|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hayırlısıyla bir seçimi daha geride bıraktık; galipler var, mağluplar var... Bana göre bu seçimin tartışmasız tek galibi Genç Parti... (AK Parti'yi galipler arasında müstesna bir yere koyuyorum, sandıktan çıkan sonuç doğal ve olması gereken bir "netice"yi yansıttığı için...) Düşünebiliyor musunuz, üç ay önce kurulmuş çiçeği burnunda bir parti, köklü siyasi geçmişe sahip partileri altederek, "az zamanda" hatırı sayılır bir oy oranına ulaşıyor. Az başarı mıdır? Cahil halk tepkisi, lumpen oyları, IMF karşıtlığı gibi "istihfaf" kokan değerlendirmeleri ciddiye almıyorum. Kaldı ki, bütün bu unsurların aynı zamanda siyasi bir tavıra işaret ettiğini (hiç sevmediğim bir sözcükle ifade edeceğim ama) kim yadsıyabilir? Cem Uzan hareketindeki "Peronist yönsemeler" bile, adlı adınca bir tavrı yansıtıyordu. Bir de tabii seçimin "mağlupları" var. Hayır, baraj altında kalan partilerden sözetmiyorum. Daha kötüsü de olabilirdi. Hatta, iktidarı oluşturan partilerin, buna DYP de dahil, başarılı bir sonuç elde ettiklerini bile düşünüyorum. Mesut Yılmaz, örneğin, yüzde 35'ten devraldığı partinin oy oranını önce yüzde 25'e, sonra yüzde 19'a, ardından yüzde 14'e düşürmüş, üstüne üstlük ara-rejim başbakanlığına tamah ederek, varlık nedeni olan "83 ruhu"na ihanet etmişti. Bir vakitler, "Türkiye'yi 70'li yılların karanlığına götürmek isteyenler"den bahisle, partisinin kurulduğu günden beri "demokrasi" ve "özgürlük" mücadelesi verdiğini, bu mücadelede aynı zamanda "topyekûn sivil siyaseti müdafaa ettiklerini" söylüyordu. Ama, süreç içinde, halkın değil, kendisini orada tutan gücün taleplerini önceleyen bir "siyasî aktör" haline geldi. Çünkü, 83 ruhuyla değil, daha çok Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit'in temsil ettikleri "merkezci siyaset" anlayışıyla imtizaç ediyordu. Gerçi ANAP'ı bırakacağını, aktif siyasetten tamamen çekileceğini açıkladı ama, Yüzde 5 yine de Yılmaz adına başarıdır. MHP için de aynı değerlendirmeyi yapmak mümkün. MHP'yi, belli hassasiyetler üzerinde yürüttüğü "total", "merkezci", "içe kapanmacı" siyaset de kurtaramadı. Bu seçimin tek mağlubu, bana göre CHP... CHP hem "çevre"ye karşı "merkez"e oynuyordu (aynı zamanda siyasî merkezin restorasyonuna talipti), hem de "merkez sol"daki en önemli buluşma noktasıydı. "Merkez sağ"daki parçalanmayı hesaba katarsak, yüzde 35 ila 40 arasında değişen "geleneksel sol oylar"ın CHP'ye akması ve bu partiyi tek başına iktidara taşıması gerekiyordu. Ama CHP, yüzde 35'lik "kemiksiz" geleneksel sol oyların ancak yüzde 19'unu toplayabildi. Geriye kalan yüzde 16'lık dilimin yüzde 3'lük bölümü DSP ve YTP'ye, yüzde 13'ü de muhtemelen ("muhtemelen" değil, "mutlaka") sağ partilere gitti. Demek ki CHP'nin kaybı yüzde 13... Bana sorarsanız yüzde 13'lük kayıp Kemal Derviş ve Yaşar Nuri Öztürk farkını gösteriyor. Öztürk, "dince kutsal sayılan değerleri" siyaset malzemesi yaparak, Derviş de MGK'ya parlamento üstü bir konum biçerek CHP'ye bu "elim" sonu hazırladılar...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |