T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Senkretizm'den Sinizm'e ve tabii ki Konstantinizm'e!

İnsanlık tarihinde insanlığın kafasının çağımızda olduğu kadar karıştırıldığı başka bir zaman dilimi yaşanmadı. O yüzden çağımızı kafası karışıklar çağı olarak da adlandırabiliriz.

İletişim teknolojisinde yaşanan başdöndürücü gelişmeler, bizim daha iyi iletişim kurmamızı mümkün kılmıyor; tam tersine dünyayı iletişim araçları ve mesajları çöplüğüne çeviriyor ve iletişimi öldürüyor.

İletişim'de yaşanan gelişmeler nedeniyle zaman-mekân mesafesinin handiyse sıfırlanması ve iptal edilmesi, iletişim araçlarının kafa karıştıcı kontrol ve manipülasyon araçlarına dönüştürülmesini kolaylaştırıyor. Bu araçlara sahip olan güçler, bu vasıtaları, kendi çıkarlarına hizmet edecek şekillerde kullanıyorlar. Sonuçta medyanın gücü, gücün medyasına dönüşüyor.

Burada sadece televizyon dili üzerinde yoğunlaşmamız bile, kafa karışıklığı-medya ilişkisi sorununu açıklığa kavuşturmamız için yeterli olabilir.

Televizyonun tüm program türlerinde öne çıkan en önemli özelliklerinden biri, kitlelere doğrudan değil, dolaylı yollarla hitap etmesidir. Haberlerden eğlence programlarına, dramalardan spor programlarına kadar tüm televizyon programlarına hakim olan öge, dramatizasyon ögesidir. Dramatizasyon ögesi, televizyon programcılarının bize doğrudan (yani aklımıza / bilincimize) değil, dolaylı yollarla (yani duygularımıza / bilinçaltımıza) hitap etmelerini mümkün kılıyor. Reytingi artıran şey işte bu dramatizasyon ögesidir. Son yıllarda haberlerin magazinleştirilmesinin ardında yatan temel saik, magazinleşmenin dramatizasyonu artırdığı gerçeğinin farkedilmiş olmasıdır.

Dramatizasyon yöntemi, haberlerin kontrol ve manipülasyon aracına dönüştürülmesini kolaylaştırıyor. Böylelikle sahte, sanal ve yapay iyiler ve kötüler icat etmek mümkün hale geliyor. Televizyonların odaksız olması, yani sunulan haberlerin neden-sonuç ilişkilerini, bağlamlarını araştırmak yerine sadece sonuçlar üzerinde yoğunlaşılması, iyi veya kötü olarak sunulan şeylerin / kişilerin / kesimlerin neden iyi veya kötü oldukları sorularının cevapsız kalmasına yol açıyor.

Ayrıca dramatizasyon ögesi, izleyicilerin duygularına hitap edilmesini sağladığı için haber metni ayartıcı, baştan çıkarıcı, dolayısıyla "pornografik" bir nitelik kazanıyor. Böylelikle insanların analiz yapma, eleştirme, sorgulama yetenekleri bastırılıyor. Sonuçta izleyicilerin televizyonda yayınlanan haberlere anında müdahale etme imkanları olmadığı için istediğiniz insanı veya kesimi vezir yapmanız da, rezil yapmanız da mümkün oluyor. Böylelikle insanların kafasını karıştırabilmemiz, zihinlerini işgal edebilmeniz, tavır ve davranışlarını istediğiniz doğrultuda yönlendirebilmeniz kolaylaşıyor.

Burada televizyon haberleri dolayımında söylediğim şeyler, kültür, eğlence, spor ve müzik endüstrisi için de aynen, hatta çoğu zaman çok daha fazla geçerlidir.

İşte medyanın ve kültür endüstrisinin sahip olduğu bu güç, medya ve kültür endüstrisinin güç ve çıkar odakları tarafından kontrol edilmesine, kitleleri istedikleri doğrultuda yönlendirme çabası içine girmelerine neden olmaktadır. Sonuçta medya ve kültür endüstrisi demokratikleşme vasıtaları değil, kitleleri kontrol etme ve yönlendirme araçları olarak kullanılmakta ve işlev görmektedir. Medya ve kültür endüstrisinin demokratikleşme araçları olarak işlev görmeleri arızî bir durumdur ve tam bir illüzyondan ibarettir.

Bugün çağımızı kafası karışıklar çağı haline getiren şey, medya ve kültür endüstrisinin küresel güç ve çıkar odakları tarafından kontrol ve manipüle edilmesidir.

Buradan gelmek istediğim nokta şu: Zaman ve mekan mesafesinin iletişim teknolojileri aracılığıyla ortadan kaldırılması, kitlelerin kafalarının karış(tırıl)masını küresel ölçekte kolaylaştırmakta, bu durum da senkretizm'i ve sinizm'i meşrulaştırmakta ve kaçınılmaz olarak Konstantinizm'e zemin hazırlamaktadır.

Senkretizm, kısaca uzlaştırmacılık anlamına geliyor. Sinizm ise iki yüzlülük demek oluyor. Zaman-mekan mesafesinin medyanın marifetiyle ortadan kalkması çağımızda senretizmin uzlaştırmacılık'tan uy/uzlaştırmacılığa dönüşmesine; sinizm'in ise, iki yüzlülükten her şeyin izafileştirilmesine, dolayısıyla izafiliğin mutlak hakikat'e dönüştürülmesine yol açıyor. Sonuçta her şeyin birbirine karıştığı bu postmodern ortamda hakim güçlerin Konstantinizm (=dünyayı hizaya getirme) çabasına soyunmaları imkan dahiline girebiliyor.

Senkretizm, nevzuhur bir sorun değil; kültür, düşünce, medeniyet ve dinler tarihinin en büyük sorunlarından biridir. Ancak çağımızda senkretizm, yeni şekiller alarak / yeni paganizm biçimlerini meşrulaştırarak insanlığın en büyük belâ'larından biri haline gelmek üzeredir.

Çünkü senkretizm, tüm dinleri, özgün kültürleri dümdüz / tarumâr etmektedir. Senkretizm'in tarihteki en büyük kurbanı Hıristiyanlık olmuştur. Vahyî bir din olarak gönderilen Hıristiyanlık, zamanla antik Yunan ve Roma'nın pagan gelenekleri tarafından yutulmuş ve tarumar edilmiştir. Günümüzde senkretizm tehlikesi, Doğu dinlerinin de baş belasıdır: Batılılar, Budizm'i, Hinduzim'i, Taoizm'i meditasyon ve benzeri kaygılarla benimsemekte ama sonuçta Batılıların kendi bencil bedensel, ruhsal ve cinsel arzularını tatmin etmek için kendi hayatlarına uydurdukları bu dinler, aslî dinamiklerini yitirmekte ve temel paradigmaları sarsılmış, içi boşaltılmış, posası çıkarılmış canlı cenaze dinler haline getirilmektedir.

Bugün benzer bir senkretizm projesinin İslâm için de hayata geçirilmeye çalışıldığına dikkat çekmek istiyorum: Bu senkretizm projesinin adı, İslâm'ı sekülerleştirme / protestanlaştırma projesidir: İslâm, kamusal (siyasi, toplumsal, kültürel) alandan uzaklaştırılarak bireysel alana hapsedilmeye; yani sekülerleştirilmeye, sekülerlikle uzlaştırılmaya; böylelikle siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel iddiaları, dinamizmi iptal edilen nevzuhur bir İslâm anlayışı icat edilerek Müslüman toplumlar uyuzlaştırılmaya; müslüman toplumların seküler küresel sisteme direnme güçleri ve İslâm'ın özgün kaynaklarını ve paradigmalarını yeni bir dille yeniden icat ederek yeni bir medeniyet sıçraması gerçekleştirme çabaları hadım ve yok edilmeye çalışılmaktadır. O yüzden senkretizm, sinizm ve Konstantinizm sorunlarını çok iyi anlamamız ve bu sorunların tarihsel kökenlerini araştırmamız gerekiyor. Sonraki yazıda bu konuyu yeni düşünür tipinin en yetkin ve üretken temsilcilerinden Şinasi Gündüz'ün –galiba bir hayli uyuzlaştırıldığımızdan olsa gerek- gözardı edilen çığır açıcı çalışmalarına da göndermeler yaparak tartışmak ve derinleştirmek niyetindeyim.


17 Haziran 2002
Pazartesi
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED