|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ömrünü İspanyol orta sınıfının gelişmesine adayan, 1883 Madrid doğumlu Jose Ortega Y. Gasset'in temel eseri "Kitlelerin Ayaklanışı"yla üniversite yıllarımda, sahaflardaki eski kitapları karıştırırken "tesadüfen" karşılaşmıştım. Sayfaları sararmış kitaplara olan ilgim, May Yayınları'nın 1968 yılında bastığı bu kitaba yöneltmişti dikkatimi. Ama adı gibi, kapağı da çekmişti beni. Kapak, kara kafalardan oluşan coşkulu bir kalabalığın ortasındaki direğe tırmanan bir kaç kişiyi gösteren siyah beyaz bir fotoğraftan oluşuyordu. Kapak resmi, kitabın anlattığının tam resmiydi. Gasset, kitabın benden önce de dikkatli bir okur tarafından okunmuş, satırları çizilmiş, yıpranmış sayfaları boyunca, kalabalıkların Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Avrupa'da nasıl ortaya çıkıp diğer kıtalara yayıldığını, önüne gelen her şeyi yıkıp devirerek nasıl hakim güç olduğunu anlatıyordu. Gasset kitabında, "geçici" ve "süresiz" olarak toplanıp çözülen bir özellik gösterse de, duyguları ile bağlanmış, ortak ihtirasları, heyecanları, umutları, yakın amaçları ile birleşmiş bir grubu ifade eden "kitle"nin, kalabalığın yerini nasıl aldığını açımlıyordu. Gasset'in göstergelerinden anlamlı bir bütün kurduğu kitle, zaman ilerledikçe sosyolojinin ve psikolojinin temel konularından biri oldu. "Kitle Sosyolojisi" ve "Kitle Psikolojisi" gibi bilim dalları oluştuğunda, dünya başdöndürücü bir sürece çoktan girmişti. Ana belirleyenin ticaret ve ona bağlı siyaset olduğu bir dünyada "kitle insanı", birlikteyken sahip olduğu gücüne rağmen yumuşak karnı haline gelen anonim kimliği nedeniyle sanılandan kolay yönlendirildi. Sonuç itibarıyla reklamlar ve propaganda, medyanın aracılığıyla kitleleri istediği noktaya çekmeyi başardı. Yankee dehasının çekirdeğini oluşturan alıp-satma ruhundan, tüccar kafasından fena halde tiksinen Amerikalı esrarengiz yazar Trevenian da, Şibumi adlı romanında kendine benzemeyeni ezen kitlelerin gücünden ve taşıdığı tehlikeden söz eder: "Orta düzeydeki insan sıkıcı, renksiz, aptal gibi görünür, fakat ölümsüz tekdüzeliğine devam eder, hiç bıkmaz. Amipler her zaman kaplanlardan daha çok yaşar. Kalabalıklar, zorbaların en sonuncusu olacaktır." Kitleleştikçe zorbalaşan kalabalıkların "tehlikeli" gücü, egemen güçlerin ince yöntemleriyle çoktan aşılmış görünüyor. Kitlelerin kendilerinde vehmettikleri güç, günümüzde güdükleşmiş bir güç artık. Gasset'in ve Trevenian'ın işaret ettiği tehlike, bu noktada yerini ne yazık ki başka bir tehlikeye bırakıyor. Neredeyse tüm dünyanın siyasi, ticari ve kültürel olarak tek merkezden yönetiliyor olması, sınırları her anlamda yavaş yavaş ortadan kaldırırken insan ruhunun biricikliğini de imha ederek benzeşmeye tabi tutuyor. Dünya, edilgen ve vasat tek bir kitleden ibaret hale gelmeye başlıyor. Üstelik de bu, dolayımlı yollarla olsa da, kitleleri oluşturan bireylerin eliyle gerçekleşiyor. Zihin yönlendirme yöntemlerinin üstesinden gelebilecek diri zihinlerin çoğalması ve hatta kitleleşmesi ise şimdilik bir temenniden ibaret. Ama Shakespeare'in 66. Sone'de, edilgen bir söylemle kristalize ettiği mısraların hasılından, kalabalıklar içindeki yalnızlığın aşılabileceğine, tekin çok olabileceğine ve bambaşka bir dünyanın kurulabileceğine dair umudu yakalamak da, yine tek tek bireylerden oluşan kitlelerin elinde: "Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni, / Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez. / Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini, / Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, / Değil mi ki ayaklar altında insan onuru, / O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış, / Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru, / Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş, / Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, / Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene, / Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın, / Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen'e / Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, / Seni yalnız komak var, o koyuyor adama."
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |