Yeni Safak Online...
T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Sezer ve Bumin 'ihsas-ı rey'de mi bulunuyor?

"Anayasa Mahkemesi, Ak Parti'nin kapatılması istemiyle açılan davada, Erdoğan'ın genel başkanlık görev ve yetkilerinin tedbiren önlenmesi istemi konusunda davalı partinin savunmasının alınmasına ve Ak Parti'ye bunun için 15 gün süre tanınmasına karar verdi."

Ajans haberi...

Yani, AK Parti seçime Recep Tayyip Erdoğan'ın genel başkanlığında girecek... Dolayısıyla, "Başbakanı ben seçerim... Hayır, ben seçerim!" tartışması da 3 Kasım sonrasına kalacak.

Soru şu:

Başbakanı kim seçer?

Gayet basit:

Halk seçer.

Halk sandığa gidip, başbakan olarak görmek istediği kişinin partisine oy verir; o kişinin mücbir bahanelerle "devre dışı" bırakılmış olması, başkalarına ortaya çıkmış "irade" üzerinde tasarruf hakkı sağlamaz.

Söz sahibi kılmaz.

AK Parti'nin bir "genel başkanlık sorunu"na itildiği vakıa.

Ama bu, birinci derecede parti yetkili kurullarını ilgilendiren bir sorun ve bunun nasıl aşılacağına karar verme hakkı da parti yetkili kurullarına aittir.

Hulasa:

Başbakanın kim olacağına Cumhurbaşkanı karar veremez.

Cumhurbaşkanı, ortaya çıkmış iradeye göre, teamülleri de dikkate alarak, seçilmiş bir kişiyi hükümeti kurmakla görevlendirir.

Yani, seçme yetkisi değil, "seçilmiş" bir kişiyi atama yetkisi Cumhurbaşkanı'na aittir.

Bu kadar basit.

Peki, bu kadar basit bir şey, seçimlere birkaç gün kala, niçin "ihtilaf" konusu haline getiriliyor?

Nedir amaç?

Cumhurbaşkanı, ortada aşılması gereken ciddi bir sorun olduğunu düşünüyorsa, niçin bunu tartışmayı seçim sonrasına bırakmadı/bırakmıyor?

Hem, seçimi kimin kazanacağını, kim, nereden biliyor?

Belki Doğu Perinçek kazanacak...

Belki Haydar Baş...

Belki Cem Uzan...

O zaman da olacak mı bu tartışmalar?

Ayrıca, Cumhurbaşkanı'nın, "Milletvekili bile olamayan bir kişi mi başbakanı seçecek?" açıklaması, hem ihsas-ı rey anlamına geliyor, hem de seçim yasakları kapsamına giriyor.

Bu sözdeki "istihfafı" ayrıca tartışabiliriz.

Hiç kimse, hiçbir kimseyi, şu ya da bu nedenle aşağılayamaz, küçük düşüremez, hafife alamaz.

Belki de gazetecilerin işgüzarlığıdır mezkur açıklamadaki istihfaf payı, bilemiyorum. Ama, hukuk hassasiyetini her zaman takdirle karşıladığımız Sezer yine de sarfetmemeliydi böyle bir söz...

Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'in, "Tedbir isteminin 3 Kasım'dan önce karara bağlanmasını, seçmen, pazar günü sandık başına giderken durumu daha net görebilsin diye istiyorum" açıklaması da, aynı şekilde, hem ihsas-ı rey anlamına geliyor, hem de niçin çıkarıldığını hâlâ çözemediğim "seçim yasakları" kapsamına giriyor.

Vatandaş Pazar günü, kafasındaki muğlaklığı gidermiş olarak sandık başına gidecek.

Bir "netlik ayarı"na ihtiyacı yok.

Hele, Mustafa Bumin'in yol göstericiliğine hiç ihtiyacı yok.

Sezer'in de, Bumin'in de, özel olarak, vatandaşın oyunu etkileyecek bir açıklamaya kalkıştıklarını düşünmüyorum.

Ama, her iki açıklama da spekülasyona açık. Ve talihsiz...


2 Kasım 2002
Cumartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED