|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
BURDUR/AYDIN/MANİSA- Herkesin neredeyse tek bir ortak merakı var: "Acaba meydanlar sandığa birebir yansıyacak mı?" Merak bütünüyle yersiz değil; sokakların genellikle sessiz olmasına karşılık, hemen her parti meydanları doldurabiliyor... Burdur küçük bir kent; bu sebeple siyasetin heyecanlandırabildiği kitleler de sınırlı. Ancak, dün, Tayyip Erdoğan'ın gelişiyle Burdur'da yaşanan hareketlilik şaşırtıcıydı. Pamuğun çapa istediği bir dönemde Aydın ve Manisa'nın çiftçisini kent merkezine çekip yazdan kalma bir güneşin altında yoğurabilmek bir meseledir; oysa her iki kentin en büyük meydanları Tayyip Erdoğan'la 'iktidar' için randevulaştı... Mitinglerde âdet, toplanan kalabalıkları daha önceki benzer etkinliklerle kıyaslamaktır. Burdur en büyük kalabalığını Süleyman Demirel'in DYP'nin başında olduğu dönemde görmüş... Tansu Çiller bu son kampanya sırasında Aydın'a geldiğinde meydan dolmuş... Manisa'nın en son muhteşem kalabalığı AKP il merkezinin açılışıymış... Her üç kentte siyasete yakın duranlar, dün benim tanıklık ettiğim kalabalıklar için, "Hepsini aştı" tespitinde birleştiler... Tayyip Erdoğan'ı meydanlarda karşılaştığı canlı tepkilerden olağanüstü mutlu gördüm. Medyanın olanı tam yansıtmamasından şikâyetçi elbette; ancak o bile mutluluğunu gölgelemiyor. "İstanbul'da geçmişte yapılmış en görkemli mitingler bellidir; Zeytinburnu'nda toplanan yüzbinlerle öncekileri çoktan geçtik" dedi bana. Yıllardır siyaseti ve mitingleri izlerim, Tayyip Erdoğan ile kalabalıklar arasında elle tutulurcasına fark edilen elektriklenmenin bir benzeriyle pek ender karşılaşmışımdır... Aynı güne sığan üç kentteki mitinglerin canlılığı bile ihtiyatı elden bırakmayı gerektirmiyor. Burdur'da, kendisini "Yılların ülkücüsü" olarak tanıtan bir MHP'li, "Buradan iki milletvekili çıkarırız" iddiasındaydı; ülke genelindeki beklentisini ise "Yüzde 15'in altına düşmeyiz" biçiminde özetledi. Bu seçimin sürpriz partisinin DYP olacağına inanan bir meslektaş dostum ise, mitingleri ölçü alarak, "DYP en az yüzde 18 alır" iddiasını seslendiriyor. Partililerin ve sempatizanların beklentilerini alt alta topladığımızda, aritmetik gerçekliği zorlayan bir garabet elde ediliyor... Bu da bizi yazının girişinde yer alan "Acaba meydanlar sandığa birebir yansıyacak mı?" sorusunda yatan meraka yönlendiriyor. Miting alanlarına koşan kalabalıklar, sıra oylarını vermeye geldiğinde, meydanlarda lidere verdikleri tepkileri oy olarak da ifade edecekler mi? Kendilerinden söz ettiği siyasi rakiplerini yuhlamaya başlayan kitlelere Tayyip Erdoğan'ın yaptığı "Yuhlarınızı 3 Kasım'da sandığa saklayın" uyarısı ne derece dinlenecek? Ya da, Tansu Çiller'in, Mesut Yılmaz'ın, Deniz Baykal'ın aynı meydanlarda AKP için söylediklerine kitleler kulak verecek mi? Bu seçimin en önemli özelliği meydanlar dışında insanların sergilediği olağanüstü suskunluk... Bir karara varmış gibi görünüyorlar, ama o kararın ne olduğuna dair ipucu sunmaktan ısrarla kaçınıyorlar... Aksi halde, Burdur, Aydın ve Manisa'da kendisini fazlasıyla mutlu eden ve karşılarına çıktığında beklediği tepkiyi birkaç katıyla veren kitlelere bakarak sonuç tayin etmek çok kolay olurdu... Son hafta her seçim döneminde kanaatlerin keskinleştiği zaman dilimidir. Önceleri sessizliği yeğleyenlerin dilleri çözülür, meydanlardan uzak duranlar ilgilerini belli etmeye başlar ve seçmenin sandığa dönük yüzü iyice ortaya çıkar... Artık o zaman dilimine girmiş bulunuyoruz. Başka alâmetler önemli değil; bu gezi boyunca, Ak Parti lideri Tayyip Erdoğan'ı, kendisiyle ilgili olarak her geleni göğüslemeye râzı, partisiyle ilgili olarak da üzerine düşeni yapmaya hazır buldum. Sözün kısası şu: Tayyip Erdoğan, önüne çıkartılan engellerden yılacağa benzemediği gibi, kolay teslim olmaya da niyetli değil... Esas merak ettiğimiz konu için ise 3 Kasım gecesini beklemek gerekiyor...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |