|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Vıvo, Bursa'da, gençlerin hazırlayıp çıkardığı bir kültür/sanat/edebiyat dergisi. 4. sayıya (Temmuz-Ağustos-Eylül 2002) ulaşmış bulunuyor. Dergiyle ilgili genel bir değerlendirme yapmadan önce, dikkatimi çeken iki hususa göndermede bulunmak istiyorum. Yayımladığı çalışmalarla ait olduğu dile (Türkçe'ye) katkı sağlaması doğal/kaçınılmaz olan bir sanat/edebiyat dergisinin, kendisine Türkçe olmayan bir isim seçmesi tuhaf bir çelişki gibi görünse de, Vıvo, (bilindiği gibi Vıvo; hayat, hayâtiyet anlamına geliyor) Türk edebiyatında/dergiciliğinde bunun ilk örneği değil... Türkçe konuşup yazan genç edebiyatçıların, bir edebiyat dergisinde Türkçe olmayan bir başlık altında toplanmaları karşısında, yine de sormadan edemiyor insan: Türkçe'nin suyu mu çıktı kuzum? Vıvo'da yadırgadığım ikinci husus; biraz da dergiyi çıkaran gençlerin mantalitesi ve varlık bulma yöntemiyle ilgili. O da, her sayısında, dergi kapağında gördüğümüz "Beni yok sayamazsınız!.." ibaresi ya da daha doğru bir tabirle 'slogan'ı.. Açıkçası, örneğin bir sanat/edebiyat dergisinin daha ilk sayısında karşımıza çıkan böyle bir sloganı garipsememek mümkün değil! Oysa biliyoruz ki; sloganlarla, kendinden menkul tepkisel içerikli sözlerle edebiyat dünyasında varlık bulmak veya kendine yer açmak gayreti, son derece sakil ve gülünçtür.. Lûtfen sözlerim ağır gelmesin, genç arkadaşlar alınmasın ama, sormak istiyorum: Siz bugüne kadar hangi eseri, hangi edebî/estetik değeri ortaya koydunuz da, edebiyat dünyası tarafından görülmediniz, bilinmediniz, tanınmadınız veya yok sayıldınız? Merakımı bağışlayın: Dünden bugüne, sahih bir edebî/kültürel/sanatsal değeri yok saymaya kimin, nasıl ve hangi hakla gücü yetmiştir? Esasen, bu ve benzeri örnekleri gördükçe, şahsen, şöyle düşünmekten kendimi alamıyorum: Başlangıçtan itibaren her sayıda, "Beni yok sayamazsınız!.." söylemini bir edebiyat dergisinin sloganı hâlinde yaygınlaştırmanın psikolojik çözümlemesi yapılabilse, acaba karşımıza ne tür bir hâlet-i rûhiye çıkar? Bakın çocuklar, değil mi ki, sanat/edebiyat dergisi çıkarıyorsunuz; önce kendinize güveneceksiniz, bu hususta söyleyecek sözünüz olacak, edebî bir iddia taşıyacaksınız, dahası sizin edebiyat dünyasında/dergiciliğinde kendinize özgü bir kulvar açabilmeniz için dergi bağlamında verimli işler yapacak ve bizatihî 'eser' ortaya koyacaksınız.. Kısacası, edebî/estetik omurganız sağlam, sağlıklı ve nitelikli olacak.. Yoksa, salt albenili sloganlarla, deyim ve deyişlerle yol bulmanın/almanın bir "gölge varlık" anlamı ve işlevi taşıyacağını hiç unutmayın!. Kaldı ki, bugüne kadar çıkan 4 sayısına bakılınca, Vıvo'nun, hiç de alelâde, kof bir dergi olmadığı ortada.. İyi niyetli, hâlisane, edebiyatı-şiiri daima merkeze alan birçok çalışma dergi sayfalarını süslüyor. Yön bulma kaygusu, estetik arayışlar, hassasiyetle örülü algı perspektifi, Vıvo'yu bir süre sonra belli bir açı sahibi kılabilir. Yeter ki, iç direnç, öz güven, donanım kazanmak ve varoluş duygusu akamete uğrayıp kaybolmasın. Dergi, kendi içinde bir "çalışma ortamı" oluşturabilsin.. Bu bağlamda, Vıvo'da, aynı zamanda derginin editörlüğünü de üstlenmiş görünen Hasan Yılmaz'ın şiir çabaları dikkat çekiyor. Bildik söylemle, Hasan Yılmaz, yetenekli bir arkadaş ve ilerisi için ümit vadeden bir şiir kumaşına sahip. Şiirleri duyuş ve buna bağlı olarak kelime zenginliği de içeriyor. Poetik yapılaşma üzerinde daha fazla durması gerekiyor. Taşra handikapını aşabilirse, kendini daha çabuk bulur.. Sanıyorum, günümüzde, gençlerin çıkardığı bu tür dergilerin önündeki en büyük engel; bir taraftan kendilerini varetme ve yetiştirme/geliştirme, diğer taraftan nitelikli bir yön ve açılım kazanabilmelerini, maalesef sadece "el yordamı"yla realize etmek zorunda kalışlarıdır.. Bu olgunun temel nedeni ise, yeri geldiğinde sık sık üzerine basa basa söylediğimiz gibi, artık bir 'okul' işlevi taşıyan herhangi bir sanat/edebiyat dergisinin mevcut bulunmayışı olsa gerek.. Öte yandan, böyle zamanlarda, içi boş söylemlerle gençlerin sırtını sıvazlayıcı, onların nefsini kışkırtıcı, ortaya çıkan zaafları mâzur ve hatta mûteber sayıcı birtakım geveze ağızların sahte iltifatları, gençlerin çok çabuk "oldum" havasına girmelerine sebeptir. Elbette, genç kalemler, tecrübe kazandıkça, bu tiplerin varlık ve niyetlerini daha çabuk kavrayacaklardır. Bu bakımdan, Vıvo'nun da, sağını-solunu, önünü-ardını iyi kollaması gerekiyor!. Zira, unutulmasın ki, riyakâr bakışlarla içtenlikle sarfedilen eleştirel tutum ve yaklaşımların ayırdında olmak, ayrıca bir meziyettir! Vıvo, bu hâliyle tipik bir "ürün" dergisi görüntüsü arzediyor. Bir edebiyat dergisinin kalıcı izler bırakabilmesinin yegâne yolu ise, şiir/edebiyat dünyasına ilişkin görüş ve beğenilerin, benimsenen edebî/estetik doğrultunun mutlaka dile getirilmesi, yani metne dönüştürülmesinden geçiyor. Kendilerine de söyledim: Vıvo'nun çekirdeğini oluşturan arkadaşların metinleriyle beslenen bir sanat/edebiyat görüşü, tüm damarlarıyla henüz dergi sayfalarına yansımamış durumda. Bunun, zaman içinde hayat bulması, sanıyorum, Vıvo'yu benzerlerinden farklı bir kulvara yerleştirecektir. Yok sayılmamanın gereği de budur elbette. Kendi adıma, bu umudu taşımaktan yanayım. Örneğin, önümüzdeki sayısında rahmetli Cahit Zarifoğlu'nu yeniden gündeme getirmeyi plânlayan derği, hacimli/nitelikli bir dosya bütünlüğü ve daha önemlisi, dosyaya güç katacak 'içerden' yazılarla okuyucu karşısına çıkarsa eğer; bana göre, hem bunun işaretlerini vermiş ve hem de umutlarımızı beslemiş olacaktır... (İrtibat için; 0224-224 65 24)
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |