendim: 'Uyum yasaları', adı üstünde, anayasa değişikliği sonrasında yapılan değişikliğe uyum sağlamak üzere çıkartılması gereken yasalar... '2. uyum yasaları paketi' Meclis'te görüşülürken, anayasa komisyonunun CHP'li üyesi Önder Sav, Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e gönderdiği mesajla bir 'yanlışlığa' dikkat çekmiş: Görüşülen uyum yasalarına dayanak teşkil eden anayasa değişiklikleri Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından henüz onanmadığı için, anayasaya göre, uyum yasaları çıkartılamaz... Paket bu yüzden geri çekilmiş...

Benim gerçeği öğrenmem yanlışlığın herkesin zihninden silinmesine yol açmıyor. Tersine, medyada bir kez sirkülasyona giren yanlış, tekrarlana tekrarlana, sonunda 'gerçeklik tadı' kazanıyor... Kendisine mâl edilen "Bir koyup üç alırız" sözü aslında Turgut Özal'a ait değildi; gazeteci İlnur Çevik'in, Özal'la gerçekleştirdiği bir mülâkat sonrası izlenimlerini aktardığı Süleyman Demirel'in verdiği, "Ne yani, bir koyup üç mü alacakmış" tepkisi Turgut Bey'in sırtına kalmıştı. "Anayasayı bir kerecik delmekten ne çıkar?" sözünü kaç kere yalanlamıştı rahmetli... O da literatüre "Özal tarafından söylenmiş" gibi geçti.

Henüz anayasa değişiklikleri onanmadığı için mecburen geciktirilen '2. uyum paketi'nin âkıbeti de, korkarım, 'gerçeğe ters doğrular' arasına girecek... Bu konularda titizliğiyle tanınan Mehmet Altan, dün, hem kendi sütununda hem de Neşe Düzel'e verdiği mülâkatta, konuyu, 'yanlış' değerlendirmekte...

Sabah'taki yazısında şu satırlarla karşılaştım: "Bunun bir diğer örneğini, 2. Uyum Paketi'nin anlaşılmaz ve kabul edilemez bir biçimde Kopenhag Zirvesi ertesine atılmasında gördük." Neşe Düzel'le konuşurken yine aynı konuya değinmiş Mehmet Altan: "AKP çok samimi bir şekilde AB işinin peşinde koştu ama tam Kopenhag'a giderken demokratikleşme konusundaki ikinci uyum paketini komisyonlarda erteletti. (..) AB'den yana duran bir hükümet bile kendi halkına vermeyi taahhüt ettiği özgürlükleri, AB'ye kızınca erteleyebiliyor. Bu nasıl bir mantık? Bunu AB için yapmıyorsun ki, Türk halkı için, haksızlığa uğramış insanların haklarını iade etmek için yapıyorsun. Türkiye'yi bu zihniyetle 2003'te niye AB'ye alsınlar."

Hiddetini görüyorsunuz Mehmet Altan'ın; birkaç gazetenin kasıtlı ve yamultulmuş bilgi aktarımına dayanan yersiz bir hiddet onunki.

Aynı durum anayasa değişiklikleri sırasında gündeme gelen 'işkence' konusunda da görüldü. Kopenhag'tayken kaçırdığım konuyla, Türkiye'ye dönünce, 'Ankara milletvekili izleme komitesi' adlı bir grubun başkanı Dr. Naci Çuhacı imzasıyla gönderilen mesajda yüz yüze geldim. Şunları yazmış Dr. Çuhacı: "Başbakan Sayın Gül ve AKP Lideri Sayın Erdoğan; 'işkencecinin kökünü kazıyacağız' sözünü verirken, Anayasa değişikliğinin 2. tur oylamasında AKP'yi 'işkencecilere vekillik yolunu kapatmayan parti' konumuna düşürdü' diyor Hürriyet Gazetesi. Aynen katılıyoruz."

Olur şey değil. O hiddetle, konudan haberdar olması gerektiğine inandığım bir Ak Partili'ye, "Hayrola, siz de mi işkencecileri kollamaya başladınız? İnsanlık suçu işlemiş biriyle aynı sıralarda oturmak seni rahatsız etmez mi?" diye sordum. Güldü. "Yanlış bilgi" dedi...

Meclis'ten çıkartılmak istenen anayasa değişiklik maddeleri iktidar-muhalefet işbirliğiyle hazırlanıyor, üzerinde mutabakat sağlanan maddeler komisyonlardan genel kurula indiriliyormuş. Pakette yer alan maddelerin hepsi hiç sorunsuz geçmiş...

"Peki, işkencecilere vekillik yolunu kapatmayan parti iddiası nereden çıkıyor?" Paketin genel kuruldaki görüşülmesi sırasında, bir CHP milletvekilinin değişiklik önerisi vermesinden... Üzerinde mutabakat sağlanmamış anayasa tekniğine aykırı bir cümlenin metne sokuşturulmasını istiyormuş önerge sahibi... Ak Parti grup başkanvekili Salih Kapusuz, hem bunu, hem de 'işkence suçu'ndan mahkum olanların milletvekili olamayacaklarının ilgili yasalarda açıklıkla belirtildiğini ifade ederek önergeye karşı çıkmış...

Bu bilgileri bana aktaran Ak Partili, "İşkence suçu işlemiş kimselerin milletvekili olması mümkün değil" dedi olabildiğince kesin bir ifadeyle...

'2. uyum paketi'nin geri çekilmesinin AB'ye şantaj için değil anayasal bir gereklilik yüzünden olduğunu, işkencecilere Meclis yolunun bu konudaki önerge reddedilse bile yasalarla kapalı bulunduğunu ben öğrendim ve doğrusunu buraya da yazdım; ama bu bir anlam taşımıyor. Çok satan bazı medya organlarının bile bile yanlış yazması yüzünden, pek çok kişinin belleği, ileriki yıllarda da, hep yanlış bilgiyi hatırlayacak, göreceksiniz... Turgut Özal'ın başına geldiği gibi... Bir süre sonra, "Aman, üzerime vazife mi?" diye ben bile gerçeklerin peşini bırakabilirim...

Görev kiminse yerine getirsin.


17 Aralık 2002
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED