|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Artık iki şey daha iyi görülüyor olmalı: 1. 11 Eylül sonrası ABD girişimlerinin, "terörle mücadele" gibi masum bir niyetle alakasının bulunmadığı. 2. Amerika'nın Irak'a yönelik harekat planlamasının, Irak'ın kitle imha silahları ve bölge ülkelerine yönelik tehdidi önleme amacı taşıdığına dair iddianın gerçek olmadığı... Peki gerçek ne? Gerçek, Amerika'nın Sovyetler'in dağılmasından bu yana hesabında bulunan "Yeni Dünya Düzeni" projesini, bir "Amerikan İmparatorluğu" biçiminde hayata geçirmek. Bunun için de bütün zamanların en stratejik ürünü olan enerji kaynaklarına hakim olmak ve stratejik önemi haiz bölgeleri denetlemek... Amerika, bu büyük hedefini gerçekleştirmek için dünya ülkelerini kimi zaman tehditle, kimi zaman çıkar ortaklığı sağlayarak kullanmak gibi bir politikayı izliyor. Amerika, çağdaş hukuk normları alanındaki duyarlılığa hiç itibar etmediğini, hem savaş esirlerine karşı uyguladığı yöntemlerle, hem bizzat Amerika'da yabancı menşe'li insanlara karşı uygulamaya devam ettiği zorba muamele ile açıkça ortaya koydu. Yine Amerika, The Guardian'dan George Monbiot'nun açıkça belirttiği gibi "kitle imha silahları" konusunda tam bir ikiyüzlülük içerisinde. Çünkü, tam da Irak'ın suçlandığı alanda, yani kitle imha silahlarının denetimi alanında Amerika, uluslararası sözleşmelerin hayata geçmemesi için direniyor. Artık dünya kamuoyu biliyor ki Amerika, gerek nükleer, gerekse kimyasal, biyolojik kitle imha silahlarının yalnızca kendisinin ve yakın işbirliği içinde bulunduğu ülkelerin elinde bulunmasını istiyor ve eğer bu silahlar bir tehdit niteliği taşıyorsa, onunla yalnızca "Amerika'nın tehdit edebilmesi"nin sağlanması isteniyor. Nitekim gerekirse nükleer silah kullanılabileceği tehdidi, bizzat Bush tarafından yapılıyor. Yine Amerika, "teröre karşı olmak"sa eğer mesele, İsrail terörüne karşı çıkmamak, hatta ona destek vermekle, gerçek bir iki yüzlülük sergiliyor. O zaman, 11 Eylül sonrası Amerika'nın tavrına angaje olup, "Bu bir miladdır" diyen ve özellikle İslam coğrafyasında "Siyasal İslam"a hayat hakkı tanımayan çevreler, bugün düşüncelerini değiştirmemişlerse, Amerikan hegemonyasının güç planındaki etkinliğini, "siyasal yapılanma" alanında meşruiyyete dönüştürmüş olmaktadırlar. Yani hak, güçlünündür ilkesine göre politika döşenmektedirler.
Christian Science Monitor, Scott Peterson imzalı yorumunda, Amerikan İmparatorluğu'nun sınırlarına ilişkin harita yayınlıyor. Roma ve Büyük Britanya İmparatorluğu'ndan sonra Amerikan İmparatorluğu... Orta Asya, Kafkasya ve Körfez... Enerji haritası bu. Lübnanlı gazeteci Selim Nassar, "ABD'nin Irak'ı vurma planının arkasında, Suudi kuyularından sonra en fazla petrol rezervini içerdiğine inanılan kurna petrol sahası var" diyor. Amerika'nın ucu imparatorluğa uzanan çıkar çerçevesi bu. Bu hedefin gerçekleşmesi için kimi ülkelerin parçalanması, kimi ülkelerde siyasal sistemin değişmesi, kimi ülkelerde yönetim değişikliği gerekiyor. Demek ki Amerikan inisiyatifindeki oluşumlarda peşin olarak akla gelmesi gereken şey, bu oluşumun Amerika için ne anlama geldiğidir? Olayın cereyan ettiği ülkenin durumu, bu çerçevede ifade ettiği anlam kadar anlam kazanıyor. Cheney'nin ziyareti dolayısıyla Türkiye'nin içine düştüğü panik bu yüzdendir. Türkiye, bazı konularda Amerika'ya mecbur olmakla, Türkiye'nin çıkarlarıyla Amerikan çıkarlarını buluşturma arasında zorlandığı için sıkıntıya düşmektedir. Şimdi bu noktada bir soru sormak istiyorum: Amerika'nın hemen tüm stratejik hesaplarının dönüp dolaştığı coğrafya olan İslam coğrafyasında neden "Radikal, siyasal, köktendinci..." diye nitelenen bir tür islami oluşum, "yok edilecekler" arasına sokulmuştur? Burada neden Amerika'nın stratejik çıkarları açısından bir değerlendirme yapılmamıştır da Amerikan değerlendirmesi peşin peşin kabul edilmiştir? 11 Eylül sonrası hâlâ gerçek boyutu tam anlaşılamamış olan "El Kaide" ile "terör" bağlantısı kurularak, Filistin, Doğu Türkistan, Çeçenistan, Keşmir, Filipinler ve Yemen'de gerçek kapsamı ve nerede duracağı bilinmeyen operasyonlar yürütülüyor. Bu sıcak müdahalelerin de ötesinde, İslam eksenli siyasal hareketlerin meşruiyyet zemini yokedilmeye çalışılıyor. Bu noktada, yerel sistemler de Amerikan politikalarına işlerlik kazandırıyor. Soru şu: Amerika tarafından bilinçli, yerel sistemler tarafından kimi zaman bilinçsiz, kimi zaman eli mahkum psikolojisi ile, kimi zaman da kısır politik hesaplar sonucu yürütülen-onaylanan tüm bu operasyonlar neden, "Amerikan İmparatorluğu" adına bir zemin düzenleme eylemi olarak değerlendirilmesin? Acaba Amerika, (genelde Batı) İslam dünyasında bir süredir gelişen "Batı hegemonyasını sorgulayıcı ve milli kaynaklara hakim olmayı hedefleyen" ve islâmî söylemle buluştuğu için "Siyasal İslam" tanımlaması içine giren oluşumu kendisi için tehdit olarak algılayıp, bu "tehdit algılaması"nı bölgedeki ülkelere ihraç etmiş olamaz mı? Yapılan operasyonlar, kimi örgütlerin yanlışlıklarından da yola çıkarak, aslında İslam dünyasının pençelerini sökme, onu savunmasız hale getirme ve daha kötüsü bunu bizzat kendi güçleriyle gerçekleştirme iradesinin bir uzantısı olamaz mı? Bush'un "Haçlı Seferi" sözünü çok çabuk "gaf" hanesine havale ettik ve gündemden çıkarttık diye düşünmek Şeytan'ın avukatlığını yapmak mıdır? Ya adım adım genişleyen ve her adımda bir başka İslam gücünü devre dışı bırakan Bush yönetimi, gerçekten "2002 versiyonu" bir Haçlı Seferi yürütüyorsa? Bosna'da dışardan gelen mücahitler olmasaydı Bosna yoktu bugün. Filistin'de topraklarını savunan çocuklar olmasa Filistin yoktu bugün. Keşmir nasıl var olacaktı? Şeyh Şamil Moskova'ya göre "terörist"ti, tıpkı bugünkü mücahitler gibi... Irak konusunda Amerika'nın yanında yer almayan Türkiye'ye karşı ne olur Washington'un tavrı? Amerika Erbakan'a neden karşıdır, islami kimliğinden dolayı mı (eğer öyleyse neden Suudi Arabistan'a karşı değildir?) yoksa D-8 projesi, Amerika'nın stratejik çıkarlarını baltalayacağı endişesinden dolayı mı? Ve biz Erbakan'ı tasfiye ederek Türkiye'ye mi hizmet etmiş olmaktayız, yoksa Amerika'nın çıkarlarına mı? Kıbrıs'ta neden Amerikan ambargosu yedi Türkiye? Neden, hiç de Siyasal İslam hüviyeti olmayan kimi siyasetçiler, kimi askeri müdahalelerin arkasında Amerika'nın olduğundan şüphe ederler? Ne kadar soru var değil mi? Hiçbir şey göründüğü kadar yalın değil, değil mi?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |