T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Okuma dersleri

Ohh, meraktan kurtulduk. Org. Tuncer Kılınç'ın Harp Akademileri'nde açıkladığı 'şahsi fikirleri' Genelkurmay tarafından da paylaşılıyormuş. Dün Sabah'ta Güngör Mengi, Radikal'de Murat Yetkin ve Milliyet'te Can Dündar'ın sütununda bu yolda açıklamalar yer aldı. Dündar, "Karargâhın bilgisi dahilinde ve Genelkurmay'la aynı paralelde" diyor açıklama için...

Bu, benim için sürpriz değil. Kaç gündür Harp Akademileri tarafından yayımlanan kitaplar okuyorum. Dünkü Kulis'e göz attıysanız, ne yazdığımı da biliyorsunuz demektir: "Org. Kılınç'ın sözleriyle paralellik arzeden Harp Akademileri yayını kitap, askerlerin AB konusunda ikna edilmelerinin epey güç olduğunun işareti."

Şifreleri çözmek için başvurduğum ilk kitap 'Milli Güvenlik Siyaseti ve Stratejisi' adını taşıyordu. Askerlerin, 1996 yılında, güncel konulara nasıl baktığı orada açıkça yazılı. Bugün başvuracağım yine Harp Akademileri yayını: 'Alçak Yoğunluklu Çatışma: Savaş Dışı Harekat'. Bu kitap da tartıştığımız konularla fena halde ilgili.

AB'nin Türkiye büyükelçisi Karen Fogg'un ortaya saçılan e-postaları, bazılarına, "Basında çete var" dedirtti. Basında çete olmaz mı, elbette olur. Olduğunu, geçmişte öyle bir çetenin yıpratma harekâtına mâruz kaldığım için biliyorum. Karen Fogg'un ilişki tarzına 'çete' denmesinin sebebi, bugün karşı karşıya kalınan durumun 'düşük yoğunluklu savaş' olarak görülmesinden. Kitap, 'barış zamanı harekât çeşitleri'ni anlattığı bölümde (s. 84-85), 'koordinasyon' başlığı altında şunları diyor: "Halkla ilişkilerden sorumlu olanlar medyaya olaylar hakkında bilgi sağlar. Gazetecilerden oluşan ekipler kurar, harekâtın güvenlik ihtiyaçlarını açıklar ve onlarla işbirliğini destekler."

Askerin basında disiplin görmek istediğine işaret eden satırlar da önemli: "Kamuoyunu oluşturmada kilit rol oynayan yazılı, sözlü ve görsel basının kendi kendini kontrolü ve Türkiye Cumhuriyeti'nin milli menfaatleri yönünde iç ve dış dünyaya ulaşması sağlanmalı ve kesintisiz sürdürülmelidir." (s. 158)

Neyse. Esas üzerinde durmamız gereken, askerin Türkiye'yi nasıl değerlendirdiği. Kitaptan okuyalım: "Türkiye coğrafi konumu itibariyle sorunlu bölgeler olarak akla gelen Balkanlar, Karadeniz, Kafkaslar, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz'in birleşim noktasında bulunmaktadır. Bu bölgelerde meydana gelen olaylar, güç merkezlerini, ekonomik kutupları, mevcut ve kurulacak uluslararası kuruluşları yakından ilgilendirir. Merkezler, ekonomik kutuplar ve kuruluşlar varlıklarını sürdürdükçe gelişmeler yaşanacağından, Türkiye'yi kendi politikalarına çekmeye çalışacaklardır. Merkezler etkinliklerini artırırken, el ve yer değiştirirken, Türkiye mutlaka olayların içinde yaşayıp milli menfaatlerine uygun hareket tarzlarını seçmek zorunda kalacaktır. Zira Türkiye'nin muasır milletler seviyesine çıkmak ve güç merkezi olmak gibi stratejik hedefleri vardır." (s. 188).

Org. Kılınç "Rusya ve İran'ı da içine alan bir ittifak" teklif etmişti, ama Harp Akademileri tarafından yayımlanan kitapta, "Türkiye'ye yönelik terörizm" başlığı altında yer verilenler arasında bu iki ülke de var. Rusya'nın "Türkiye üzerinde tarihi emelleri" olduğundan söz ediyor kitap, "Önce Ermeni terörünü, bugün de PKK terörünü gizli ve açık olarak desteklemektedir" diyor (s. 162).

İran da kitabın 'olumlu' bakmadığı ülkelerden: "Dine dayalı bir rejim kurulan İran'da Şiilik, ideoloji olarak kullanılmakta ve bu ülke devrim ihraç politikası çerçevesinde Türkiye'ye yönelik irticai faaliyetlerde bulunan örgütlere eğitim, ideoloji ve üs desteği sağlamaktadır." (s. 162).

Kitapta, yalnız Org. Kılınç'ın 'potansiyel müttefik' gördüğü ülkelere değil, epeydir müttefik olduğumuz ülkelere de târizde bulunuluyor: "Kuzey Irak'taki bu oluşum, petrol bölgesinin kontrolü için ABD ve Batı Avrupa'ya yeni bir avantaj sağlamaktadır. (..) Kendilerine bağımlı böyle bir devlet, petrol bölgesinin kontrolünü kolaylaştırmaktadır. Ayrıca çok büyük olmasa da Kuzey Irak bölgesi içinde de petrol kaynakları vardır. Güvenlik bölgesinin 34. paralele indirilerek Kerkük bölgesi petrolünün Kuzey Irak yönetimine verilme çalışmaları, bölge yönetimine ekonomik imkânlar sağlarken, petrolün işletilmesi de ABD ve Batı Avrupa ülkelerine ekonomik çıkar sağlayacaktır. Kerkük'ün bir Türkmen şehri olduğu dikkate alındığında Türkiye bu gelişmelerden rahatsızlık duyacaktır. Türkmen haklarının korunması Türkiye'yi Batı ile ilişkilerinde karşı karşıya getirecektir." (s. 168)

Bu tespitin sebebi Türkiye'nin 'sürekli bir tehdit altında' bulunmasıdır. Şöyle diyor kitap: "Ülkemiz birinci öncelikle, jeopolitik önemi nedeni ile devamlı bir tehdit altında bulunmaktadır. Zira, tarihin her devresinde kendisini süpergüç olarak kabul ettiren devletler veya bu devletlerin içinde bulunduğu çok uluslu topluluklar, jeopolitik önemi nedeni ile topraklarımız üzerinde güçlü bir devlet oluşumunu kendi çıkarları açısından istememektedirler." Şunu da kaydediyor kitap: "Tehdidin devamlılığı ve en haklı konularda bile ülkemizin dış destekten mahrum kalabileceği her Türk'ün bilincinde yer etmesi gereken en önemli husus olmalıdır." (s. 171).

Harp Akademileri yayını kitaplar benim için göz açıcı oldu.


13 Mart 2002
Çarşamba
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED