|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İsrail'in Haaretz gazetesinin şu satırları dikkate değer ve daha önce vurguladığımız hususları doğrular nitelikte: "ABD Başkan Yardımcısı Richard Cheney'in heyetindekilerin, Cheney'in Arap liderleriyle görüşmelerine ilişkin olarak Washington'a gönderdikleri gizli raporlar, Saddam Hüseyin konusunda aynı liderlerin kamuya yaptıkları açıklamaların yol açtığı izlenimden çok daha yüreklendirici. Özellikle ihtiyatlı olan Hüsnü Mübarek bile, konuğu Cheney'e, eğer Amerika Saddam'ı ezmeye kalkışırsa sokağa çıkıp dansetmeyeceğini söyledi ama Mısır Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir Amerikan harekatına karşı kınamaya ve suçlamaya girişmeyeceğini de bildirdi. Kapalı kapılar ardında bölgenin Saddam'dan kurtulması konusunda desteklerini gizlemeyen Körfez başkentlerindeki meslektaşları gibi, Mübarek de Cheney ile görüşmesini bir 'ama' ile bitirdi. Cheney'e, eğer Amerikalılar Filistinliler'e yönelik İsrail saldırısına gözlerini yumarlarsa, bir Arap ülkesine Amerikan saldırısına gözlerini kapamakta çok zorlanacağını açıkladı. Şartlı vaad.. Cheney İsrail'e, en başta (eğer sadece onlar için değilse) gelmeden önce görüştüğü Araplar'ı tatmin edecek biçimde Arafat'a yönelik Amerikan Başkanlık boykotuna son verilmesiydi." Haaretz'in bu satırları, besbelli, 'istihbarat bilgileri'ne dayanıyor ve Cheney ile görüşmelerde 'kapalı kapılar ardında' söylenenlerle, kamuoyu önünde söylenenler arasındaki 'uçurum'a işaret ediyor. Aynı durumun, Amerikan Başkan Yardımcısı'nın Ankara temasları için de geçerli olması son derece güçlü ihtimal. Nitekim, İngilizce iki sözcük arasındaki 'önemli' fark, Bülent Ecevit'in Ankara'da Türk gazetecilere yaptığı açıklama ile Dick Cheney'in Amerika yolunda havada Amerikalı gazetecilere yaptığı açıklamada yansıdı ve bir 'muhtemel Irak operasyonu'na ışık tutucu oldu. Ecevit, hayli şen bir tavır ve rahatlamış bir psikoloji ile Cheney'in 'görünür gelecekte' Irak'a bir operasyon olmayacağını söylediğini aktardı. İngilizcesi ile 'foreseeable future'. Buna karşılık, Cheney, Ecevit'in bu açıklamasının ardından Amerikalı gazetecilere aynı diyalogu 'imminent' sözcüğüyle aktardı. 'İmminent', 'eli kulağında' anlamına geliyor. 'Görünür gelecek' ile 'eli kulağında' arasında hayli önemli bir nüans var. Defalarca yazdığımız ve vurguladığımızı bir kez daha hatırlatalım: Cheney, gerek İsrail'de gerekse Türkiye'de, 'Irak'a ilişkin bir harekat kararı henüz yok' derken doğru söylüyor. Çünkü, gerçekten 'henüz' yok ve yine daha önce bu sütunda yazdığımız Washington bilgisine göre, Başkan George W. Bush, 15 Nisan'a dek, Amerikan Yönetimi'nin ilgili birimlerinden bu konuda rapor istemiş durumda. 'Henüz' olmaması, olmayacak anlamına gelmiyor. 15 Nisan'ı izleyen süre içinde ve Mayıs ayında Irak'a yönelik BM ambargosunun süresinin dolacağı ve diplomatik trafiğin yer alacağı dönem zarfında, böyle bir karara doğru yol alınması ihtimali güçlü. Karar alındığı takdirde, 'zamanlama'sını belirleyecek olan Kasım ayında yapılacak Amerikan Kongre seçimleri. Amerika, Cheney'in üzerine basa basa belirttiği gibi, 'Saddam'ı devirme amacı'ndan vazgeçmediğine ve vazgeçecek gibi gözükmediğine göre, harekatın Ekim 2002-Ocak 2003 zaman diliminde gerçekleşmesi (arada, Bağdat'ta bir 'saray darbesi' olmaz ise) mümkün. Bu 'zaman dilimi', Ecevit'in sözünü ettiği Türkiye'nin 'turizm sezonu'nun olumsuz etkilenmesi sakıncasını bir ölçüde ortadan kaldırıyor. Ancak, dikkat: aynı zaman dilimi, 'görünebilir gelecek' ama 'eli kulağında' değil. Dolayısıyla, bu konuda Cheney'e kulak vermek, Ecevit'e kulak vermekten daha isabetli. Cheney'in, Türkiye'yi de son derece yakından ilgilendiren uzun turunun asıl canalıcı sonucu, Amerikan Ortadoğu politikasında, Arap liderleriyle yapılan görüşmelerden sonra, 'rötuşlar'ın ortaya çıkması. Nitekim, Cheney'in haftaya bölgeye dönmesi ve Filistin lideri Yasir Arafat'la Kahire'de görüşmesi bekleniyor. Amerikan Ortadoğu politikasına baştan beri karşı çıkıyorduk. Gelişmeler ve varılan sonuçlar, karşı çıkma gerekçelerimizi doğruladı. Bunun neden ve nasıl böyle olduğu The Financial Times gazetesinin 'Cheney'in yeni realizmi eski kısıtlamalara takılıyor' başlıklı yazısında çarpıcı biçimde ortaya konuyor. Cheney'in uzun bölge turunda ne olduğunu ve nasıl sonuç verdiğini anlamak için, söz konusu yazı, değeri ipuçları sunuyor: "Amerikan muhafazakar dış politikasının son on ya da yirmi yıl içindeki motifi haline gelmiş olan Yeni Realizm'i Dick Cheney'den daha iyi kimse temsil edemez. Jilet keskinliğindeki zekası, kelimelerdeki tasarrufu, hayale yer bırakmayan dünya görüşüyle, onun Amerikalı kemiklerinin içinde enternasyonalizmin bir molekülünü bile bulamazsınız. İster Dakotaların semalarında yaban kazı avlarken, ister Tora Bora mağaralarından teröristleri kovalarken veya Bağdat'taki zalimleri saraylarından dışarı atmaya çalışırken, Başkan Yardımcısı, duygusallık ve kendine güvensizliğin zerresini taşımaz. Ronald Reagan'ın 1980'lerde nazik diplomasinin bağlarını koparktmasından sonra, Yeni Realistler'in yol gösterici felsefesi, Amerika'nın artık hiçbir şekilde, içerdeki herşeye itiraz eden eleştirmenler ve dışarıdakilere, rehin bırakılmaması olmuştur. Cheney ve muhafazakar yoldaşları, Soğuk Savaş sonrası dünyada, ABD'nin düşmanlarınca yöneltilen tehditlerle başedebilecek askeri güce sahip olduğunu savunuyorlar. Bu askeri güç, hayalci multilateralizmin hayali zincirlerini parçalayabilecektir. Fakat son iki hafta Cheney ve realist yoldaşları için bir nebze başarısızlık oldu. Başkan Yardımcısı Ortadoğu'ya bölge liderlerini Irak'a ilişkin Amerikan niyetleri konusunda etkilemeye gitti. Afganistan'da Amerikan askeri ihtişamının gösterisiyle cesaret kazanmış olan ve Washington'un kararlılığının kuşkulu müttefikleri hizaya getirmeye yeterli olacağına dair artan bir kanaat taşıyan Başkan Yardımcısı'nın bölgedeki varlığı, teröre karşı savaştaki en önemli aşama sayılan bir sonraki eyleme (Irak'a harekat) yolu açmayı amaçlıyordu. ... Bununla birlikte, Cheney'in planlaması, Ortadoğu'daki daha acil bir gerçekle yüzyüze geldi—İsrailliler ve Filistinliler arasında artan şiddetteki bir savaş. Arap liderleri, Başkan Yardımcısı'na, bölgede bir savaşın idare edilebilir olduğu ama aynı zamanda ikisinin birden olmasının bir çılgınlık olacağı uyarısını yapma şansını yakaladılar. Başlangıçta bu uyarıya direnmekle birlikte, Cheney'in bunu dinlediği görüldü... Cheney'in Arap muhataplarının kendisine anlattıklarını kabul ettiği anlaşılıyor; yani eğer Washington bölgedeki düşmanlarını gerçekten elimine etmek istiyorsa, onları besleyen şartları elimine etmelidir... Bir yeni Yeni Realizm'in Amerikan muhafazakar dış politika stratejistlerinin ruhuna girmiş olduğunu umut etmek için çok erken olabilir ama Cheney'in bu haftaki sürpriz dolu serüveni bir başlangıca işaret edebilir." Arap El-Hayat gazetesinde yer alan şu satırlar ise, bu gözlemi tamamlayıcı nitelikte: "Sorun herkes için çok açık: Eğer Amerika Irak'a karşı geniş çaplı bir savaş yürütmek istiyorsa, Filistin'de tam bir sükuneti güvence altına almalıdır. Fakat Dick Cheney sadece Filistin lideriyle görüşerek veya bu görüşmeyi Allah'ın Filistin halkına bir lütfu addeder birşey elde edeceği sonucuna varmamalıdır. Washington, Sharon'un tavsiyesini dinleyip Arafat'ı Beyaz Saray'a davet etmemekle büyük bir hata işlemişti. Filistinliler, Amerika'nın kendilerini bir ulus olarak tanıdığı ve insanlar olarak kendilerine saygı duyduğunu hissetmedikçe, bu tür görüşmelere aldanmamalıdırlar..." Aylardır yazdıklarımızın 'ana fikri' ve özeti bu alıntılarda mevcut. Yine aylardır vurguladığımız bir hususa bir vurgu daha yapalım: Amerikan Ortadoğu politikası değişmek zorunda. Filistinliler'e karşı ve İsrail'den yana dönük duran ibresini ortalamak zorunda. Bu yapılabildiği ölçüde, yani 'Filistin Devleti'ne yaklaşıldığı ölçüde; Saddam'ın sonu yaklaşmış demektir. Böyle bir gelişme, 'eli kulağında' değilse de, 'görünebilir gelecekte' gözüküyor. İşte Cheney'in bölge turunun en önemli sonucu...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |