T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

S P O R
Süper isitikrarsız lig

Süper Lig'i şu kısa zaman dilimi içinde istikrarsız olmakla suçlamak futbolseverlere erken gibi gelebilir. Ancak, hangi taraftar takımının oynadığı futbola bakıp oynayacağı maçtan kesin 3 puan kazanılacağının garantisini verebiliyor ?.. Yok ne yazık ki ...

HAFTANIN YORUMU
SALİH SEZER

Geçtiğimiz haftalarda hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını yazmıştım. Amacım haklı çıktığımı göstermek değil, sadece hatırlatmak... Çünkü "olumsuz futbol" u değiştirmek adına hiçbir şey yapılmıyor. Şampiyonluğa oynasalar da, eskisi gibi güven vermiyorlar. Artık kimse "Biz bu maçı rahat kazanırız" diyemiyor. Şimdilerde herkes birbirine, ya da futbol bilgisine güvendiği kişilere "Bu maç ne olur hocam" diye sorarken kuşku duyuyor. Neden böyle olduğu konusunda bilgi birikimi olanların hemen hepsi üç aşağı beş yukarı aynı görüşü paylaşıyor. Belki ifadelerinde yüzeysel görüş belirtiyorlar ama, sonuçta istikrarsızlığın gerçek olduğu noktasında buluşuyorlar. Takım kötü oynarken de kazanıyorsa, bu rakip takımın daha kötü olduğu anlamını taşımıyor mu? Üstelik bir takım her zaman kötü oynayarak kazanabilir mi?.. Herkes güveneceği takımını arıyor.

ÖNCE İYİ OYUN

Prensip olarak her takım önce iyi futbol oynamayı benimsemeli. Sizi bilmem ama, benim bir taraftar, ya da bir futbolsever olarak isteğim bu. Benim, 90 dakika izlediğim bir maçtan sonra o maça gitmeyenlere anlatacak birşeylerim olmalı. Mesela Sergen'in oyun içinde yaptığı 3-5 asisti gol lezzeti içinde anlatmalıyım. Mesela Ortega'nın 4 rakibi arasından zarif çalımlarla nasıl çıktığını, Arif'in 35 metreden savurduğu sert ve düzgün şutu anlatmalıyım. Gökdeniz'in, Fatih'in bitmez tükenmez enerjisi ile takıma ne kadar faydalı olduğunu, Rüştü, Mondragon gibi kalecilerin bana Turgay'ı, Özcan'ı, Şenol'u hatırlattığını ballandıra ballandıra anlatmalıyım. Tüm bunların ötesinde takımın sisteme uygun oynadığını, bir makine düzeninde ve disiplin içinde olduğunu belirterek teknik direktörler için de övgüler yazmalıyım. Ve maçı yöneten hakemin yardımcıları ile uyum içinde çalışıp her pozisyonu iyi süzdüğünü, kimseye haksızlık etmediğini de belirtmeliyim. Ben bunları bir spor gazetecisi olarak yazmak istiyorum. Siz takımına gönül vermiş bir taraftar olarak istemiyor musunuz?

KUYU DERİN DEĞİL

Türk futbolu, dünya futbolu içinde kendisini kanıtlamıştır. Biz dünya 3.'sü olmuş bir takımız. Ve o günden bu yana çok zaman geçmedi. O zaman başarabildiysek şimdi de başarabiliriz. Önemli olan başarılı olmayı istemek. Bunu da bir bütün içinde yorumlamak. Yani, taraftar, futbolcu, teknik kadrolar ve yönetimlerin aynı doğrular içinde olması. Çaresizliğin arkasına saklanmak "kaçmak" demektir. Bu düşüncenin ya içinde olacaksınız, ya da dışında. Çaresizliği asla kabul etmeyen düşünürün dediği gibi "Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir." Yenmek için mücadele ettiğiniz takımlara bir bakın. O takımlarda da iki kolu, iki bacağı, iki gözü ,kulağı olan insanlar yok mu? O'nun kafasının içinde de bir beyin var, sizinkinde de öyle değil mi? O zaman neden ve kimden kaçıyorsunuz? Ayrıca yaptığınız iş size para ve sağlık kazandırmıyor mu?

Futbol bilgisine hiç güvenmediğim Fenerbahçe Teknik Direktörü Werner Lorant'ın, yönetim kurulu dışında bu takımın başında kalmasını hala isteyen var mı bilemiyorum. Bu nedenle "Ben Fenerbahçeliyim" diyen herkese sormak istiyorum, "Lorant kalsın mı, gitsin mi?. Neden ?" yanıtlarınızı "ssezer @ yenisafak.com" adresine gönderebilirsiniz. Önümüzdeki salı yine bu sütunlarda görüşmek dileğiyle .
Sağlık ve mutlulukla kalın.



29 Ekim 2002
Salı
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED