|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Daha önce de rahatsız ediciydi, ancak seçim sonuçları garabeti dayanılmaz hale getirdi. Dünyanın dikkatinin ülkemiz üzerinde yoğunlaştığı şu sırada anlatmakta en fazla zorlandığımız o garabet işte: Seçimden yüzde 35 oy oranıyla çıkıp Meclis'e 363 milletvekili sokma başarısını gösteren siyasi partinin, o başarıyı dişiyle tırnağıyla sağlayan lideri, annesinin ak sütü gibi hak ettiği halde, başbakanlık görevini üstlenemiyor... Tayyip Erdoğan'ın başına gelenleri artık bütün dünya biliyor: Okuduğu bir şiir yüzünden çarptırıldığı ceza, TCK 312. maddeden kaynaklandığı için, kendisini 'siyasi yasaklı' kıldı. Meclis, AB ile uyum yasalarını elden geçirirken Tayyip Erdoğan'ın mahkumiyetine sebep olan fıkrayı da suçu suç olmaktan çıkaracak biçimde değiştirdi. Ecevit çiftinin kâtilleri bile serbest bırakan 'cezaları erteleme yasası'ndan 312. madde mağdurları da yararlandı. Yasa değişikliğiyle suçu suç olmaktan çıkmış, onunla aynı durumdaki mağdurlar serbest bırakılmış olduğu halde, Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasağı devam ediyor... Gelin de bunu dünyaya anlatın bakalım... Türkiye'nin bu garabeti bir biçimde aşması gerekiyor. Gerekiyor, ama nasıl? Milletvekilliği adaylığı, hukukî süreç içerisinde yer alan bürokratlara, sorunu uygun biçimde çözme fırsatı verdi aslında; ancak, Yüksek Seçim Kurulu, kamuoyunun beklentisi hilâfına bugünkü garabete imkân vermeyecek kararı alamadı. Alabilseydi, milletvekili olma hakkı kazanmış Tayyip Erdoğan'ı, bugün sadece partisinin zaferi dolayısıyla değil, başbakanlığa geleceği için de kutlamış olacaktık. Şu aşamada, Erdoğan'ı başbakanlığa taşıyacak çözümü siyasetin bulması gerekiyor... Şu sıralarda en fazla konuşulan, milletvekili olmayanlara başbakanlık yolunu tıkayan anayasanın 109. maddesinin değiştirilmesi... Meclis içerisinde Erdoğan'ın başbakan olmasını engelleyen anayasa maddesini değiştirecek çoğunluk birkaç AKP-dışı milletvekilinin desteği de devşirilerek bulunabilir. Ancak, böyle bir yola başvurulması, dokunulmazlığa sahip olmayan bir başbakanın karşılaşacağı sorunlar ve anayasa değişikliği gibi ancak çok gerektiğinde başvurulması düşünülebilecek bir yöntemi, kişisel olarak yansıtılabilecek sorunlar için kullanmayı çağrıştırması yüzünden pek mâkul değil... Tayyip Erdoğan'ı Meclis'e ve başbakanlığa taşıyabilecek biraz uzunca ama daha kolay ve mâkul bir yöntem var: Meclis'e hemen sevkedilecek bir 'demokratikleşme paketi' içinde ve geniş bir uzlaşmayla değiştirilecek anayasanın 76. maddesiyle 'siyasi yasak' uygulamasına son verilerek veya mahkemeden 'memnu hakların iadesi' kararı alınarak, Tayyip Erdoğan'ı milletvekili seçilebilir hale getirmek... Bu durumda, yapılması gereken, anayasada öngörülen sayıda milletvekilinin istifasıyla bir ara seçimi zorlamaktır. Bu yöntem, üç ay içerisinde gidilecek bir ara-seçimle, Tayyip Erdoğan'ı Meclis'e taşıyabilecektir. Son onbeş yıldır başka hiçbir partinin ulaşamadığı önemli bir seçim zaferinin ilk gününde, zaferi hediye eden Ak Parti liderinin başbakanlığının tartışma gündemine girmesi yeterince sıkıcı. Sadece Ak Parti için değil, Türkiye'nin hukuk açısından sergilediği pek de iç açıcı olmayan durum bakımından da sıkıcı... Bir başka parti ve lideri Ak Parti ve Tayyip Erdoğan'la aynı mağdur durumda olsaydı, karşı karşıya kaldığımız garabetten kurtulmak için, "Ülkenin önünü açacak girişimde Ak Parti önalsın" teklifini, belki dinlerler diye, daha büyük bir rahatlıkla seslendirebilirdik. CHP ve Deniz Baykal'ın dinleyeceğini bilsek bu şerefin onlara da yakışacağını söyleyebilirdik... Bakalım, garabeti kaldırma fırsatını kim kullanacak?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |