T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
12 Eylül rejiminin üniversitesi dimdik ayakta

Doç. Dr. Ahmet Özer'den bir mektup aldım. Mersin Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Genel Sosyoloji ve Metodoloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve öğretim üyesi olarak görevini sürdürürken, YÖK kanununun "7/L" maddesi uyarınca "denenmek üzere" Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi'ne ataması yapılan ve bir yıl geçtikten sonra da YÖK Yürütme Kurulu'nun 22.01.2002 tarihinde aldığı bir kararla yüksek öğretim kurumları ile ilişkisi kesilen Doç. Dr. Ahmet Özer'den söz ediyorum. Özer, hakkında verilen kararı şöyle açıklıyor:

"Yükseköğretim Yürütme Kurulu'nun, bu haksız, hukuka aykırı ve keyfi kararıyla sadece Süleyman Demirel Üniversitesi'yle ilişiğimin kesilmesiyle yetinilmemiş aynı zamanda bütün yüksek öğretim kurumları ile ilişiğim kesilmiş, ayrıca bu karar bütün üniversite rektörlüklerine ve Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı'na da bildirilerek bundan sonra herhangi bir yüksek öğretim kurumunda herhangi bir biçimde çalışmamın da önüne geçilmiştir."

Yani sözün kısası, YÖK Yönetim Kurulu, şu kadar yıl emek harcayarak doçentliğe kadar yükselmiş ve belki de yakında profesör unvanını alacak olan bir öğretim üyesini sorgusuz ve sualsiz olarak "kapıya koymakta"dır... Bu güne kadar "sosyoloji" okuyup ve okutup, toplumumuzu anlamaya çalıştınız? Artık üniversiteyle ilişkiniz kesildiğine göre "halkın arasına karışarak" artık bu işi daha iyi becerirsiniz; alın size işte "toplum", işte "sosyoloji"!

Ahmet Özer, üşenmemiş ve öğretim üyeliğinin niteliği hakkında belki (!) tereddüt hasıl olur diye düşündüğünden olacak akademik kariyeri hakkında epeyce bilgi de vermiş. Ben dikkatle okudum; her şeyin yolunda olduğuna emin olabilirsiniz... 1995 yılında doktora programını tamamladıktan bugüne uzanan verimli bir öğretim üyeliği dönemi. Bugüne kadar 9 kitap, 50'nin üzerinde makale ve tebliğ... Yurtdışında birçok ortak projede görev alma...

Özer, 2002 yılı içinde yayınlanmayı bekleyen iki kitabından da söz ediyor. Bunlardan birisi "Öteki Yayınları"ndan çıkacak olan "Sosyal Bir Varlık Olarak İnsan" adlı çalışması, diğeri ise "Belge Yayınları"nda sırasını bekleyen "Doğu Anadolu'da Aşiret Düzeni" adlı kitap. Bu kitaplardan özellikle söz ediyorum, çünkü bana göre, özellikle ikinci kitap Özer'in meslekten ihracını epeyce açıklayacak nitelikte. Bu ikinci kitabın başlığının yanına Özer'in bir dönem (7 yıl) GAP Belediyeler Birliği Genel Sekreterliği görevini yürüttüğü bilgisini de eklerseniz, mesele epeyce aydınlanıyor! Peki, Özer bugüne kadar bir kınama ya da uyarı gibi ceza almış mı? Hayır. Peki, Özer bugüne kadar soruşturma geçirmiş mi? Hayır. Peki, o zaman YÖK Yürütme Kurulu Özer'i meslekten ihraç ederken hangi hakkını kullanıyor? Apaçık ki, YÖK Yürütme Kurulu, 2547 Sayılı Kanun'da yer alan 12 Eylül artığı "7/L" maddesini esas alıyor. Bu madde, YÖK Yönetim Kurulu'na istediği öğretim üyesinin "denenmek üzere" üniversitesini değiştirebilme hakkı verdiği gibi, "deneme" sonucunda memnun kalınmazsa söz konusu öğretim üyesini "kapıya koyma"da da "Kurul"u yetkili kılıyor. Yani sözün kısası bu "Kurul", cumhuriyet idaresinde neredeyse bir padişah!

Özer'in başına gelenlerin, 12 Eylül rejiminin kanlı canlı olduğu dönemde "1402'likler" olarak adlandırılan öğretim üyelerinin başına gelenlerden bir farkı yok... "2000'ler Türkiyesi"nin üniversite hocalarını "terbiye" etmek için uygun gördüğü "mevzuat"ın "Ressam Paşa'nın Türkiyesi"nin "disiplini"nden zerre kadar farkı yok... Doğramacı ya da Gürüz; Gürüz ya da Doğramacı... Yok birbirimizden farkımız, çünkü Türkiye'de üniversite "zaman"a sonuna kadar direnmekte ısrarlı mı ısrarlı! Bu şaşırtıcı benzerlik, YÖK çıkışlı "Açıklamalar"da da zaten açıkça gözlenmiyor mu? Koyun önünüze bir 20 yıl arayla yayınlanmış iki YÖK açıklamasını ve bulun bulabilirseniz açıklamanın müellifini... Bu açıklamaların müellifi yılların birikiminden süzülüp gelmiş bir bilgeliğin temsilcisi bir grup üniversite hocası mıdır, yoksa zihnini "kasaba"nın bir adım dışına atmamış olan bir siyasi partinin ilçe yönetim kurulu mudur, karar verin...

Ahmet Özer, mektubunda da belirttiği gibi, iki çocuklu ailesiyle birlikte artık "sosyoloji"den filan vazgeçtik, geçiminin derdine düşmüş bir "serbest sosyolog"dur. Bu çalışkan sosyoloğu genç yaşında "sicilli" yapan YÖK Yönetim Kurulu ise, şükürler olsun, Atatürk İlkeleri ışığındaki yüksek öğretimimizin bekçiliğini başarıyla sürdürmektedir... Daha ne istiyorsunuz? Bir millet bu dünyada başka ne ister!


12 Mart 2002
Salı
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED