T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Parayla oy satın almak

1980 yılından önce aday tespitleri partili delegeler tarafından yapılırdı. Bu yoklamalar sırasında delege oylarının para ile satın alındığı iddia edilirdi. Bu sebeple, 1972 Anayasası ile bu sistem değiştirildi. İsteğe bağlı olarak, adaylar, kayıtlı üyeler veya merkez yoklamasıyla tespit edilmeye başladı.

Buna rağmen, seçimlerde para ile aday olunduğu dedikodusu ortadan kalkmadı. Hatta, adayların tespiti dışında, seçmenlere gıda dağıtılarak, altın dağıtılarak oy alındığı iddiaları kulaktan kulağa söylenegeldi.

Bu güne kadar bu iddialar bir fısıltıdan ibaretti. Fakat 3 Kasım seçimlerine giderken, para ile aday olunduğu, para ile oy satın alındığı siyasi parti yetkililerimiz tarafından resmen beyan edilir hale geldi.

TBMM'de en çok sandalyeye sahip MHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Yahnici, "1980 öncesinde adaylar, partili delegeler tarafından belirleniyordu. Delegeler ise para ile satılıyordu, genel merkez yoklamasıyla bunu önledik" diye beyanda bulundu.

CHP Genel Başkanı Sayın Baykal, "Vatandaşların oylarını almak için para dağıtıldığını" iddia etti. Seçmenlere, "Verilen parayı alın, ama reylerinizi bize verin" diye tavsiyede bulundu.

Adaylıkların parayla satıldığı, para ile oy satıldığı iddiaları bir fısıltı olmaktan çıkıp, resmi beyanlar haline geldiğine göre, ortada ciddi bir hastalık var demektir. Bu durum, Türk demokrasisi üzerine büyük bir gölge düşürmektedir.

Seçimlerde para rol oynar mı? Elbette oynar. Ancak paranın oynadığı veya oynayabileceği roller de demokrasilerde tespit edilmiştir. Bu tespit edilen kurallar dışında, para kullanılması gayrimeşrudur. Siyasi parti yetkililerimiz de, seçimlerde para kullanılıyor dedikleri zaman herhalde bu paraların meşru olmayan yollarda kullanılmasını kastetmektedirler.

Hakikaten adayların tespitinde veya seçimlerde, oy satın almak için para kullanılıyorsa, bu para nasıl kullanılıyor, kim tarafından kullanılıyor, bunun bir analizini yapalım.

İddia nedir? Bazı partiler para dağıtmak suretiyle seçimi kazanıyorlar. Bu iddia doğru ise, yüzde on barajını geçebilmesi için bir partinin en az 4 milyon kişiye para vermesi lazım. Seçmenlerin tamamına değil, sadece yarısına, dörtte birine veya sadece muhtaçlara para dağıtıldığını kabul edelim, sarfedilmesi gereken paranın miktarını düşünmek bile bunun çok güç olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Seçmen oylarının parayla satın alınmasını bir tarafa bırakıp, ön seçimlerde delegelerin oylarının satın alındığını düşünelim. Bu mümkündür. Fakat gene binlerce kişiye para verilmesi gerektiği gibi, oyunu satacak binlerce ahlaksızın bulunması gereklidir.

Bugün adaylar, parti genel merkezleri, hatta parti genel başkanları tarafından belirlenmektedir. Para ile aday sıralarının satıldığı doğru ise, seçmenler veya delegeler yerine, genel merkez yöneticilerinin satın alınması gerekmektedir. Satın alınacak kişi, milyonlardan, onbinlerden ibaret değil sadece birkaç kişi ve hatta bir kişi olmaktadır.

Tabir caizse, para ile oy satın almak işi perakendecilikten çıkıp, toptancılık haline gelmiştir. Yanibakkal dükkanları yerine, siyasi süper marketler açılmıştır.

Son zamanlarda adaylıkların para ile satıldığı iddiası bir yana, siyasi partilerin toptan satıldığı söylenmektedir.

Ben, uzun yıllar siyasi yaşamım olduğu, uzun yıllar parlamentoda bulunduğum halde, para ile seçim kazanılacağına inanmadım. Buna inanan arkadaşlarımla zaman zaman tartıştım. Fakat, sözüne güvendiğim bir arkadaşım bana şu suali sordu:

-Bizim ilimizde, bir müteahhit liste başı olarak aday gösterildi. Bu kimse hemşehrimiz değil. Partilimiz de olmadı. Ne resmi unvanı, ne de devlet hizmeti var. Üstelik genel başkanımız veya bir parti büyüğümüzle sıhri yakınlığı da yok. Onun zenginliğinden başka hiçbir özelliği yok. Bunu nasıl izah edersin?

Evet işte mesele burada... İnanmıyoruz amma, bu suallere ne cevap verelim? Eskiden politikada perakende satışlar vardı... Şimdi bu iş toptancılığa dönüştü diyenleri nasıl tekzip edelim...

Ortada bir satıcı varsa, bu malı satın alanları niçin ayıplayalım. Hem daha kolay, hem daha ucuz...

Sistem ister perakendecilik, ister toptancılık olsun, asıl çözüm siyasi parti faaliyetlerinin şeffaflaştırılmasında yatmaktadır. Bu şeffaflık temin edilemediği taktirde, seçilenlerin meşruiyeti her zaman tartışılacaktır.

O YALAN... BU YALAN... BU DA MI YALAN?

İkinci mahsul

3 Kasım'da seçimlerin yenilenmesine karar verildikten sonra, bazı milletvekilleri seçim kararını iptal ettirmek için teşebbüse geçtiler. Bu olaya medyada küskünler hareketi ismi verildi.

Küskünler, bir taraftan TBMM'yi toplamak için gerekeni yapıyor, bir taraftan da parti büyüklerini kendi yanlarına çekmek için temaslarda bulunuyorlardı.

Küskünlerden birisi, yakın arkadaşı olan parti büyüğünü ikna için şöyle konuşuyordu:

—Yahu... Ön sıralar parayla satılıyormuş.. Öyleyse, seçimi iptal ettirelim. Bu yerler

tekrar satılabilir. Böylece aynı yılda ikinci mahsul alınmış olur.

Parti büyüğü cevap verdi:

-İyi ama, ya müşteriler "malınız ayıplı çıktı" diye paralarını geri isterse ne deriz? Biz seçim kararımızı savunmaya mecburuz.

-.........................

-Amma buna rağmen siz iptal ettirebilirseniz, ne yapalım?


28 Ekim 2002
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED