T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

H A Y A T

Gençliğin sırrı saksılarda

Horlayan kişiden çok, çevresindekini rahatsız eden "horlama"ya çareler aranıyor. Uzmanlar, horlamanın "gülünç" birşey olmadığını vurgulayarak, tedavi için öncelikle kişinin bazı önlemler alması gerektiğine dikkat çekiyorlar.

Birçok kadının evlerinde saksıda yetiştirdiği "testere kaktüsü", kozmetik firmalarının hanımları güçlendirmek için kullandığı Aloe Vera, birçok eski uygarlık tarafından ölümsüzlüğün sembolü olarak tanımlanıyor. Bağışıklık sistemini güçlendirmekten yaraların iyileşmesine, ağrı dindirmekten kansere karşı korunmaya kadar pekçok alanda sağlığınıza hizmet ediyor. Aloe Vera, aynı zamanda antioksidan özelliği sayesinde genç kalmanızı da sağlıyor.

Formsante dergisinde yer alan habere göre Aloe Vera adeta şifa deposu. İkiyüzden fazla çeşidi olan Aloe Vera'nın yalnızca 3 veya 4 cinsi tıbbi özelliklere sahip. Aloe Vera bitkisinden iki ayrı madde elde ediliyor. Bitkiden yararlanmak için suyunu içerek tüketebilirsiniz.

Eğer daha güzel bir cilt istiyorsanız da diğer karışım maddeleriyle elde edilen losyon ve krem ürünlerini kullanabilirsiniz.

Romalılar da kullanmış

Doğu ve Güney Afrika'da yabani olarak yetişen ve Batı Hint adalarıyla diğer tropikal bölgelerde ise tarımı yapılan bir kaktüs cinsi olan Aloe Vera, çok eski tarihlerden bu yana tedavide kullanılıyor. Bitkinin şifası MÖ. 3500 yılından kalan bir papirüs el yazmasında ortaya çıkmıştır. Yunan ve Romalı hekimler de bu bu bitkiyi tedavide başarıyla kullanmışlar. Birçok araştırmacı, Aloe Vera'nın eski Çin ve Hint medeniyetlerinde kullanıldığını keşffettiler. Hatta bir efsaneye göre Aristo, yaralı askerlerin tedavisinde kullanmak üzere fazla miktarda Aloe elde etmek için, Büyük İskender'i Hint Okyanusu'ndaki Socotra Adası'nı ele geçirmeye ikna etmiş. Ayrıca Mısır Kraliçesi Nefertiti ve Kleopatra da sağlık ve güzelliklerini Aloe Vera'lı güzellik terapilerine borçluymuş.

AIDS'e savaş açıyor

Günümüzde yapılan araştırmalar, bitkinin yaraların iyileştirilmesinden radyasyonun mutajenik etkilerinin azaltılmasına, artrit tedavisine yardımcı olmaktan kansere karşı korunmaya kadar birçok alanda etkili olduğunu ortaya koyuyor.

Hafif anestezik etkisiyle kaşınmayı azaltan, yara çevresindeki kan akımını hızlandırarak yaraların iyileştirilmesinde etkili olan Aloe'nın aynı zamanda doku yenilenmesini de hızlandırdığı anlaşılmış. Bitki bu özelliği nedeniyle yanık tedavisinde ve ameliyat sonrası yaraların iyileştirilmesinde uygulamaya alınmış.

BİRÇOK HASTALIĞA İYİ GELİYOR

Aloe Vera'nın vücudun savunma sistemini olumlu yönde etkileyen özelliklerinin anlaşılması üzerine bu bitki daha detaylı araştırılmış. Yapılan araştırma sonucunda HIV enfeksiyonları ve HIV-1, yani AIDS hastalığına yol açan virüsün yayılımını yüzde 30 oranında yavaşlattığı anlaşılmış. Aynı zamanda bitkinin özsuyu, kalınbağırsak üzerinde 15-18 saat içinde etki gösteren bir müshil olabiliyor. Ancak bu etki kramplara da yol açabiliyor. Bu nedenle tek başına değil, kramp ve gaz giderici bitkilerle birlikte kullanılması tavsiye ediliyor.

ŞİFA VEREN ÇAY

Günlük hayatımızda su kadar çay da tüketen bir toplumuz. Üstelik çay içme geleneğini şölene çeviren bir topluluk... Düzenlenen çay saatleri, çay partileri de çayı gerçekten ne kadar çok sevdiğimizi ispatlıyor zaten. İşte bitki ve meyve çayı sektörünün lider kuruluşu Doğadan'ın hazırladığı özel formüle edilmiş bitkisel çay, artık pekçok kişinin vazgeçemeyeceği bir içecek. Günde iki fincan içilmesi tavsiye edilen Doğadanform'un faydaları ise saymakla bitmiyor. Sindirim sistemi üzerinde hazımsızlığın giderilerek boşaltımının hızlandırılması ve aynı zamanda diüretik etkinliği ile vücuttan ödemin idrar yolu ile atılmasını sağlayan Doğadanform, formda kalmak isteyenlerin favori ürünleri arasında yerini alıyor.

SİYAH ÇAY KALP DOSTU

Sağlıklı insanlarda kalp hastalıkları riskini azaltabildiği daha önce belirlenen siyah çayın, kalp hastalığı olanlarda da ölüm riskini yüzde 44 oranında azalttığı saptandı. Kalp krizinden sonra üç buçuk yıl gözlenen orta derecede çay tüketen deneklerde, çay içmeyen deneklere göre ölüm riskinin yüzde 28 oranında azaldığı belirlendi. Fazla miktarda çay tüketen deneklerde ise bu oran yüzde 44 olarak tespit edildi. Uzmanlar, siyah çayın kalp hastalarında damarların rahatlamasını sağladığını ve kanda pıhtı oluşmasını önlediğini belirtti. Amerikan Kalp Kuruluşu yayın organında yer alan araştırma raporunda, orta derecede çay tüketenler haftada 14 bardak, fazla miktarda çay tüketenlerse 14 bardağın üzerinde çay içenler olarak gösterildi. Konuyla ilgili araştırma, 1900 denek üzerinde Beth Israel Tıp Merkezi'nde yapıldı. Kalp hastalıkları riskini azaltabildiği belirtilen antikanserojen falavonoids maddesi, siyah çayın yanısıra yeşil çay, elma, soğan ve borklide de bol miktarda bulunuyor. Araştırmacılar, flavonoids maddesinin, LDL kolesterolünün okside olmasını önlediğini kaydetti. LDL kolesterolünün okside olmasının damar tıkanıklığına yol açtığı hatırlatıldı.


 
Şişmanlıkta ekip tedavisi şart
Şişmanlık tedavisinde endokrinolog, psikolog ve diyetisyenlerin ortak çalışmaları gerektiği bildirildi. Uzmanlar, hastalara artist, manken diyetlerini önermiyor.
Astım, en sık görülen kronik hastalık!
Dünya Astım Günü nedeniyle İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde bir basın toplantısı düzenleyen Toraks Derneği İstanbul Şubesi Çalışma Grubu, Türkiye'de ve dünyada astım vakalarındaki artışa dikkat çekti. Astımın küresel bir halk sağlığı olduğu bildirilen toplantıda, uygun tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınabileceği vurgulandı. 7 Mayıs Dünya Astım Günü çerçevesinde çeşitli illerde bilgilendirme ve eğitim toplantıları düzenleyen Toraks Derneği'nin basın toplantısına konuşmacı olarak, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı'ndan Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı ve astım hastaları katıldı. Toplantıya konuşmacı olarak katılan Bilun Gemicioğlu, " Dünya Sağlık Örgütü, dünyada 100-150 milyon astım hastası olduğunu belirtiyor. Ülkemizde yapılan çalışmalar ise nüfusun yaklaşık yüzde 5'inin astım hastası olduğunu gösteriyor" dedi.
SARA'YA KARŞI ETKİLİ BİR GEN BULUNDU
Bilim adamları, gençlerdeki sara (epilepsi) hastalığında anahtar rol oynadığına inanılan bir gen buldular. Montreal'daki McGill Üniversitesi Sağlık Merkezi Araştırma Enstitüsü'nden Dr. Guy Rouleau ve arkadaşları, GABRA genindeki mutasyonların, JME adı verilen gençlerde miyoklonik (klonik kasılmalar) saraya neden olabildiğini keşfettiler. Araştırmacılar, Fransız-Kanadalı bir ailede üzerinde yaptıkları çalışmalarda söz konusu geni tespit ettiler.
ŞEKER HASTALARINA KALP UYARISI
Şeker hastalarında kalp ve damar hastalıkları riskini azaltmanın yaşamsal önem taşıdığı bildirildi. Amerikan Kalp Kuruluşu'nun "Şeker ve Kalp Hastalıklarını Önleme Konferansı"nda yapılan açıklamada, şeker hastalarının üçte ikisinin, kalp ve damar hastalıklarından öldüğü belirtildi. Şeker hastalarında şişmanlık, yüksek kolesterol ve yüksek tansiyonun kalp ve damar hastalıkları risklerini tırmandırdığı, hastaların kilo vererek riskleri azaltabilecekleri kaydedildi. Uzmanlar, şeker hastalarına, sigaradan da uzaklaşmalarını salık verdiler.
7 Mayıs 2002
Salı
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED