|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bir defasında "15 günlük ayrılık bile çok uzun bir ayrılık sayılır" demişti İsmail Kara... Haklıydı... Şu birkaç gündür -ev aramaktan fırsat buldukça- yeni çıkan kitapları gözden geçiriyorum. Gerçekten de az kitap yayımlanmamış... Her zaman olduğu gibi yine kemmiyet keyfiyete galebe çalıyor ama olsun, hâlâ kımıldayan bir şeyler var ya, önemli olan da burası... Yakın tarihe ilişkin epey kitap yayımlanmış ve bu arada bizim Sabataycılık dosyasına girecek kitapların sayısı da biraz artmış... Bir zamanlar gündemden düşmeyen Türkçe İbadet-Türkçe Ezan meselesi, bir kitap ve elbette kitabın yazarının siyasi angajmanları sebebiyle medyaya sermaye teşkil etmiş ama galiba kimsede hâl kalmadığından, siyaseten de böylesi netameli konuların şimdilik yeri ve zamanı olmadığından tevlid ettiği heyecan pek uzun sürmemiş... Aslında kitap yeni değil... Başka bir kitabın bir bölümünün yeniden neşrinden ibaret... İlmî ve fikrî bir kıymeti olmasa bile, benim gibi zamanında bu konuda kalem oynatmak zorunda kalmış bir meraklı nezdinde bu tür kitapların arşiv değeri var. Çaresiz değerli-değersiz ne yayımlansa satın alıp tedkik etmek mecburiyeti hissediyorum. Anlayacağınız tam bir belâ! Sakın endişelenmeyin, temcid pilavına dönmüş şu Türkçe Ezan-Türkçe İbadet meselesine temas etmek niyetim yok... Zihnim, taşınma telaşesi içinde yazamadığım Annemarie Schimmel'ın "Morgenland und Abendland/Mein west-östliches Leben" adlı kitabıyla meşgul. Bu bakımdan sadece geçen haftaki yazımda verdiğim söze sadık kalmak niyeti taşıyorum. Ancak geçen akşam, Yaşar Nuri Öztürk'ün -yukarıda sözünü ettiğim- Ana Dilde İbadet Meselesi (İstanbul, 2002) adlı kitabını karıştırırken "Annemarie Schimmel" ile ilgili bir pasaja gözüm takılınca, ister istemez bu konuya işaret etmekten kendimi alamadım. Ne yapalım, konu konuyu açıyor ve çaresiz saded haricine çıkmak, bir çırpıda saded dahiline (belki de saded-i hakikî dahiline) girmek anlamı kazanıyor. Dilerseniz önce şu iddialı pasajı bir görelim: - "Almanca İslamî din dersine talip en ilginç islamî örgütlenme, kısa adı ZDM olan "Zentralrat der Muslime in Deutschland/Almanya Müslümanları Merkez Konseyi"dir. Arapça adı "Almanya Müslümanlarının Yüksek Konseyi" olan bu örgüt Alman Katolik Kilisesi'yle yakın işbirliği içindedir ve yakın bir gelecekte Almanya müslümanlarının sözcüsü olarak tanınmak azmindedir. Örgütün başında Nedim İlyas adlı bir Suudî Alman bulunmaktadır. (...) Kökten dinci 'Müslüman Kardeşler' örgütünün aşırı kanadına yakın görülen ZDM'nin bir başka şeref üyesi Annemarie Schimmel'dir. "Bayan Schimmel'in İran hesabına çalıştığını ve Mısır'daki Müslüman Kardeşler'e sempati duyduğunu birçok kez ifade ettiği" söylenmektedir. Dolayısıyla Almanya müslümanlarının temsili ve İslam din dersi konusunda da bir Suud-Fars ittifakından sözedilebilir." Yani demek oluyor ki bir Suudlunun başkanı olduğu bu kuruluş (ZDM) hem Alman Katolik Kilisesi'yle yakın işbirliği içinde imiş, hem de kökten dinci Müslüman Kardeşler örgütünün aşırı kanadına yakın görülmekte imiş... / Bu kuruluşun şeref üyesi olan Annemarie Schimmel da hem İran hesabına çalıştığını, hem de Müslüman Kardeşlere sempati duyduğunu birçok kereler dile getirdiği duyulmuş imiş... / Dolayısıyla ortada Türklere karşı bir Suud-İran (Arap-Fars) ittifakı oluştuğu söylenebilirmiş... (Acaba bu akılyürütmenin neticesine niçin Mısır ve Vatikan unsurları yansıtılmamış?) Her neyse bu değerlendirme Öztürk'e ait değil... Kendisi sadece özel aşivinde bulunan bir makeleye istinad ediyor: - "Oynanan oyunun ilginç bir sahnesini, ilahiyatçı-doğubilimci Taner Bacınoğlu'nun arşivimizde bulunan "Almanya'nın Resmî İslam Politikası Çerçevesinde Almanca İslam Din Dersi Projesi" adlı çarpıcı makalesinden aktaralım." İlahiyatçı-doğubilimci.... Bu ünvan ne anlama geliyor, doğrusu ben bilmiyorum. Bu zat kimdir, ne tür eserleri vardır, bundan da haberim yok! Hatırlayabildiğim kadarıyla bu isme bir defa da Cumhuriyet gazetesinde Alman Vakıflarıyla ilgili bir yazıda rastlamıştım. Nitekim Yaşar Nuri Öztürk Depremin Getirdikleri adlı kitabında bu yazıyı uzun uzun alıntılamış ve hatta orada da Prof. Şerif Mardin'in "Alman ajanı" olduğu bile iddia edilmişti. Ne ilginç değil mi, Deprem'le ilgili bir kitapta Şerif Mardin'in Alman ajanı olduğu, Türkçe İbadet'le ilgili bir kitapta da Annemarie Schimmel'ın İran ajanı olduğu yazılıyor. Üstelik bunları da bir ilahiyatçı yazıyor. Benim abur-cubur kitap okuma yöntemime karşı çıkanlar utansınlar!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |