|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu seçimin pek garip bir seçim olduğunda hemen herkes hemfikir. Nedense bu seçim kimsenin içine sinmiyor. Siyasi partiler, AK Parti dışında, 3 Kasım'da erken seçim kararı aldıklarına bin pişmanlar. Bu seçim kararına el kaldıran milletvekillerinin neredeyse yüzde 80'i, "hay elimiz kırılsaydı da el kaldırmasaydık" diye dövünmedeler. Şimdi bunu telafi etmek ve birkaç ay daha milletvekili olarak kalabilmek için uğraşıyorlar! Kapalı kapılar ardında, kulislerde, yoğun sigara dumanları arasında, bitmez tükenmez toplantılarda, görüşmelerde... Seçime kilitlenmiş gibi görünen, ama seçimden yana kuşkuları daha büyük olan gündemi değiştireceklerini sanıyorlar. Değiştirebilecekler mi? Birçok konuda olduğu gibi bu sorunun da net bir cevabı bulunmuyor. Dedik ya!.. Herkesin müdahil olduğu, burnunu soktuğu bir seçim bu... Eskiden de müdahil olanlar vardı. Eskiden de milli iradenin sağlıklı oluşmasını engelleyen birçok faktörler, eller vardı. Ama bu kadar fazla, bu kadar aleni, bu kadar pişkince yönlendirme ve müdahale görülmemişti. IMF'nin, Amerikan Dışişlerinin, Beyaz Saray'ın ve diğer bazı Amerikan çevrelerinin müdahilliği bir yana... Bu Allah'ın emri... Siyasi partilerin, hele de iktidar adaylarının, başta ABD ve uluslararası finans çevreleri olmak üzere belli güç odaklarından destek, olmazsa yeşil ışık almaları, almak istemeleri artık çok olağan karşılanıyor. Hatta gerekli bir şey bu... Seçmenlerin bile bir kısmı, arkasında ABD ve uluslararası para çevrelerinin, örgütlerinin desteği olan adaylara oy verme eğiliminde değil mi? Ne yapsın vatandaş? "Hiç olmazsa para sıkıntısı çekmeyiz" diye düşünüyor muhtemelen. Kemal Derviş'e duyulan sempatinin de arkasında bence bu faktör yer alıyor. Bu mali destekler Türkiye'nin borç yükünü kabartıyormuş, vatandaşların çocukları hatta torunlarının geleceklerine yazılıyormuş şu anda kimsenin umurunda değil bu... İktidara aday siyasi partilerin hemen hepsinin artık NATO'ya, CENTO'ya değil, IMF'ye bağlı olduklarını seçim programlarına yazmaları boşuna değil. Bakmayın siz CHP'nin programındaki IMF karşıtı maddelere... Kemal Derviş'li CHP'nin, IMF'ye ve IMF programlarına karşı çıkması beklenebilir mi? Netice olarak IMF, Dünya Bankası ve ABD Türkiye'deki milli iradenin oluşmasına en fazla müdahil olanlar onlar... Sonra Türkiye'deki 'Derin Odaklar' devreye giriyor. Daha seçim kararı alınmadan çok önce AK Parti ve Tayyip Erdoğan'la ilgili tartışmaları, değerlendirmeleri ve yorumları incelemek, bu 'Derin Odak'ların Türkiye'de milli irade üzerinde nasıl bir ipotek olduğunu anlamaya yeter de artar bile... Bu arada iş çevrelerinin, birçok çıkar çevresinin ve diğer ilgili ilgisiz çevrelerin, milli iradeyi yönlendirme konusunda müdahil olduklarını biliyoruz. Nerdeyse seçmen dışında herkes bu işe burnunu sokuyor gibi. Seçimler yapılacak mı yapılmayacak mı? Baraj indirilecek mi, indirilmeyecek mi? Seçimi kazanan siyasi parti ya da partilere iktidar verilecek mi, yoksa verilmeyecek mi? Seçime katılan legal partilerden biri ya da birkaçı seçim arefesinde kapatılacak mı yoksa kapatılmayacak mı? Ve nihayet seçime katılan aday adaylarının kaçı seçime katılabilecek kaçı katılamayacak? Bunlar hala belirsizliğini koruyan meseleler. Perde arkasındaki güçler küskün milletvekilleri gibi seçimin yapılmasını istiyorlar mı yoksa istemiyorlar mı? Bu bile henüz belli değil. Bu odaklardan yakılacak bir yeşil ışık küskünler hareketinin başarılı olmasına yeter de artar bile. Türkiye'de bunu herkes biliyor. Peki ya Cumhuriyet Başsavcısının müdahalesine ne demeli? AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ve Saadet Partisi'nin gerçek lideri Necmettin Erbakan'ın aday olmaması için Yüksek Seçim Kurulu'nu uyarması seçim sürecine müdahale değil de ne? Başta yüksek yargının başındakiler olmak üzere, herkes biliyor ki Türkiye'de yargı bağımsız değil. Başsavcının böyle müdahalesinin nereden esinlendiğini ve bu ihbarın Yüksek Seçim Kurulu için ne mana ifade ettiğini anlamak için Türkiye'de yaşıyor olmak yeter de artar bile. Akılları sıra bu liderler safdışı kalırsa siyaset esenliğe çıkacak ve Türkiye dertlerinden kurtulacak. Görüldüğü gibi bir yandan seçim süreci işliyor. Ama bir yandan da pek kimse seçimin yapılacağına ihtimal vermez bir havada... Bir yandan da seçime müdahaleler artıyor. Kamuoyu öyle anlaşılıyor ki, hala belli odakların, çevrelerin istediği kıvama gelebilmiş değil. Müdahaleler, burun sokmalar devam ediyor. Daha seçime 48 gün var. Bakalım daha ne müdahaleler, ne biçim yönlendirme numaralarına tanık olacağız.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |