|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
3 Kasım seçimleri tarihe "sosyolojik ve siyasal kopuş seçimleri" olarak geçecek... Mevcut merkez partilerin tümünü, merkez sol partilerin önemli bir bölümünü siyaset ve temsil arenası dışında bırakan, merkez sağın toplam oyunu yüzde 15'lere, solunkini toplam yüzde 20'lere indiren bu seçimler nasıl değerlendirilmeli? Meseleye önce "siyaset sosyolojisi gözlüğü"yle bakmakta fayda var... Olup biteni anlamak için yapılacak değerlendirme "kaybedenden değil, kazanandan hareketle bir okuma"yı kaçınılmaz kılıyor. Başka bir deyişle son seçim sonuçlarını sıkça yapıldığı gibi mevcut merkezilerin erimesi etrafında değerlendirmek, yeni gelişmeleri görmemekten öte bir anlam taşımaz. İçinde belirli oranda tepkiyi barındıran ama özünde ciddi bir değişim dalgasına işaret eden bir durumu, irrasyonel tepki oyu sözüyle geçiştirmek, onu hastalıklı görmek anlamına gelir. Ama, aslında yapılan analizin hastalıklı olduğu gösterir. Bu durumda da ilk önce şunu teslim etmek gerekir: 3 Kasım sonuçları "merkez sağ ve solun erime süreci"ne işaret etmenin ötesine geçmiş ve "merkezin nasıl ve nerede yenilendiği"ni ifade eder hale gelmiştir. AKP'nin aldığı oy oranı dikkate alındığında, İslami duyarlılığa sahip seçmen miktarının ötesine geçen karma seçmen tabanına bakıldığında, bu parti etrafında, "sosyolojik açıdan yeni bir merkezin, en azından yeni bir merkez sağın filizlendiğini kabul etmek" gerekir. Nitekim oy oranıyla ve özellikle temsil dokusuyla AKP merkez sağ parti olma iddiasında önemli bir yol almıştır. İkinci olarak şu gelişme de gözardı edilemez: Bu yeni merkez ile ANAP'lı, DYP'li merkez sağ arasında önemli bir fark vardır. "Ekonomik unsurlara dayalı bir köylülük ile devletçi hassasiyetleri birleştirmeye çalışan eski gelenek" yerini yavaş yavaş "ekonomik olduğu kültürel, köylülükten uzak ve toplum merkezli bir hassasiyet"e bırakmaya başlamıştır. AKP bu ikinci hassasiyeti temsil eden ciddi özellikler taşımaktadır. Ve bu oldukça önemli bir durumdur. Değişim de bu noktada başlamaktadır... Ve bu değişimin "üç ayrı anahtar"ı vardır: Birinci anahtar; güçlenen, merkeze ilerleyen, ancak bugüne kadar merkeze giriş yolları kapalı tutulan ve bu çerçevede siyasileşen toplumsal çevrenin merkeze yerleşme iddiası, hatta girişimine ilişkindir. Bu girişimin altında yatan temel unsur da, "toplumsal merkezin nitelik değiştirmesi veya çevrenin merkeze doğru kayması"dır. İkinci anahtar; AKP'nin oy patlaması, bünyesinde toplumsal çevre oylarını toplaması ve yarattığı tasfiye sürecinden hareketle "merkez sağın İslami duyarlılığı yüksek bir geleneğin içinden yenilenmesi"ne ilişkindir. Bu, merkez sağın, İslami, yerli, kültürel nitelikli dışlanmış unsurları da kapsayan yeni bir sentez etrafında dönüşümü ifade etmektedir. Üçüncü anahtar ise, aynı çerçevede merkez sağı temsil etmeye soyunan geleneğin, "İslami geleneğin yaşadığı değişim"dir. FP içerinde yenilikçiler grubunun doğmasıyla başlayan bu gelişme, bugün toplumsallaşmış ya da toplum düzeyinde siyasileşip aktörleşmiştir. AKP bu gelenekte bir heterojenleşmenin, bir iç dönüşümün, siyasi aktörlerin kimliğini muhafaza ederek siyasi bakış açısından değiştirmesinin, en önemlisi yerel olanın kabuğunu kırmasının önemli bir aracı haline gelmiştir. Bu, görmek gerekir ki, cemaatten bireye uzanan yolda, yerel kimliğe ilişkin post-modern unsurları da içinde barındıran bir modern durumdur. Evet, Türkiye son yıldır merkez ile çevre arasındaki kopmadan kaynaklanan sorunlarla kavrulmaktadır. Bu seçimler de bu gerilimin dışında değildir. Ancak sonuçların çapı, mevcut durumu toplumsal çevrenin tekelci bir toplumsal merkez karşısında ayağa kalkışının ötesine geçirmiştir. Başka bir deyişle seçmen davranışı merkez ve çevre arasındaki boşluğun giderilmesine atılmış bir adım niteliği taşımıştır. Şimdi ana soru şudur: Türkiye'nin toplumsal, siyasal ve ekonomik merkezleri bu değişimi sindirebilecek midir? Sosyolojik merkez, siyasi açıdan da merkez haline gelebilecek midir? Ülkenin istikametini bu soruya verilecek yanıt belirleyecek. Seçim öncesindeki endişelerimizi korumakla birlikte görüyoruz ki, sandıktan çıkan sonuç, AKP'nin tek başına iktidar olması, bu tür girişimlerin meşru zeminini ortadan kaldıracak şekilde oy kullanmıştır. Beklentimiz bunların talep olmanın ötesine geçmesidir. Beklentimiz Türk siyasal sisteminin toplumun verdiği şansı iyi kullanmasıdır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |