|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hüsrana vurgulu bir şiir bu
Ahmethan, kitabın çıktı sonunda. İnsan hakları savunuculuğu, Çeçenistan, Kosova gibi bir takım projelerle ilgili olduğunu biliyoruz. Şiirinin bu uğraşılarla, yani politik kimliğinle, islamcılığınla ilgisi nedir? Evet islamcıyım, ama bunun şair olmamla ilgisi nedir? Bu olsa olsa şiirimi çatmam konusunda bana bir berraklık sağlar. Şiir politik bir uğraştır; ama islamcılığa da muhaliftir son kertede; onu da aşmak ister; yani islamcılığa hesap vermek zorunda değildir. Peki, kitabını yeterli buluyor musun bu bağlamda? Yani kitabındaki söylem, gerilim politik kimliğinle ne kadar örtüşüyor? Yeterli bir kitap mı bu? Şiirim hızını alamamış bir şiirdir. Yavaşlamak zorunda kalmıştır. Bu kuşağımın talihsizliğidir. Bununla beraber bu soru tam olarak cevaplanamaz. Çünkü kurduğum şiir, şiirin imkanlarının sularına iskandil salmadır; ne yapabileceğimden emin olmadır. Artık ne yapabileceğimi, yapılması gerektiğini yaklaşık olarak anladıktan sonra yayınlamaya karar verdim. Bu yüzden gecikmiş bir kitaptır. Bu gecikmeyi haklı ve tutarlı kılma uğraşındayım biraz da. Bunu zaman gösterecek. Günümüzde şiir hangi imkanlar üzerinde kurulabilir? Bundan sonra ne düşünüyorsun? Siyasal bir tavrın peşindeyim. Yani maruz kaldığımız yıkımı görmezden gelen bir şiir değil. Tanık olan, farkında olan, söyleyecekleri olan bir şiir. Artık şu göz önüne alınmalı şiir çatarken. Hüsrana vurgu yapan bir şiir. Bu ne mi demek; bu bizim son yüzyılımızın bir hüsran yüzyılı olduğu demek; "insanoğlu hüsrandadır" demek, biz Türkler hüsrandayız, demek. Bu şundan önemli; şiirimiz, bağlamını yitirdi, haksız konuma düştü. Sünepe, miskin, nesne fetişizmi, bulantı veren duygululuk ve daha bir sürü aptallık, külüstürlük işgal etti şiirimizi. Romantik, lirik ucuz mızıldanmalar. Bunlara karşı olmaya bile değmez. Bu suçluların kimler olduğuyla ilgili bir sürü isim var; ama bu benim işim değil. "Risk ve cesaret" diyor, "Neo-Epik" diyor Hakan Arslanbenzer; katılıyorum. Bu göze alınırsa bir imkan belirebilir. Yani "şiirin" haklaşması gerekiyor. "Şiirin başlı başına bir politika olması" gerekiyor yani. Epiğin Türk şiirinde uçsuz bucaksız bir imkan olduğu konusunda onunla buluşuyoruz; bu yeterli. Şiirinde biçimsel unsurlar, çarpıcı biçimde yer alıyor; diğer yandan şiiri dışlamayan bir unsur olarak da gözlemleniyor biçim; ne dersin? Şiirin yayıldığı ak kağıdın, puntoların ayırdında olma. Uzamı devindirme. Eski Türkçe'den bir deyimle: Derisine sığmaz olması şiirin. Şiiri de akılda tutarak ak kağıtta haklı olmaya çalışıyordum. Günümüz şiirinde kimleri önemli veya kendine yakın buluyorsun?
Bu işin farkında olanlar var. Onlara katılıyorum. Yarenlik dışında bir yakınlık bu; yani birbirimizle dost veya kardeş olmamız ikinci planda gelir. Aynı yolda yoldaşlanmak, daha güvenilebilir bir zemin. Çünkü, bu bizi dikkatli ve gergin kılar. Nereye kadar yoldaşlanabileceğimizi zaman gösterecek. Bu yürüyüşün adı: HURUÇ. Birkaç hafta içerisinde çıkacak ve iki ayda bir yayınlanacak "devrimci edebiyat dergisi". "Haklı ve öncü "bir edebiyat kamusu konusunda umutlu olunabilir artık. Bu yüzden hak verdiğim, katıldığım bir dergi HURUÇ.
|
|
|
|
|
|
|
|