|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ben de ismini anmayacağım artık. Birincisi, giderek mazoşiztik bir hal alan megolomanisini okşamamak için... İkincisi... Yoruldum artık! Fikrî cebelleşmeyi "kazanç fırsatı" sayıp şelek şelek mahkemelere taşınan kifayetsizlerden fenalık geldi... Devletin DGM'lerinden, Ağır Ceza'larından kurtul, gel iki kıytırık herifin açtığı tazminat davasına boyun eğ... Talep ettikleri miktar da 50 milyar, 100 milyar gibi, neredeyse TÜSİAD üyesi bir gazetecinin aylık gelirine eş bir para. Daha doğrusu, bir servet... Hani İncili Çavuş "Ya dayak yemedin, ya sayı saymayı bilmiyorsun Padişahım" demiş ya... Bunlar da ya saflıklarından böyle yapıyorlar, ya da medyada çalışan herkesi kendileri gibi "ihaleci", "hortumcu" filan sanıyorlar. Neyse... Geçenlerde, bir gazetemiz, "okurla sözleşme" başlığı altında yeni bir "yayın ilkeleri" deklare etti. Önceki yıllarda da benzer şeyler yapmışlardı. Objektif olacaklardı, "yalan haber" yazmayacaklardı, mahremiyete ve kişilik haklarına saygı göstereceklerdi, mahkeme kararı olmadan hiç kimseyi "suçlu" ilan etmeyeceklerdi filan. Sözlerinde durmadılar. Bunda garipsenecek bir şey yok. İlkeler, "ne olmak istediğimizi" değil, "nasıl görünmek istediğimizi" anlatmak açısından değer ifade eder... Daha doğru bir ifadeyle, alışmadık popoda don durmaz. Normaldir. Garipsenecek nokta şu: Niçin bir gazete, durup dururken, üstelik ortada bir neden yokken, periyodik aralıklarla "artık yalan haber yazmayacağız, kişilik haklarına saygı göstereceğiz, devletle alengirli işlere girmeyeceğiz" diye meram anlatma yoluna gider, buna ihtiyaç duyar? Zaten öyle olması gerekmiyor mu? Zaten meslek ilkelerine uymak, hukuka riayet etmek, "ahlak ve moral değerlere" uygun yayın yapmak boynunuzun borcu değil mi? Demek ki bugüne kadar kişilik haklarına saygı göstermiyordunuz! Yalan haber yazıp insanların canını yakıyordunuz! Kamu katlarında "uygunsuz işler" çeviriyordunuz! Öyle mi? Hayır, arkadaşımız hem "yayın ilkeleri"ni eleştirenleri topa tutuyor, hem de refiklerini "ilkesizlikle" suçluyor; sanki uyduruk bir belgeye dayanarak meslektaşlarını hedef gösteren ve bir "insan hakları savunucusu"nun kurşunlanmasına neden olan başkalarıymış gibi... Bütün gazetelerin, bütün meslek mensuplarının uymak zorunda olduğu ilkeleri, temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze sürmeleri, kendileri açısından bir anlam ifade edebilir. Temiz görünmek ve geçmiş pisliklerinden arınmak istiyorlardır. Doğaldır... Tabii işin bir de "haksız rekabet" boyutu var. Kimse buna değinmedi. Arkadaşımız, zaten uymak zorunda oldukları kuralları sıralayarak, bunun basın tarihinde bir "ilk" olduğunu söylüyor övünerek. Doğrudur... Bu tür "ilk"ler hep aynı gazetede yaşanıyor. Gelgelelim, "yayın ilkesi" deklare etmiş olmayı bir "ayrıcalık", bir "üstünlük" saymak, diğer gazetelerin öyle olmadığı izleniminin doğmasına yol açar ki, bu sadece "sözleşme"nin tarafı olan okurları değil, "Rekabet Kurulu"nu da ilgilendiren bir durum... Bilmiyorum, çok mu kötü niyetliyim?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |