T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Hüsrana vurgulu bir şiir bu

Şair Ahmethan Yılmaz'ın ilk şiir kitabı "Ankara İç Savaşında Üç Hainin Portresi", 2001 sonlarında Kaknüs Yayınları arasında çıktı. "Karanfilli Dev Amca" adlı modern masal türündeki çocuk kitabı ise on yıl önce Çocuk Vakfı'nca yayınlanmıştı. 1967 İstanbul doğumlu Ahmethan Yılmaz, Ankara Hukuk mezunu ve avukatlık yapıyor. Genellikle insan hakları ihlalleri ile ilgili davalara "gönüllü" olarak bakan Ahmethan, merhamet ve cömertliğini ülke sınırları dışına taşıyabilmesiyle tanınıyor. Ancak bir şairin asıl kimliği şiirindedir, görüşünden hareketle şairle kitabı üzerine bir konuşma yaptık. İlk bakışta onun kişiliğiyle zor bağdaştırılır bir şiir intibaı veren, gerçekte onu şerheden bir eser olan "Ankara İç Savaşında Üç Hainin Portresi" dolayısıyla yaptığımız konuşmayı sunuyoruz.

Konuşan: ŞABAN ABAK

Ahmethan, kitabın çıktı sonunda. İnsan hakları savunuculuğu, Çeçenistan, Kosova gibi bir takım projelerle ilgili olduğunu biliyoruz. Şiirinin bu uğraşılarla, yani politik kimliğinle, islamcılığınla ilgisi nedir?

Evet islamcıyım, ama bunun şair olmamla ilgisi nedir? Bu olsa olsa şiirimi çatmam konusunda bana bir berraklık sağlar. Şiir politik bir uğraştır; ama islamcılığa da muhaliftir son kertede; onu da aşmak ister; yani islamcılığa hesap vermek zorunda değildir.

Peki, kitabını yeterli buluyor musun bu bağlamda? Yani kitabındaki söylem, gerilim politik kimliğinle ne kadar örtüşüyor? Yeterli bir kitap mı bu?

Şiirim hızını alamamış bir şiirdir. Yavaşlamak zorunda kalmıştır. Bu kuşağımın talihsizliğidir. Bununla beraber bu soru tam olarak cevaplanamaz. Çünkü kurduğum şiir, şiirin imkanlarının sularına iskandil salmadır; ne yapabileceğimden emin olmadır. Artık ne yapabileceğimi, yapılması gerektiğini yaklaşık olarak anladıktan sonra yayınlamaya karar verdim. Bu yüzden gecikmiş bir kitaptır. Bu gecikmeyi haklı ve tutarlı kılma uğraşındayım biraz da. Bunu zaman gösterecek.

Günümüzde şiir hangi imkanlar üzerinde kurulabilir? Bundan sonra ne düşünüyorsun?

Siyasal bir tavrın peşindeyim. Yani maruz kaldığımız yıkımı görmezden gelen bir şiir değil. Tanık olan, farkında olan, söyleyecekleri olan bir şiir. Artık şu göz önüne alınmalı şiir çatarken. Hüsrana vurgu yapan bir şiir. Bu ne mi demek; bu bizim son yüzyılımızın bir hüsran yüzyılı olduğu demek; "insanoğlu hüsrandadır" demek, biz Türkler hüsrandayız, demek.

Bu şundan önemli; şiirimiz, bağlamını yitirdi, haksız konuma düştü. Sünepe, miskin, nesne fetişizmi, bulantı veren duygululuk ve daha bir sürü aptallık, külüstürlük işgal etti şiirimizi. Romantik, lirik ucuz mızıldanmalar. Bunlara karşı olmaya bile değmez. Bu suçluların kimler olduğuyla ilgili bir sürü isim var; ama bu benim işim değil.

"Risk ve cesaret" diyor, "Neo-Epik" diyor Hakan Arslanbenzer; katılıyorum. Bu göze alınırsa bir imkan belirebilir. Yani "şiirin" haklaşması gerekiyor. "Şiirin başlı başına bir politika olması" gerekiyor yani. Epiğin Türk şiirinde uçsuz bucaksız bir imkan olduğu konusunda onunla buluşuyoruz; bu yeterli.

Şiirinde biçimsel unsurlar, çarpıcı biçimde yer alıyor; diğer yandan şiiri dışlamayan bir unsur olarak da gözlemleniyor biçim; ne dersin?

Şiirin yayıldığı ak kağıdın, puntoların ayırdında olma. Uzamı devindirme. Eski Türkçe'den bir deyimle: Derisine sığmaz olması şiirin. Şiiri de akılda tutarak ak kağıtta haklı olmaya çalışıyordum.

Günümüz şiirinde kimleri önemli veya kendine yakın buluyorsun?

Bu işin farkında olanlar var. Onlara katılıyorum. Yarenlik dışında bir yakınlık bu; yani birbirimizle dost veya kardeş olmamız ikinci planda gelir. Aynı yolda yoldaşlanmak, daha güvenilebilir bir zemin. Çünkü, bu bizi dikkatli ve gergin kılar. Nereye kadar yoldaşlanabileceğimizi zaman gösterecek. Bu yürüyüşün adı: HURUÇ. Birkaç hafta içerisinde çıkacak ve iki ayda bir yayınlanacak "devrimci edebiyat dergisi". "Haklı ve öncü "bir edebiyat kamusu konusunda umutlu olunabilir artık. Bu yüzden hak verdiğim, katıldığım bir dergi HURUÇ.

 
Peruklu kimliğin sergisi
Kurumsal ve toplumsal baskılar nedeniyle kimliğini gizlemek zorunda kalarak peruk takan 4 kadının röportajları sergileniyor.
GELENEKSEL SANAT KURUMU ÖDÜLLERİ AÇIKLANDI
Plastik sanatlar ve tiyatro dalında her yıl geleneksel olarak verilen Sanat Kurumu ödüllerini kazananlar açıklandı. "Onur Ödülleri"nin bu yıl Prof. Dr. Türkan Saylan ve Oktay Ekinci'ye verileceği sanat Kurumu ödüllerinde Tiyatro dalında ödüle layık görülenler şöyle: "(En iyi oyun yazarı) Ferhan Şensoy, (En iyi yapım) Poyrazoğlu Tiyatrosu, (En iyi yönetmen) Bozkurt Kuruç ve Erhan Gökgücü, (En iyi çevirmen) Füsun Demirel, (En iyi erkek oyuncu) Alpay İzbırak, (Övgüye değer kadın oyuncu) Meltem Eserol ve Zeynep Yasa, (En iyi sahne tasarımı) Ali Cem Köroğlu, (En iyi giysi tasarımı) Gülümser Erigür, (En iyi ışık tasarımı) Osman Uzgören, (En iyi sahne müziği ödülü) Can Atilla ve Selim Atakan, (Seçici kurul özel ödülü) Yılmaz Öğüt ve ODTÜ Oyuncuları." Plastik Sanatlar Ödüllerini ise resim dalında yılın sanatçısı seçilen Mehmet Güleryüz, "övgüye değer" olarak heykel dalında Turhan Çetin ve Yunus Tonkuş, seramik dalında Alev Ebuzziya, fotoğraf dalında Kadir Ekinci ve Seçici özel kurul özel ödülünü ise Merkez Bankası Sanat Galerisi alacak. 38 yıldır aralıksız dağıtılan Sanat Kurumu Ödülleri, 29 Nisan'da düzenlenecek törenle sahiplerine verilecek.
'Sadık dost'ları Aşık Veysel'i andı
Aşık Veysel Kültür Derneği, ünlü ozan Aşık Veysel'in ölümünün 29'uncu yıldönümü dolayısıyla Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü bahçesindeki Aşık Veysel Anıtı'nın önünde tören düzenledi. Aşık Veysel Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen törende, anıta çelenk konulmasından sonra saygı duruşunda bulunuldu. Dernek Başkanı Hüseyin Özer, burada yaptığı konuşmada, Aşık Veysel'in, 7 yaşında gözlerini kaybettiğini hatırlatarak, "Kör bir çocuk, yoksul Anadolu köyünde, azmin, mücadelenin ve ülkeye faydalı olmanın en güzel örneğini gösterdi. Yılmadı, usanmadı, gönül gözüyle ülkesine hizmetine devam etti'' dedi. Veysel'i anlatan Özer, şöyle konuştu: "Veysel, sadık yari kara toprağa en güzel hoşgörüyle yaklaştı. Toprak da onu bağrına bastı. Sevginin en güzelini, hoşgörünün en yücesini, yurtseverliğin en güzel örneklerini Veysel'in şiirlerinde, sözünde, sazında görüyoruz"
22 Mart 2002
Cuma
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED