T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gizli işaret

Yıllardır sinemaya gitmemişim. Gençlik yıllarında hemen her hafta sinemaya giden benim gibi biri için tuhaf bir durum. İki üç yıldan beri bu tuhaflıktan rahatsızlık duyuyor, bir fırsat çıksa da yeniden sinema salonunun havasını solusam diyordum. Kim bilir kaç kez, izlenebilir olduğunu düşündüğüm kim bilir kaç filme gitmeye niyetlenmiş olmama karşın, bu niyetlerimi kuvveden fiile çıkaramadım.

Nihayet geçen hafta, biraz da kızımın zorlamasıyla İşaretler adlı filmi izlemek üzere sinemaya gidebildim. Daha doğrusu, birlikte gittik. Bu filmi seçmemizde, başrolünü Mel Gibson'un (Gibson'ın?) oynaması da etkili oldu. Bu oyuncuyu tanıyor muyum? Hayır! Sadece, Abdullah Harmancı'nın Muhteris adlı öykü kitabında adının geçiyor olması, onun önemli bir oyuncu olması gerektiğini düşündürüyor. O kadar.

Gong çalıyor. Işıklar sönüyor. Film başlıyor. Beyaz perdede renkli görüntüler akıyor. Filmin akışına kendimi kaptıramadığımı, filmle birlikte sanki kendimi de izlemekte olduğumu düşünüyorum. On yılı aşkın bir süredir sinemadan uzak kaldığım için mi bu yabancılaşma? Belki. Müzik neden bu kadar güçlü? Yönetmen, gerilim filminin gerilimine izleyiciyi ancak böyle sokabileceğini mi düşünmüş?

Koca mısır tarlasının ortasına geceleyin kocaman bir işaret çizilmiş. Bu, düşman komşuların değil, uzaylıların eseriymiş. Eşini bir trafik kazasında yitirmiş eski rahip, sporcu kardeşi, biri astım hastası iki çocuk, vs. Sıcak, bilgece, zaman zaman eğlendirici de olabilen ilişkiler. Uzaylıların niçin kötü ve düşman oldukları, yeterince açık değil. Belki önemli de değil bu. Önemli olan kahramanlarımızın nasıl kahramanca ve akıllıca direnmeye, karşı koymaya, savaşmaya çalışacakları ve zafere, mutlu sona erecekleridir. Yeryüzünün çeşitli bölgelerine iniş yapan uzaylıların ancak araçlarının ışıklarını görüyoruz televizyon haberleri aracılığıyla. Eski rahip, kahraman baba, onlardan birinin birkaç parmağını kesmiştir ama düşmanını göremediği gibi, ona verdiği bu zararın da ancak filmin sonlarına doğru, oğlunu onun pençesinde gördüğünde farkına varabilmiştir.

Düşman uzaylı-lar, belirsiz ve siluet hâlinde gösteriliyor. En yakın göründüğü planlardan birinde, uzun tırnaklı korkunç ve çirkin parmağından öldürücü bir gazı, yakaladığı çocuğun burnuna doğru püskürttüğünü görüyoruz. Fakat çocuk, astımlı olduğundan gaz, ciğerlerine ulaşmayacak ve ona zarar vermeyecektir. Filmin mesajlarından biri de bu: Rastlantı ya da şans değil, Tanrı'nın iradesidir yaşadıklarımızı belirleyen.

Fakat, filmin bir yerinde, uzaylıların içine girmek üzere saldırdıkları ve kahramanların canla başla savundukları evin kapısına oydukları birtakım işaretler göründü. Bir iki saniye belirip kaybolan bu işaretler, tarladaki işaretlere benzemiyordu. İçinde hilâlin ve yıldızın da bulunduğu bu işaretleri görünce, gülmekten ve "Aaa, uzaylılar Osmanlılarmış!" demekten kendimi alamadım.

Bu ilginç gerilim filminin yönetmeninin Hint asıllı olduğunu sonradan öğrendim. Belki de utangaç bir Salman Rüşdü'dür. Belki de, bu küçücük (!) ayrıntıyı görmeyecek kadar kaptırmalıydım kendimi İşaretler'in akışına.


5 Kasım 2002
Salı
 
İBRAHİM KARDEŞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED