T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

H A Y A T

Halkın sefaleti beni üzüyor

Sosyal hizmetlerden sorumlu Devlet Bakanı Hasan Gemici, ekonomik krizle birlikte, gözlerin üzerine çevrildiği bakanlığıyla ilgili olarak Yeni Şafak'a açıklamalar yaptı. Gemici, "Ben sabahtan başlayarak hep sorunlu insanlarla karşı karşıyayım. Tüm bunlarla uğraşmak ve çare bulmaya çalışmak beni psikolojik olarak hem etkiliyor hem de yoruyor. Ama bu benim sorumluluk alanım ve işimi yapmaya çalışıyorum. Çok çarpıcı olaylarla karşılaşabiliyorum. Bunlardan etkileniyorum. Karşıma gelen her sorunu, karşımdaki insanla birlikte yaşıyorum" dedi.

Ekonomik kriz sosyal hizmetler alanındaki yatırımları nasıl etkiledi? Birçok bakanın Sayın Kemal Derviş'le ödenek konusunda sıkıntıları var. Siz de ödenek sıkıntısı çekiyor musunuz?

2000 yılından başlayarak birçok kriz yaşadık. Türkiye bir ekonomik daralmadan geçiyor ama ilk defa ekonomik programla birlikte sosyal bir program uygulanıyor. Programın sosyal ayağını ben yürütüyorum. Hem Sayın Başbakan Bülent Ecevit hem de ilgili bakanlardan çok büyük destek görüyorum. Kaynak sorunum olmadı. Türkiye'nin olanakları içerisinde ciddi kaynaklar sağlandı.

Her yerde kesintiye gidiliyor. Sizin ödenek sıkıntısı çekmemeniz çok ilginç...

Sosyal hizmetler ve yardımlar son derece önemli ve vazgeçilmez yardımlardır. Yapılması zor ve maliyeti oldukça yüksek hizmetler... Eğer zamanında ve yeterince yapılmazsa, gelecekte topluma maliyeti çok daha yüksek olabilmektedir. Bir de yapıldığı zaman çok farkında olmadığımız, yapılmadığı zaman eksikliğini hissettiğiz yardımlar. Elektriğe benziyor. Kesildiği zaman olayı kavrıyorsunuz.

Sürekli sorunlu insanlarlayım

AB'nin projeksiyonları sizin çalışmalarınıza tutulursa neler görülür.

Bizim alanımız, toplumun en sorunlu alanıdır. Dünyanın hiçbir yerinde bu alanlara yapılan yatırımların yeterli olduğu söylenemez. Ama çalışmalarımızda olanaklar içinde önemli adımlar attık.

Sosyal harcamalara ihtiyaç duyan insan sayısında bir artış olduğu, sizin istatistiklerinizden anlaşılıyor. Sosyal devlet anlayışı mı değişti?

Türkiye bir sosyal devlettir. Bugüne kadarki hükümetlerin hepsi sosyal yardım ve hizmetlere ağırlık vermiştir. Ama belki toplum tarafından çok iyi bilinmeyen hizmetleri biz öne çıkardık.

Sürekli sorunlu insanlarla uğraşmak sizde sorun yaratmıyor mu?

Dediğiniz çok doğru. Ben sabahtan başlayarak hep sorunlu insanlarla karşı karşıyayım. Tüm bunlarla uğraşmak ve çare bulmaya çalışmak beni psikolojik olarak hem etkiliyor hem de yoruyor. Ama bu benim sorumluluk alanım ve işimi yapmaya çalışıyorum. Çok çarpıcı olaylarla karşılaşabiliyorum. Bunlardan etkileniyorum. Karşıma gelen her sorunu, karşımdaki insanla birlikte yaşıyorum.

Sizi menfi veya müsbet etkileyen bir örnek verebilir misiniz?

Spesifik bir örnek vermek istemem ama çok çeşitli sorunları olan insanların her birisiyle sorununu yaşamak çok etkileyici.

Dört ilde başlattığınız orta öğretim çocuklarına süt kampanyanız var. Nereden esinlendiniz?

Çocukların beslenmeleri hem fiziksel hem de zihinsel olarak son derece gerekli. Çocuklar ne yazık ki yeterince süt içmiyorlar. Bu proje ile hem toplumda süt içme alışkanlığını kazandırıyoruz hem de süt tüketimini, dolayısıyla süt üretimini teşvik ediyoruz. Ekonomiye de dolaylı bir katkı. Bu kampanya ile şu anda günde 250 bin litre süt üretimi ve tüketimi oluyor. Bu da 20 bin hayvanın beslenmesi anlamına geliyor.

Bu projeyi yurt geneline yaymayı düşünüyor musunuz, yoksa 4 ille sınırlı mı kalacak?

Bu projedeki nihai amacımız, Türkiye'deki bütün okullarda çocukların günde bir paket süt içebilmesidir. Bu proje büyük bir proje. Bu sene kendi kaynaklarımızla İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır'da başlattığımız bu proje çok da kolay değil. Bunu gelecek sene yaygınlaştırmayı düşünüyoruz. Her yıl kademeli olarak yapmayı düşündüğümüz artışlarla 5 yıl içinde Türkiye'nin tamamında uygulamaya geçmeyi hedefliyorum.

Beş yıldır aynı alandan sorumlu bakansınız. Aldığınız kurumları nerden nereye getirdiniz?

Daha önce özürlülerle ilgili bakandım. Türkiye, özürlüler sorununu farketti o dönemde. 7.5 milyon insanın özürlü olduğu gerçeği farkedildi. Başta eğitim ve istihdam olmak üzere yetersizlikler olduğu anlatıldı. Çok önemli yasal düzenlemeler yapıldı. Özürlülerin kamuda ve özel işyerlerinde yüzde 2 olan zorunlu çalıştırma oranını yüzde 3'e çıkarıldı. Vergi indirimi sağlandı. Bu yasaya uymayanlara para cezası kondu. Şu an Türkiye'deki özürlüler, dünyadaki özürlülerle aynı yasal haklara sahipler.

Özürlülerin durumu iyileştirildi

Bana bağlı kuruluşlardan bir tanesi de Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu'dur. Hem nitelik hem de nicelikte çok önemli değişiklikler oldu. Fiziki anlamda iyileşmeler oldu. Birçok kurumun yaşam standardı, gelişmiş ülkelere ait standartların üzerindedir. 270 olan kurum sayısı 430'a çıktı. Yüzde 50'ye yakın büyüme sağlandı. Hem sokakta yaşayan çocuklar konusunda da iyi çözümler bulundu. Şimdi toplum merkezleri alanında çalışmalarımız var. Çocukların okul başarısı ve sosyal aktivitelerinde çok önemli değişiklikler oldu. Sosyal Yardımlaşmayı ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'ndan ise bu 5 yıl içinde 1.2 katrilyondan fazla kaynak kullanıldı. Diğer alanlarda da çok önemli adımlar atıldığını söyleyebilirim.


 
'Vakvak Amca Sendromu'
Seyahat özlemi depreşen, ancak tatile çıkmak için önünde uzun zaman bulunan kişiler, çizgi film kahramanı Donald Duck gibi öfkeli bir hale giriyor.
Organlarının ters olduğunu 24 yıl sonra öğrendi
Bitlis'in Tatvan İlçesi Devlet Hastanesi'nde çalışan bir görevli, organlarının ters yönde olduğunu 24 yıl sonra öğrendi. Tatvan Devlet Hastanesi'nin röntgen bölümünde, hizmetli olarak görev yapan 37 yaşındaki Celal Demirtaş, kalp, mide ve dalağının sağda, sağ tarafta bulunması gereken karaciğer ve pankreasının ise solda bulunduğunu, 24 yıl sonra öğrendiğini söyledi. Hiçbir sağlık sorunu yaşamadığını bildiren Demirtaş, şöyle konuştu: "Organlarımın ters taraflarda yer aldığını 24 yaşındayken bir tesadüf sonucu öğrendim. Askere gittiğim zaman boğazımdan kan aktı. O zaman bile organlarımın ters tarafta bulunduğunu anlamadılar. Daha sonra sağlık teşkilatında işe başladım. Bir rahatsızlığım nedeniyle doktora gittim. Organlarımın ters yönde bulunduğu röntgen sonucu öğrendim." Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi İç Hastalıklar Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halis Aksoy, organların ters yönde bulunmasının herhangi bir hayati tehlike arzetmediğini ifade etti.
Özürlülere atla tıbbî rehabilitasyon
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Rektörü Prof. Dr. Abdurrahman Kutlu, başta bedensel ve zihinsel özürlü insanların rehabilitasyonu olmak üzere birçok hastalığın tedavisinde atlardan yararlanılabileceğini bildirildi. Rektör Prof. Dr. Kutlu, 20. yüzyılın başlarından itibaren kullanıldığı bilinen "atla tedavi" yönteminin tıbbı bir tedavi şekli olarak kabul edildiğini ve bu yönteme başta İngiltere ve Amerika olmak üzere birçok ülkede başvurulduğunu belirtti. Sadece ABD'de 600'ün üzerinde "atla tedavi merkezi" bulunduğunu belirten Kutlu, Türkiye'de ise resmi bir çalışmanın SÜ Binicilik Tesisleri'nde Prof. Dr. Sefa Kapıcıoğlu önderliğindeki bir ekiple başlatıldığını ve özel gayretlerin sürdürüldüğünü kaydetti.
YAĞ ASİDİ KALBİ KORUYOR
Keten tohumunda bulunan ve gerçek bir yağ asidi olarak anılan alpha-lino'nun, kalp sistemini koruduğu belirlendi. Günde iki kez alınan keten tohumunun kan dolaşımını artırdığı ve kalbi yağlanmadan koruduğu açıklandı. Keten tohumunun ayrıca, anti kanserojen özelliğe sahip lignans bileşimi içerdiği belirtildi. Keten tohumunda bulunan yağ asidi, keten tohumu ununun normal unla karıştırılmasıyla hazırlanan unlu mamüllerden alınacağı gibi, keten tohumu yağının yemeklerde kullanılmasıyla da alınabiliyor. ABD'de bazı doktorlar, keten tohumu yağının günde bir çorba kaşığı alınmasını da öneriyor.
12 Mart 2002
Salı
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED