T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Arabesk, at kuyruğu, çarşaf derken...

İlgili bakanın iddiasına göre "Türkiye'de arabesk müzik yasak". Yasak TRT'de bile tam uygulanmıyor olabilir; ancak, bakan, arabeskin yasak olduğunda ısrarlı. Konuya ilişkin olarak başlatılan tv tartışmalarında da, arabesk müziği 'ilkel ve çağdışı' bulan, dinleyenleri boşvermişliğe yönlendirdiğini söyleyenler, yasakçılığa karşı çıkan muarızlarının itirazlarını işitmek bile istemiyorlar...

RTÜK Yasası'nın Meclis'teki görüşmeleri sırasında, TRT adına komisyon sıralarında oturan bir erkek hukukçu, uzun saçlarını tokayla arkadan tutturduğu için, ilgililer tarafından Meclis'ten çıkartıldı. Farklı görüntüye tahammül edilmiyor. "Herkes bize benzemeli" anlayışı egemen Meclis'e... Görevlendirildiği işini yapabilmek için, avukat, kimbilir ne kadar özenle uzattığı saçlarından vazgeçmek zorunda kaldı...

Bir siyasi partinin grup toplantısına dertlerini anlatmak üzere gelen bir grup kadın arasında birkaç çarşaflının varlığı da sorun oldu. Kadın milletvekilleri için bile "Etek-tayyör" sınırlaması dışında belirlenmiş bir kıyafet bulunmadığı halde, Meclis başkanlığı, ziyaretçilerin çarşafına taktı. Gazetelere yansıyan, ilgili devlet birimlerinden beklenen görüşler geldiğinde, başkanlık, çarşaflı kadınların Meclis'e girmesini yasaklayacakmış...

Hepsi de siyasileri ve Meclis'i ilgilendiren, son birkaç günün gazete haberlerinden derlenmiş bu potbörri, yasaklanan kitaplar, haklarında dâvâ açılan yazılar, kapatılan radyolarla ilgili bilgilerle daha genişletilebilir. Türkiye, AB yolunda özgürlükler peşinde koştuğu hissini verirken, daha önce söz konusu olmayan 'yasakları' Meclis'e taşıyabiliyor.

Arabesk müzik dinlemekten hoşlanmayan, ya da çarşafı beğenmeyen elbette olacak; uzun saçın erkeğe yakışmadığını söyleyen, ya da tokalı bir erkeği yadırgayıcı bulan da çıkacaktır. Bütün gün arabesk müzik dinleyen, yakınları çarşaflı, at kuyruklu saçlarla dolaşan biri değilim ben; ancak benden farklı zevklere, değişik eğilimlere saygı göstermeyi bilecek olgunluktayım. Uzun yıllar bana bir şeyi öğretti: Yasakçı zihniyeti 'haklı' görmeye başlayınca yasaklar sizin kapınıza da dayanıyor...

Bakanın arabeske uygun gördüğü yasak, aynı bakanın sevdiği Türk musikisine uzun yıllar uygulanmıştı. Hem de aynı sebeple: O yasağı getirenler, tek sesli Türk musikisini 'ilkel' ve 'gelişmemiş' buluyor, yurttaşları miskinliğe, boşvermişliğe ittiğini iddia ediyorlardı. Arabeske karşı çıkanların kalkış noktası da bugün bu.

Yasakçı anlayışın Meclis'te ve bakanlar kurulunda kendisine taraftar bulması endişe verici. Çünkü, Meclis, büyük bir savaşı yönetirken bile, ayağı çarıklılarla kara çarşaflılara kapısını açık tutmuştu. Türkiye Büyük Millet Meclisi, millet iradesinin 'tecelligâhı' kabul edildiği için, Türkiye'deki her eğilimden insanın malıdır aslında; milletvekilleri, adı üstünde, millete vekâleten orada bulunurlar. Meclis'in dönem yıllıklarına sırasıyla bakınca daha iyi anlaşılıyor: TBMM, her dönem, köklerinden biraz daha uzaklaşıyor... Çarşaf yasağının tartışmaya açılması, ya da at kuyruklu saçlı erkek avukatın dışarı çıkartılması bile, bunu yapanların, TBMM ruhunu kavrayamadıklarının delili...

Bu konuların tartışma alanına sokulduğu bir ülkede, basını susturmayı amaçlayan, interneti işlemez hale getiren, radyo ve televizyonlara kilit vurduracak RTÜK Yasası'nın Meclis'ten tartışmasız geçirilmeye çalışılması gözlerimizi açmalı. Arabesk müziğe savaş açan bakan, kalemlere vurulacak bukağıyı da savunuyor. Çarşaflı kadınlarla at kuyruklu erkekleri muhitlerine yakıştıramayan Meclis başkanlığı, cumhurbaşkanının anayasaya aykırı bularak geri gönderdiği yasakçı yasayı, virgüne dokunmadan geçirmek için elinden geleni yapıyor... Anayasayı da çiğneyerek Türkiye'yi bir 'yasaklar ülkesi' haline dönüştürmenin bir bedeli olacağını düşünmeden...

Süleyman Demirel'in formüle ettiği "Halka sadece lâzım olanlar söylenir" görüşünün geçerli olduğu bir ülkede, bu kurala uymak istemeyen, doğrunun ve gerçeğin peşindeki kalemleri susturmanın yolu açılıyor. Bundan böyle, zaten bir-iki ile sınırlı 'Doğrucu Davut' durumundaki gazete ve televizyonlar, "Lâzım olandan ötesinin halka söylenmediği" ülkemizde hizaya getirilmiş olacaklar...

Arabesk müzik, çarşaf, at kuyruğu bahane; başta "Halkın haber alma hakkı" olmak üzere temel hak ve özgürlükler elden gidiyor...


7 Mayıs 2002
Salı
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED