T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Biz buradayız, ya siz?

Ülkesindeki Yahudilere Hitler'in uyguladığı 'soykırım' gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya çıktığında Batı toplumlarında nasıl bir 'şok' yaşandığı biliniyor. "Yahudiler öldürülürken sen neredeydin baba?" ile başlayan bir çok slogan bugün bile belleklerde taze. İstihbarat örgütlerinin ulaştırdığı 'soykırım' bilgisini, devletlerin savaşın sonuna kadar vatandaşlarıyla paylaşmadıkları, muhabirleri bildirmesine rağmen basının haberi okurlarına iletmediği de...

Bugün durum farklı: İsrail'in Filistin'de yaptıkları televizyonlar aracılığıyla (CNN suskun kalsa da el-Cezire var) evlerimize kadar ulaşıyor. Kendilerine 'emanet' sayılması gereken Filistinliler üzerine, çocuk, kadın, yaşlı ayırt etmeksizin, füze yağdırıyor Ariel Şaron yönetimi; evleri, okulları, hastaneleri yerle bir ediyor... 'Düşman' bildiğinin elinde sadece sapan ve çakar-almaz tüfekler bulunduğunu biliyor; çaresizlik içindeki insanların önünde kendilerini feda etmekten daha etkili bir silâh bulunmadığını da...

Filistinliler hayatlarını kaybediyorlar da, Şaron'un yürüttüğü vahşi savaşta İsrailliler zarar görmüyor mu? Kendilerini bombaya dönüştüren intihar komandolarının nereden geleceği bilinmediği için habersiz yakalanan İsrailliler de can veriyor. İsraillilerden de, aralarında muhtemelen anlamsız savaşa karşı çıkanların da bulunduğu siviller, hatta çocuklar, kadınlar, yaşlılar ölüyor. Şaron, dünyanın gözü önünde, Filistinli ve İsrailli sivillerin hayatına kast eden bir savaş sürdürüyor.

"Bütün bunlar olup biterken sen neredeydin?" sorusuna muhatap olmak istemeyen Museviler, Şaron'un ısrarla tırmandırdığı savaşa itirazlarını kayıtlara geçirmekten geri durmuyor. Şu sırada sayıları 1000'e yaklaşan İsrailli ihtiyat askeri, gazetelerde yayımladıkları bir deklarasyonla, anlamsız savaşa karşı çıktı. Daha önceki savaşlarda vuruşmuş, ülkenin saygın aydınları bunlar... "Kan dökerek sonuç alınmaz" noktasına, İsrail ordusunun 'aşırı' uygulamalarını içinden izleyerek varmış insanlar... Birinin gözünün açılması için, dört yaşındaki Filistinli bebeğin başına çuval geçirildiğini gözleriyle görmesi gerekmiş... 'Binbaşı' rütbesindeki Ishai Menuchin ise, "2000 Ekiminden bugüne 178'i çocuk, 55'i idam yoluyla tam 850 Filistinli'yi öldürmüş bir ordunun mensubuyum; ama artık potansiyel teröristleri öldürme veya göstericiler üzerine ateş açma gibi yasal olmayan emirlere uymayacağım" kararını New York Times gazetesinde çıkan yazısı ile herkese duyurmuş... Geçmişte 'soykırıma' mâruz kalmış bir topluluk tanık olduğunun 'soykırım' olduğunu daha çabuk anlıyor...

Amerikalı eski Sen. George Mitchell'in Süleyman Demirel'in de üyesi olduğu iyiniyet heyetiyle hazırladığı 'barış paketi', varlığını savaşa borçlu İsrail başbakanı tarafından dinlenmedi bile. Suudi Arabistan veliahtı Abdullah'ın, bugüne kadar formüle edilmiş en ileri 'Arap teklifi', kabulü güç karşı-tekliflerle boşa çıkartıldı Şaron tarafından... Washington'un 'teröre karşı savaş' saplantısının sağladığı rahatlık, Şaron ve İsrail şahinlerini, "En iyi Filistinli ölü Filistinlidir" çizgisine götürdü.

Türkiye nerede?

Kendi iç sorunlarına kapanan Türkiye'de insanlar, yaşadıkları yere fazla uzak olmayan bir coğrafyada, tarihin çözülemez bağlarla kendilerini rabtettiği Kudüs ve çevresinde işlenen cinayetlerin pek farkında değiller. Vicdanlar da nasırlaşmış olmalı ki, İsrailli subayların alenen itiraz ettiği bir yönetime, bir ihaleyle, yüzmilyonlarca dolar hediye ediliverdi. Başbakan Bülent Ecevit, üç gün önce, 170 adet M-60 tank modernizasyonu ihalesinin İsrail savunma bakanlığına ait IMI firmasına verildiğini açıkladı. 668 milyon dolara bağlanmasına rağmen, F-4 uçaklarının İsrail tarafından modernize edilmesi işleminden biliyoruz, bu ihaleyle aktarılacak kaynak 1 milyar doları bulabilir.

Olayın, Filistinliler ve olan-bitenlere kaygı ile yaklaşanların Türkiye'yi zâlimin yanında görme gibi bir yan etkisi de var. Türkiye, kendisini, İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Avrupa'da, sırf Yahudi oldukları için zulme uğrayanlara kulaklarını tıkayanlardan beter bir konuma düşürmüş oldu.

İleride "O sırada sen ne yapıyordun?" diye soracaklara ne cevap vereceği endişesindeki bizlerin nasırlaşmamış vicdanlarımızı kimi, nasıl yatıştırabilecek?


12 Mart 2002
Salı
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED