Yeni Safak Online...
T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

H A Y A T
Çayı tiryakiye sor

Bir bardak çayın bir kahve fincana göre çok daha fazla hatırı olduğu ülkemizde, güne çayla başlayamayan, ya da 13-14 bardaktan az çay içmeyen özel tiryakileri var.

Çay, ülkemizde günün hemen her saatinde içilen ve en çok tüketilen içeçek olarak bilinir. Çayı demlemek, dinlendirmek, sunmak da ayrıca bir beceri ve kültür işidir. Bu, bizde de, çayın en çok tüketildiği Çin, Hindistan ve İngiltere'de de böyledir. Çay, Doğu'da (Erzurum, Kars, Van) 'kıtlama' (ısırarak) denilen bir usulde, dil altına yerleştirilen ufak bir şeker parçasıyla içilir. Kıtlama ile içilen çayda bardak sayısı pek hesaplanmaz. Semaverde demlenen çayın makbulü açık ve limonlu olanıdır. Tiryakiler genelde buruk tadı ve süzgeçsiz çayı tercih ederler. 50 yıldır bu mesleği sürdüren İhsan Kızılkaya, "İyi çay demlemek için ilk önce çayın tortusunu almak gerekir. Bunun için de çayın yıkanması gerekir" diyor.

Yarım asırlık çaycı ihsan Usta!

"İyi çay yapmak isteyenler hazır su kullanmalı, musluk suyu değil" diyen Kızılkaya, emekli olduktan sonra mesleğini Başakşehir'deki Başak Park'ta sürdürüyor ve müşterilerinin yaptığı çayı beğendiğini söylüyor. İyi çay yapmak için kireçsiz su kulllanmak gerektiğini dile getiren Kızılkaya, çay demlemekle ilgili şu bilgileri veriyor: "Su tam kaynadıktan sonra ısıtılmış ve içinde yıkanmış çay bulunan demliğin içine yavaş yavaş kaynamış su dökülür. Ocağın üstünde 25 dakika demlemeye bırakılır. Bir çay bardağına çay doldurulup tekrar geri boşaltılarak çay, altüst edilir ve üzerine havlu kapatılarak 5 dakika daha dinlendirilir. Çay dinlendikten sonra artık servise hazırdır."

TİRYAKİSİNE 'ÇAY'LI NOTLAR

Çin efsaneleri çayın tarihini M.Ö. 3000 yıllarına kadar götürür. Bitkisel ilaçların da mucidi sayılan imparator Sheng Nung, yanlışlıkla çay yapraklarını kaynayan suyun içine düşürüp bunu içince çayın da mucidi olur. l Çayın günlük bir içecek olarak iyice yerleştiği M.S. 5. yy.'da, Türk boyları, kendi aralarında ve Çin ile yaptıkları takas ticaretinde çayı yaygın olarak kullandı. l Çayı Hollandalı tüccarlar 17. yüzyılın başlarında Avrupa'ya taşıdı. l Anadolu'da çay üretimi için ilk girişim 1888'de Ticaret Nazırı Esbaki İsmail Paşa tarafından yapılmış, Çin'den getirilen tohumlar Bursa'da ekilmiş, ancak sonuç alınamamıştır.

NEREDE O ESKİ ÇAYCILAR...

Eskiden İstanbul'un ünlü çaycıları olduğunu söyleyen Kızılkaya, "Bu çaycılardan biri de ustam Acem Ali idi. Unkapanı'nın en ünlü çaycısıydı. Çay ocağımızı sabah 3'te açar ve gece 12'de kapatırdık. Yolu Unkapı'na düşen mutlaka gelir ustamın demlediği çaydan bir bardak içerdi" diye, tatlı tatlı geçmişi yâdediyor. İstanbul'un gelmiş geçmiş en ünlü çaycısının ise Laleli'deki Koskalı Hüseyin olduğunu söyleyen Kızılkaya, "Koskalı Hüseyin'in, İstanbul'da adını bilmeyen yoktu. Yaptığı çayın tadına doyum olmazdı. Herkes elinden çay içmek isterdi" diyor.

EN GÜZEL ÇAY ŞİİRİ

Çay kültüründen söz edip de Sezai Karakoç'un 'Çay' şiirini hatırlamamak olmaz. Karakoç'un bu şiirini çayımızı yudumlarken terennüm edelim:

Çay

Baş köşeyi kim aldı kime verdin?
Bir bardak soğuk su gibidir onlar
Ellerinin uzandığı her masada taş gibi bir çay

Bizim içtiğimiz çay da çaydır
Çarpık dudaklı ezik gözlü allı mavili çaylar
Şehirlerden çok güneş vardır o çaylarda
O çaylar dağları bin parça eder getirir
Yaşamayı çağıl çağıl getirir
Dans eden bir kadının ayak bilekleri gibidir onlar
Judy Garland gibi çay, kan gibi çay

O çaylardan su içenlerin gözleri
Benim çay bardağımda senin gözlerin olur
Senin gözlerin sizin çay bardağınızda

  • AYŞE OLGUN / İSTANBUL

  •  
    Hamilelere emniyet kemeri uyarısı!..
    Göktaş: Hemşirelerin sorunlarını çözeceğiz
    Başhemşireliğin kağıt üzerinde kaldığını belirten AK Parti'li Göktaş, "Hastane yönetimleri hemşirelik idaresine gereksiz yönetsel baskı uyguluyorlar" dedi.
    KIL DÖNMESİNE ALTERNATİF TEDAVİ
    Prof. Dr. Nihat Bengisu, aşırı kıllı gençlerin korkulu rüyası haline gelen kıl dönmesi sorununa, gümüş nitrat adlı etkili bir tedavi metodu ile kesin çözüm getirdiğini açıkladı. Eskiden beri tedavide uygulanmakta olan bilinen yöntemlerin, pahalıya malolduğunu belirten Prof. Bengisu, bu yöntemlerin ayrıca % 10-30 gibi yüksek oranda, yeniden nüksetme riski taşıdığını belirtti. Kıl fistülleri içine verilen gümüş nitratın, kılların yuvalandığı hastalıklı dokuyu eritip dışarı attığını anlatan Nihat Bengisu, narkoz gerektirmeyen bu yöntemin hastanede ve ya evde yatmayı da gerektirmediğinin altını çizdi. Nihat Bengisu ayrıca, İdeal bir estetik sağlayan gümüş nitrat yöntemi hakkında, 0212 534 98 20 ve ya 0212 631 40 62 numaralı telefonlarından ayrıntılı bilgi alınabileceğini kaydetti.
  • İSTİHBARAT SERVİSİ


    Biberon ve emzikler diş yapısını bozuyor
    Bebeklerin uzun süre biberon ve emzik emmelerinin dişte yapısal bozukluklara neden olabileceğine dikkat çeken diş hekimi Adem Aslan, bu konuda ailelerin dikkatli olması gerektiğini söyledi. Çocuklarda ilk altı aydan sonra dişlerin çıkmaya başladığını bu süreçten sonra çocuğun diş gelişiminin hızlı bir şekilde devam ettiğini dile getiren Aslan, şunları söyledi: "Çocukların altı aylıkken çıkmaya başlayan dişleri her altı ayda bir süt dişi çıkarır. 2 buçuk yaşına kadar hemen hemen tüm süt dişlerini çıkarmış olur. Ailelerin bu dönemlerde dikkatli olmaları gerekmektedir."
  • 30 Ekim 2002
    Çarşamba
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Reklam Tarifesi
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
    Bilişim
    | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED