T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
DEHAP'ın Meclis'e yürüyüşü ve İstanbul mitinginin anlamı...

Bütün tahminler ve yapılan kamuoyu araştırmaları, 3 Kasım seçiminde AKP ve CHP'nin barajı geçerek ilk iki sırayı paylaşacağını gösteriyor.

Kamuoyu yoklamalarında DYP ve belki MHP ile Genç Parti'nin barajı zorlayabilecekleri söyleniyor ama, geçip geçemeyecekleri belli değil...

Dolayısıyla 4 Kasım sabahı ilginç sonuçlar ve sürprizlerle de karşılaşabiliriz.

Mesela DEHAP'ın parlamentoya girerek ana muhalefet partisi olma ihtimali gibi..

Böyle bir şey olabilir mi?.

Neden olmasın. Burası Türkiye...

AKP ile CHP'nin seçimlerden sonra koalisyon oluşturduğunu varsayalım.

Nitekim Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykal'ın TV'de yaptıkları tartışmada bir uzlaşma ve işbirliği havası sergilediklerini bütün Türkiye izledi.

Uyumlu ve 'uslu' bir görüntü sergileyen iki lider, dış çevrelerin ve içerdeki bazı güç odaklarının beklentileri doğrultusunda birarada durabilecekleri mesajını verdiler.

Böyle bir durumda Meclis'e girebilecek üçüncü partinin DEHAP olduğunu düşünün...

İster istemez Kürtler'in ağırlıklı olduğu DEHAP bloğu ana muhalefet partisi olmaz mı?

Ne ilginç bir senaryo değil mi?

DEHAP'ın dünkü İstanbul mitingi, bir süredir düşünüp dillendiremediğim bu ihtimali daha somut hale getirmiş bulunuyor.

DEHAP mitingi, seçim propaganda çalışmaları başladığından beri gerçekleşen en büyük toplantı olarak nitelendiriliyor.

Resmi kaynaklar ve bazı TV kanalları, mitinge katılanların sayısını 200 bin olarak verdiğine göre, mitingi düzenleyenlerin 400 bini aşan tahminlerini bir tarafa bıraksanız bile, yine de birkaç yüz bin kişinin katıldığı bir seçim toplantısından söz etmek gerekiyor.

On bin kişiyi toplayabilen liderlerin bile başarılı sayıldığı bu seçim propaganda döneminde yüzbinlerin meydanlara doluşmasının bir anlamı olmalı.

Ortada ne karizmatik bir lider, ne köklü ve güçlü bir parti teşkilatı, ve ne de, medya desteği olmadığı halde yüzbinlerce, milyonlarca Kürt'te büyük bir seçim heyecanı ve Meclis'te temsil edilme arzusu görünüyor.

Üstelik bu aşamada, aralarındaki ideolojik ve örgütsel çelişkileri ve diğer konulardaki farklılıkları bir tarafa bırakıp bir hedef üzerine kilitlenmiş gibiler.

Hedefleri ise, Kürt kimliğinin bir ispatı olarak Meclis'te temsil edilme hakkına kavuşmak...

Bu memleketin eşit vatandaşları olduklarını göstermek.. Bunu, bu gerçeği bir türlü kabul etmek istemeyenlere rağmen demokratik yollarla gerçekleştirmek.

Böylece, Türkiye Cumhuriyeti'nin, kuruluşundan beri kurucu ortağı olduklarını, bu ülkenin ayrılmaz parçaları oldukları gerçeğini hukuki ve siyasi zeminde de kabul ettirmek.

O nedenle diğer partilerin isteksiz ve heyecansız taraftarlarına karşılık, DEHAP bloğunu destekleyenler bu derece heyecanlı, bu derece kararlı görünüyor.

O nedenle, bu bloğun dışında olduğu halde, DEHAP'ın Meclis'e girmesinin ülkemiz için çok yararlı olacağını savunan aklı başında bazı insanlar DEHAP'a oy vereceklerini bir deklarasyonla açıklamış bulunuyor.

DEHAP'a oy vermek için DEHAP'lı olmak gerekmediğini söylüyorlar.

Gerçekten de DEHAP'a oy vermek için DEHAP'lı olmak, ya da Kürt olmak gerekmiyor.

Türkiyeli olmak yetiyor.

Çünkü bana göre, Türkiye'nin sorunu, farklı olanların, farklılıklarını bir türlü kabul ettiremeyenlerin Meclis'te ve devlet organlarında şimdiye kadar temsil edilememiş olmalarından geliyor.

Şimdi DEHAP'ın bu zinciri yüzde 10 engeline rağmen kırması, bu açıdan önem taşıyor.

AKP de bu iddia ile yola çıktı. Bu iddiasını hükümet olunca da sürdürebilecek mi? Göreceğiz... .

Bu partiye oy vereceklerin de büyük bölümü dışlanan, farklılıkları kabul edilmeyen, bu nedenle de devlet tarafından itilip kakılan ve yoksulluğa terkedilen vatandaşlardan oluşuyor.

Bakalım AKP bu insanların temsilcisi olabilecek mi?

Gelelim DEHAP'ın büyük mesajlar içeren İstanbul mitingine...

Sanırım 12 Eylül'den bu yana İstanbul'da meydanları bu boyutlarda dolduran bir miting yapılmadı. Yapılamadı...

Şimdi çoğu Kürt, yüzbinlerin Diyarbakır'da değil, İstanbul'da biraraya gelmesinin anlamını iyi değerlendirmek gerekiyor.

Bu toplantı bir anlamda, Diyarbakır ile İstanbul'u, Türkiye'nin Güneydoğusu ile Batısını birleştiriyor.

Bu heyecanı ve kararlılığı, onların demokratik parlamenter sistem içinde yer almak, bu ülkenin yönetiminde söz ve karar sahibi olmak çabalarının bir parçası olarak görmek de mümkün.

Bu kararlılık, aynı zamanda Türkiye'nin eline, Kürt meselesini Kürtlerle birlikte çözmek konusunda da büyük bir fırsat sunmuş oluyor.

DEHAP'ın meydanlara çağırdığı bu kalabalıklar, sadece Türkiye insanına, Türkiye'yi şimdiye kadar bildikleri gibi yönetmiş ve farklı kimlikleri yok varsaymış odaklara değil, Avrupalılar'a, Batılılar'a da bir mesaj niteliğinde...

Türkiye, Kürt vatandaşlarıyla birlikte Avrupa Birliği üyeliği için daha kararlı bir biçimde hazırlanabilir.

DEHAP'ın bulunduğu bir Meclis, Avrupa Birliği'ne tam üyelik yolunda Türkiye'nin katedeceği mesafeleri kısaltabilir.

Ve en önemlisi kendi içindeki çelişkileri, gerilimleri uzlaşmaya ve işbirliğine dönüştürmüş bir Türkiye, İslami hassasiyetlerine saygı gösterilmesini isteyen vatandaşlarıyla, etnik kimliklerine sahip çıkarak kültürel farklılıklarını yaşamak isteyen Kürtlerle ve diğer farklı unsurlarıyla kaynaklarını 'güvenlik' için değil refah için harcayabilir.

Devlet, yasakçı ve korku salıcı bir devlet değil, vatandaşının kimliğine ve farklılıklarına karışmayan, kanunlara ve hukuka saygılı bir devlet olabilir.

4 Kasım'da Kürtler'in temsil edildiği bir TBMM ile Türkiye'de önemli bir süreç başlayabilir.

İyimserliğim nedeniyle eleştirilsem bile ben böyle düşünüyorum.


28 Ekim 2002
Pazartesi
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED