|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ünlü Fransız romancı Louis-Ferdinand Celine, "Gecenin sonuna yolculuk" romanında, "sopa eninde sonunda onu kullananı yorar" diyor. Otoriter yönetimlerin de bir gün sonunun geleceğini, eli sopalı rejimlerin de sonunda yorulacağını bundan daha iyi tanımlayan bir cümle olamazdı herhalde. İnsanlık tarihi, eli kanlı diktatörlerin, kralların kırbaçlarından ve zor günlerden geçerek bugünlere, yani demokrasinin rengarenk baharına ulaşabildi. Gerçi demokrasi de, yeni "Nazi taslakları"nın tasallutundan yeterince kurtulabilmiş değil. Özellikle de Türkiye gibi, çağdaş demokratik dünya dışındaki ülkelerde "sopa"yı elinde bulunduranlar henüz yorulmuş değiller. Her ne kadar "eli sopalı" olmak kişilere, kurumlara hatta rejimlere bir "meziyet" kazandırmasa da, "aşağıdakiler" üzerindeki güç kullanma alışkanlığı kolay kolay terkedilmiyor. Çünkü Türkiye, bugüne dek "eli sopalı" olanların kazandığı bir ülke oldu hep. Ekmekten kimin ne kadar "pay" alacağına, "hortum"un ucundan kimin tutacağına, kimin ne kadar özgür olacağına, kimin okuma hakkı olup olmadığına, hatta insanlarının çocuklarına hangi ismi verip veremeceklerine bile onlar karar verdiler. "Eli sopalı" olmak bir ayrıcalıktır bu ülkede. Örneğin, bazı insanlar "insani haklar"ın daha azıyla yetinmek zorundadırlar. Bu yüzden, Anayasa'daki "eşitlik" ilkesine rağmen okulların kapıları onlara kapalıdır. Eğer mutlaka girmek istiyorlarsa, ancak "ikna odaları"ndan geçerek girebilirler. Bu yüzden, ana dillerini konuşmak için bile izin almak zorundadırlar. Çünkü güç, hala "eli sopalı"lardadır. Bugüne kadar sokakların acısını, öfkesini, umudunu hiç umursamayanlar, şimdi ürkütücü dar ve karanlık labirent sokaklarda çıkış yolu arıyorlar. Artık sistemi korumak adına şaklatılan kırbaçlar ters tepiyor. Ama alışkanlıkları bırakmak o kadar zor ki, karanlık labirentlerden çıkış ararken bile "kırbaç" kullanma alışkanlıklarından bir türlü vazgeçemiyorlar. Örneğin, hala seçimlerde birilerinin önlerini kesmek için bir yerlerde "çok derin" hesaplar yapıyorlar. Ancak çaresi yok, sopayı elinde tutanlar bile bazılarını "isyankar oylar"ın altında kalmaktan kurtaramayacak. Çünkü bugüne kadar kırbaçlananların öfkesi, sonunda bir "bumerang" gibi, dönüp dolaşıp geliyor ve eli sopalıların suratına iniyor. Galiba, bütün maçlara hep "avansla" başlayan "eli sopalı oligarşi" için yolun sonu göründü. Evet, bugüne kadar her maçta hükmen galip ilan edildiler, ama artık ne toplumsal hafızada temize çıkmak, ne de dahil olmak istediğimiz demokratik dünyayı "aba altından sopa" göstererek inandırmak mümkün değil. Umarız, 3 Kasım seçimleri "eli sopalılar" için sadece küçük bir şok, toplum için ise mevsimlik bir rahatlama olmaz. Umarız, Fransız romancının dediği gibi sopayı kullananlar da bir gün yorulur...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |