|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Adı İkbal ama...
TRT'de sunduğu programla şöhreti yakalayan, ancak başarılı olmasına rağmen işine son verilen sabah programı Nane Limon Kabuğu'nun sunucusu İkbal Gürpınar, BRT'de yeniden başladı, ancak güzel sunucunun talihsizliğinden olsa gerek, Nane Limon başladıktan hemen sonra BRT de, Türk Telekom'a olan borcundan dolayı yayınına ara verdi. İkbal Gürpınar'ın hikâyesi oldukça ilginç: İstenmeyen bir çocuk olarak dünyaya gelen Gürpınar, evlatlık olarak verildiği aile tarafından "çok çirkin" olması nedeniyle geri getirilir. Küçük yaşta yaptığı evlilik nedeniyle lise 2'de okuldan ayrılmak zorunda kalır. Ancak o, hayata güzel bakmayı tercih eder. Evliyken okumaya devam eden Gürpınar, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni bitirir. Bu arada oğlu Alper dünyaya gelir. Gürpınar, TRT'de 25. Saat, TGRT'de Alternatif programlarını sunar. Bir ara bir başka alana girer, pazarlamacılık yapar ancak çalıştığı şirket iflas edince parasını alamaz. Derken, TRT GAP'taki Bu Sabah ve ardından TRT 1'deki 'Nane Limon Kabuğu' dönemi başlar. Mesajları hayat değiştirdi
Her iki programda da kendi kırık hikayesini izleyiciyle paylaşarak, onların sorunlarına çözüm aramaya başlar. Türkiye'nin her yerinden, akademisyeninden köylü Ayşe Teyze'sine kadar büyük bir hayran kitlesi oluşur. Binlerce kadın onun telkinleriyle dışarıdan lise bitirir. TRT onunla sabah programlarında her gün ilk 100'e girer. Ancak tam her şey yolunda giderken, TRT'deki işine son verilir. Oysa o, TV'de kalabilmek için işini iyi yapmanın yeterli olduğunu zannetmektedir ama durumun hiç de öyle olmadığını görür. İşsiz kaldığı dönemde zor günler yaşar. Çünkü satın aldığı araba ve ev için borca girmiştir. Kredi kartı borçlarını ödemek için arabasını satar. Evdeki piyanosunu, çok değer verdiği saati, ilk maaşıyla aldığı pırlanta yüzüğü sıradadır. Bunlar çok ağır gelir ona. Bunlara rağmen yine de kötümser olmamaya çalışır. Bu sırada bol bol dua eder. "Bu dönemde en iyi yardımcım Allah'a sığınmak oldu" derken, çektiği sıkıntıları da Allah tarafından kendisine bir ikaz olarak algılar. Zamanla çektiği sıkıntılardan ders alıp olgunlaşmamış olduğunu düşünür. Ve daima, "Kişinin nefsine ağır gelen şey, bilsin ki onun hayrınadır" Hadis-i Şerif'ini hatırlayıp rahatlar. Yeni kanalının yayını donunca... TRT'den çıkarılmasında bir hayır olduğunu düşünen İkbal Gürpınar, 'Bir kanalda bedava program yapabilirim. Başarımı ispatlarım, onun arkası da nasıl olsa gelir' diye düşünür ve onun için BRT'ye gelir. Ancak talihi dönmüştür bir kere. İsmi, 'bahtı açık' anlamına gelen İkbal'di ama bu sıralar bahtı açık sayılmazdı. 'İkbal'le Nane Limon Kabuğu' adlı programını yapmaya başladığının 4. günü, satıldı satılacak söylentileri içinde olan BRT'nin, Telekom'a olan borçları nedeniyle yayınları durduruldu. Şimdi o da diğerleri gibi BRT'nin bu durumdan çıkmasını ve programa kaldığı yerden devam etmeyi bekliyor.
Sahte öğretmenin gerçek savaşı
Bunu ortaya çıkarmak için Randall'ın tarih öğretmenliği yaptığı Lenthrop Lisesi'nde öğretmen olarak işe başlar. Bu arada kardeşinin kızı Anya'yı da koruması altına alır. Ancak Karl, umduğundan büyük bir arı kovanına çomak sokmaktadır ve kendisiyle birlikte Anya'nın hayatı da tehdit altındadır. OKULDA TERÖR
Yönetmen: Steven Pearl Oyuncular: Treat Williams, Susan May Pratt, Owen Stadele
Acemi katil Woody Allen!
KARIMI NASIL PARÇALADIM
Yön: Alfonso Arau Oyn: Woody Allen, David Schwimmer, Maria Grazie Cuccinota, Sharon Stone
Yapım Yılı: 2000 SEYRİ ŞAHANE
Bizdeki milliyetçilik kimsede yok Söz yine Havva Setenay İlhan'da: Türkiye'deki televizyon kanallarının çoğuna baktığımızda etnisiteye dayanan çatışmaları destekleyen yayınların ağırlıkta olduğunu görürüz. Bir zamanlar ana haber bültenlerinde Yunanistan'a ateş püsküren Türk kanallarının 17 Ağustos Depremi'nin ardından birdenbire Yunanistan'a dostluk türküleri yakması ne kadar ürkütücüyse, İtalya'yı protesto etmek için mandalinaların üzerinde zıplayan insanların ekrana yansıyan görüntüleri de bir hayli düşündürücüydü. Yayın hayatına yeni atılan Star 2'de geçtiğimiz günlerde yayınlanan Geçmişin Gölgesinde adlı yapım da, etnisiteye dayalı milliyetçiliğin insanı ne kadar körleştirdiğini ve bu tür milliyetçi söylemlerin toplum bilincini nasıl huzursuz ettiğini göstermesi açısından anlamlı bir filmdi. Hollywood'un seçkin oyuncuları arasında sayılan Edward Norton'un başrol oyuncusu olarak karşımıza çıktığı filmde, iki zenci genci öldüren ve dazlaklar çetesinin liderliğini yapan Amerikan milliyetçisi bir gencin, hapishaneye düşmesinin ardından geçirdiği dönüşüm konu ediliyordu. Amerika'ya bakıldığında Alevi-Sünni, Türk-Kürt, laik-İslâmcı gibi aynı anda pekçok parçaya bölünebilen Türk toplumunun özel durumuna uygun yapımların az olması üzücü doğrusu.
|
|
|
|
|
|
|
|