|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Çıldıran, bayrak yırtan, yakan, koltuk kıran, kavga edip tutuklanan insanlar için üzülüyorum. Ekmeğine saygılı, düzeyli eleştiri yapan, tatlı tatlı kızdırıp sonra gönül alan, bilgili, sağduyulu taraftara saygı duyuyorum. "Onlardan kaldı mı" diyenlere, bu yazıyı okumalarını öneriyorum. Maç öncesi gerilimi, Türkiye'yi ayağa kaldırmıştı. Ama, "dağ fare doğurdu." Galatasaray ile Beşiktaş arasında oynanan derbi maçından sözediyorum. Maç boyunca ne aslanların, ne de kartalların heyecanlarını, kazanma arzularını oyuna yansıtmadığını düşünüyorum. Geldi, geçti işte. Galatasaray daha iyi oynayarak 3 puanı hakettiğini gösterdi. Maçtan sonra hiçbir Beşiktaşlı futbolcu "şu pozisyonda hakkımız yendi" diyemedi. Daha çok "Galatasaray bizden daha iyi mücadele etti. Biz bundan sonraki maçlarımıza bakacağız" dediler. KAVGA YOK! Hakem yorumcuları, Orhan Erdemir'i yerden yere vuracak birşey bulamadılar. Üzülmüşlerdir her halde. Çünkü olay yoksa, programlar da yavan oluyor. Dikkat ettim de "bir bardak suda fırtına koparamadılar." Vah vah vah!.. Kavga gürültü yok!. İşte öyle bir derbi izledik. Galatasaray'a gönül verenlerin, bıyık altından güldüklerini hissediyorum. "1-0 olsun bizim olsun" diyerek. Doğrusu, ben de maçtan önce derbinin berabere biteceği tahminini yapmıştım. Fanatik olmasa da biraz F.Bahçeli tarafım var ya, ondan her halde. Çünkü bu maçın berabere bitmesi biraz F.Bahçe'ye yarayacaktı. Ama beni kızdıramadılar. Çünkü oyunu izledikten sonra G.Saray'ın hakettiğini söylerken, objektif tarafımı ortaya koymuştum. BİZİ İZLEYİN Fenerbahçe'nin Antalyaspor'u tek golle yenerken sergilediği oyun beni pek sevindirmedi. Ama F.Bahçe bu galibiyetle 2. sıraya yükseldi. Ne ilginç, Beşiktaş 24 saat içinde liderlikten 3. sıraya indi. İşte böyle bir lig yaşıyoruz. Sevinsek mi, üzülsek mi bilemiyoruz. Biz kavgayı, gürültüyü sevmiyoruz. Bu hafta biraz da bizi anlatmak istiyorum! Gazetemiz içinde tatlı bir rekabet yaşıyoruz. Sevgili müdürümüz Ümit Aktan genellikle maç öncesi tahminlerinde, biraz da Lucescu'ya güvensizliğini belirterek ve işe yarayacağını düşünerek "Galatasaray bu maçı kaybeder" der. Genel Yayın Yönetmenimiz Selahattin Sadıkoğlu maç öncesi asla tahmin yapmaz "Fener bugün kaç atar" diye sorar. Sonuç, Fener için kötüyse Galatasaraylı ziyaretçileri kapısındadır. Genel Yayın Koordinatörümüz Mehmet Ocaktan Galatasaraylıdır. Sadıkoğlu'nun kapı komşusu. Hemen her maçtan sonra piposunu keyifli ateşler. Cimbom lider ya... NE BAŞLIK ATTINIZ? Yeni Şafak spor servisi hemen her maçta herhangi bir stadın basın tiribünü gibidir. Her serviste televizyon bulunmasına ve maç yayını izlenebilmesine rağmen, maçlar spor servisinde izlenir.. Bunları asla rahatsız olduğumuzdan değil, gazetemiz çalışanlarının spora ne kadar tutkulu olduklarını anlatmak için dile getirmeye çalıştım. Yazı işleri Müdürümüz Yusuf Ziya Cömert, Haber Müdürümüz Mehmet Köşker, Yazı İşleri Koordinatörü Kadir Demirel ayrıntılarla yakından ilgilidir. Özellikle İtalyan takımlarında hangi futbolcuların daha önce nerede oynadıkları, kaça transfer olduklarını iyi bilirler. Bizim serviste penaltılar, ofsaytlar, faullerde kartların rengine kadar her şey tartışılır. Görsel Yönetmenimiz Mikail Erdoğan, koyu bir Beşiktaş'lıdır. O gün Beşiktaş'ın maçı varsa, en merak ettiği şey başlıktır. Maçtan önce "Üstat başlığı şimdiden verebilirsin" der. Çünkü takımına çok güvenir. EN TOSUN CİMBOM! Konuklarımız arasında tek fanatik, İdare Müdürü Salim Tosun'dur. O özellikle izlenmesi gereken bir G.Saray taraftarıdır. Maç başladıktan sonra bütün pozisyonlara itiraz eder. G.Saray lehine bir faul verilmiş olsa bile, neden sarı, ya da kırmızı kart gösterilmemiştir. Hakem G.Saray aleyhine asla bir karar veremez, vermemelidir. İlk yarıda G.Saray bir gol yemiş, ya da atamamışsa oturduğu koltuk değiştirilir. Hâlâ gol yoksa, Salim bey salondaki yerini de değiştirir. O'nu bazen yüksekçe bir malzeme dolabının üstünde bile televizyon izlerken görebiliriz. Geçenlerde spora ilgi duymayan tek kişinin, çaycımız Hamza olduğunu öğrendim. Laf osun diye "Galatasaray Beşiktaş'ı yenecek" demişti. Aslında Beşiktaşlı olan G.Saray muhabirimiz Savaş Çorlu da onu kızdırmak için "Sen futboldan ne anlarsın be, bana Galatasaraylı bir futbolcunun adını söyle sana 10 milyon vereyim" deyince, Hamza'nın "Bunu bilmeyecek ne var, Andersson..." dediğinden biliyorum.
|
|
|
|
|
|
|