|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Siyasetin sonu mu geldi?
İki ayda bir yayınlanan Tezkire dergisi son sayısını, 11 Eylül saldırılarının ardından tartışmalara damgasını vuran "Liberalizm ve Siyaset" konusuna ayırmış. Bu bağlamda Nuray Mert, Şerif Esendemir, Işık Yanar, Şinasi Gündüz, Murat Çemrek, Ahmet Yıldız, Yasin Aktay gibi dergiye makaleleriyle katkıda bulunan birbirinden seçkin kalem, 11 Eylül saldırılarının ardından liberal aydınların takındığı tavırları ve serbest piyasanın ekonomik düzlemde sunduğu avantajlardan en çok yararlanan dünya dinamiklerinin sergilediği tutumları masaya yatırıyor. 28 Şubat'ın akabinde birbiriyle flört eden İslâmcılar ve liberal aydınların yakınlaşmasının bir eleştirisini yapan Nuray Mert, liberallerin 'küresel kaptalizm'e yaklaşımları karşısında uyarıda bulunurken, sözkonusu yakınlaşmayı İslâmcılığın sağ siyasetin içinde boy vermesine ve sağcılıkla göbekbağını koparamamış olmasına bağlıyor. "Sistemlerin Anatomisi ve Liberallerin Değişen Halleri" başlıklı yazısında Şerif Esendemir, yerel ölçekte 28 Şubat'ın, küresel ölçekte 11 Eylül'ün açmazlarını analiz ediyor. Liberal uzmlaşımcılığın eleştirisini Hebermas'ın görüşleri üzerinden yapan Hatem Ete, yazısında siyasetin çatışmacı ve uzlaştırıcı teoriler içerisinde nasıl ele alındığını irdeliyor. Murat Çemrek 11 Eylül saldırılarının Türk basınına tezahürünü arşivci titizliğiyle ele alırken, Işık Yanar Filistin'deki çatışmalara göndermelerde bulunduğu yazısında, Yeni Dünya Düzeni'nin çöküşünü inceliyor. 28 Şubat sürecini bir tür "ötekinin demonizasyonu" süreci olarak tanımlayan Ahmet Yıldız, "Türkiye'de Demokrasinin Temel Fay Hattı" başlıklı yazısında, bu süreçte sivil-askeri laik seçkinlerin ve İslâmcılar'ın konumlarını siyaset bilimi literatürünün özcülük-bağlamcılık tartışması ekseninde değerlendiriyor. Sema Haşimi'nin Barnor Hesse ve S. Sayyid'in terörizme karşı savaşı konu alan makalesini Türkçeleştirdiği yazıda özetle Hesse ve Sayyid, 'terörizme' karşı savaşın artık Afganistan'daki çatışmaların boyutunu aştığını, siyasetin bir çözülmeyle karşı karşıya kaldığını söylüyor. Yazısında liberalizmin Türkiye'deki ifade biçimleri ile dünyadaki ifade biçimleri arasındaki farklara değinen Yasin Aktay, Özal'lı yıllardan itibaren Türkiye gündeminde kendini hissetiren liberalist söylemlerin aslında 80'li yıllarda sergilenenin siyasal ve ekonomik pratik ve ahlâkın ufkuyla sınırlı kaldığını söylüyor. Nuh Yılmaz, liberalizmin şiddetle ilişkisini irdelerken, Cemalettin Haşimi, liberalizmin insan hakları konusuna yaklaşımını ele aldığı yazısında, evrensel insan hakları söyleminin evrenselciliğin şiddetini gizlediğini ve bu haliyle siyasetsizleştirmeye yol açtığını anlatıyor. Tezkire / Tel: 0312 419 69 31
"BİREY KAVRAMINA ALIŞAMADIK"
Hatem Ete, Cemalettin Haşimi ve Yunus Levent'in ülkemizin önde gelen liberal aydınlarından Mustafa Erdoğan'la yaptığı "Türkiye'de Liberalizm" başlıklı söyleşi, konuya Türkiyeli liberallerin yaklaşımını algılayabilmemiz açısından önem arzediyor. Erdoğan, kendisiyle yapılan söyleşide liberalizmin Türkiye'de mevcut olan diğer ideolojilerle eşzamanlı olarak çıkmasına rağmen niçin daha az kesime hitap ettiğini şöyle açıklıyor: "Bireyin kendi başına seçimlerini, tercihlerini yapabilecek; hayatını kendi iradesiyle,
kendi amaçlarını özgürce yapabileceği seçimlerle yönlendirebilecek bir özne, bir aktör olduğu fikri pek yatkın olduğumuz bir şey değil." Türkiye'de liberalizm denildiğinde siyasal liberalizmden çok ekonomik liberalizmin akla gelmesini, Türkiye'deki liberalizmin kıta Avrupası'nın Aydınlanma geleneğinden etkilenmesine bağlayan Erdoğan, Türkiye'nin İslâm'ı görmezden
gelerek demokrasi sorununu hem teorik hem de pratik düzlemde halledemeyeceğini vurguluyor.
|
|
|
|
|
|
|
|