|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Önce şu ilk 'sivilceyi' bir patlatayım: Ak Parti'nin Mehmet Ali Bayar'ın siyasete girişinden hiçbir rahatsızlığı yok... Bunu, onunla ilgili ikinci yazımın çıktığı gün, sabah sabah, beni arayan Ak Parti'nin disiplin işlerinden sorumlu dostumun tepkisinden öğrendim. Diplomatlığı bırakıp siyasete soyunan M. Ali Bayar'la ilgili yazılarım hiç tahmin etmediğim iki yönden tepki çekti. Biri, yukarıda aktardığım tepkiyi parti eğilimi sayarsanız, Ak Partililer... Diğeri de, sözcülerinin yazısını tepki olarak alırsak, genç politikacının etrafı... Oysa ben, yazılarımı, o yazının hangi partinin hoşuna gideceğine, kimi rahatsız edeceğine fazla aldırmadan yazarım. Her yazımda gözettiğim tek ölçü vardır: Adaletten şaşmadan yalnızca gerçekleri yansıtmak... Hiç kuşkunuz olmasın, iki yazıma da bu temel ölçü egemendi. Yalnızca gerçekleri yazdım... Her politik çıkış bir kadroya dayanır. M. Ali Bayar da, işte günlerdir izliyoruz, beraber yürüyeceği kadrosunu oluşturuyor. İstanbul'da TÜSİAD yöneticileriyle Cem Duna'nın evinde biraraya geldiğini gazeteler yazdı. Ankara'da da, seçkin konuklarla, Radikal gazetesi temsilcisi Murat Yetkin'in evinde toplanıldı. Hepsi ülkemizin güzide insanları, aydın destekçileri var Bayar'ın... Bunlardan bir bölümü desteklerini şimdiden açıkladılar... Görevi yüzünden adı deşifre edilmeyen Kemal Gürüz'ü, doğrudur, ben açıkladım. O adı kulağıma ilk fısıldayanın kim olduğunu unuttum, ama sonuncu kaynağımı biliyorum: Yıllardan beri beraber televizyon programı yaptığımız Ankaralı gazeteci dostum... YÖK başkanı, herhalde benim de kulağıma gideceğini hesap ederek, on gün kadar önce, o dostuma, hareket içinde yer alacağını büyük bir seviçle anlattı. Resmi kalemden gelen "Kadroda o yok" açıklaması üzülebilir Kemal Gürüz'ü... Bayar'ın politikada kader arkadaşlığı yapacağı kişileri kafamdan uydurmuş değilim. Yazılarımda belirttiğim gibi, bu konudaki kaynağım, Radikal gazetesinden Funda Özkan... Önceki gün evinde iş dünyasını Bayar'la buluşturan Cem Duna'ydı; ama bundan garabet yok, Cem Duna, Radikal yazarına, "Bayar'ı destekliyorum" demişti zaten... İsterseniz, ilgili bölümü, Funda Özkan'ın kaleminden okuyalım: "Cem Duna 'perde arkası'ndaki isimlerden olacak. Zaten kendisi de, 'Böyle bir gelişmeyi bütünüyle destekliyorum, ancak fiilen yer almayı düşünmüyorum' diyor. Duna desteğinin gerekçesini de anlatıyor: 'Bayar'ın genlerinde siyaset var. Türkiye'yi çok iyi tanıyan biri. En önemlisi genç. Nüfusu genç Türkiye'de artık gençler olmalı." Demek ki, Cem Duna irtibatını ben uydurmamışım; 'perde arkası isimlerden biri' imiş evini ve ilişkilerini Bayar'a açan emekli diplomat... Hepsi de alanlarında iyi yetişmiş diğer kader arkadaşlarının da mucidi ben değilim. Şimdilerde farklı dinlere mensubiyeti açıklamak medyada 'out' olduğu için Aydın Giz'i bu özelliğiyle anmayabilirdim; ancak neden öyle davrandığımı yazımı her okuyan anlamıştır: Cuma namazı kıldığı için üzerine "Gerici" diye gidilen genç bir politikacının 'hoşgörüsüne' örnek olması için... Onun adı da Radikal yazısında anılıyor. Kulis okurları bilirler: Ben bugüne kadar emin olmadığım konularda hiç kalem oynatmadım. Yazdığım her satırı, dile getirdiğim her iddiayı, eğer ispatlayabileceksem, sizler önüne taşıdım. Geçmişte girdiğim kalem münakaşalarını hatırlayın, yeter... Zaten bu yüzden, her iddiamı, yazımı internette okuyanlar isterlerse ulaşabilsinler diye, aldığım kaynağa link vererek ânında ispatlıyorum... Bu durumda, benimle kalem takışmasına girecek kişinin, en az iki kere düşünmesi gerekir. Genç politikacı Bayar'a destek çıktığını Funda Özkan'dan öğrendiğim 'üçüncü kişi' olan hukuk profesörü Süheyl Batum'un "Çok az sayıda üye kaydeden seçkin bir 'Kemalist' derneğin yönetiminde" olduğunu kaydettim üç gün önce bu köşede okuduğunuz yazımda. İkinci yazımda da, "Prof. Batum'un en yakışacağı yer Prof. Mümtaz Soysal'ın veya Gen. Osman Özbek'le Vural Savaş'ın kuracakları partidir" dedim. Bayar çevresi, sanki suçmuş gibi, Prof. Batum'un 'Kemalist' bir dernekle ilişkisi olmadığını açıkladı. Prof. Batum'un kendisine de sormuşlar; "Ne münasebet, benim öyle bir dernekle ilgim yok" cevabını vermiş... Fikir namusu olan bir yazarda, böylesine vahim bir yanlışa düşmek, sadece sivilce çıkartmaz, yüzü de mosmor eder... Oysa, bende sivilce de çıkmadı, mosmor da olmadım. Çünkü, Prof. Süheyl Batum, "Çok az sayıda üye kaydeden seçkin bir 'Kemalist' derneğin yönetiminde..." Üyesi olduğu derneğin adı: Mustafa Kemal Derneği... Derneğin internet sitesine girildiğinde, hepsi de çok değerli, çevresinde 'Kemalist' bilinen insanların üye olduğu öğreniliyor. Org. Hikmet Bayar, Org. Atilla Ateş, Org. Necdet Timur, Prof. İsmet Giritli, Prof. Tayfun Akgüner ve daha nice ünlüyle birlikte Mustafa Kemal Derneği'nde beraber Prof. Süheyl Batum... Bir şey daha söyleyeyim: 28 Şubat'taki tavrı bizlerce 'iyi' bilinen koskoca profesörün, "Öyle bir derneğin üyesi değilim" diyeceğini hiç sanmıyorum ben; bunu saklanacak bir özellik olarak görseydi, "Türkiye'de Kim Kimdir?" kitabı için (bendeki 1999 baskısı, s. 120) kendi verdiği bilgi notunda, "Mustafa Kemal Derneği üyesi" olduğunu özellikle belirtir miydi? Sivilceleri patlatmak ferahlık veriyormuş gerçekten...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |