T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Gelenek mi, teknoloji mi?

Teknolojik gelişmelerin sinemaya yansımasının, bu sektörü nasıl etkileyeceği merak konusu. Avustralyalı ve Alman bilim adamlarının geliştirdiği 'interaktif sinema' projesine göre izleyiciler film seyretmekle kalmayıp filmin içinde de rol alabilecek. Uzmanlar bu projenin yaygınlaşması halinde sinema salonlarının tarihe karışacağını söylüyor. Dijital aktristlerin, Hollywood yıldızlarının yerine geçeceği söylentileri kulaktan kulağa dolaşırken, Kanada'danın dünyaca ünlü İmax şirketinin sinemada teknik bir devrim yaparak özel bir gözlük sayesinde izleyicilere kendi sinema filmerini üç boyutlu olarak izleyebilme imkanı sağlaması, "Sinema salonları dijitalleşirse, acaba sinema salonları tarihe mi karışacak?" sorusunun sorulmaya başlanmasına neden oldu. Biz de bütün bu olup bitenleri sinema dostlarına sorduk.

SADİ ÇİLİNGİR

Gelecekte her yer Hollywood'a dönecek
Sinema eleştirmeni Sadi Çilingir, sinema salonlarında film seyretmenin görüntü sanatının temeli olduğunu, dolayısıyla sinema salonlarının tarihe karışacağı fikrine hiç sıcak bakmadığını belirtiyor: "Sinema salonlarında insanlar toplu olarak seyir olayına katılmanın zevkini yaşarlar. Diğer seyircilerin müspet veya menfi tepkileri de bizim seyir zevkimize katkıda bulunur. Filmin herhangi bir yerinde bize komik veya hüzünlü gelmeyen olay diğer seyircilerin verdiği tepki ile değişik bir şekilde etkilenmemize sebep olabilir."

Seyircilerin film içinde rol alabilmelerinin sinemaya fazla yıpratıcı bir etkisinin olmayacağını düşünen Çilingir, seyircinin çoğunluğunun uzaktan seyir ile yetineceğini, çünkü sinemanın özünde başka hayatları olayın dışında izleme dürtüsünün yattığını belirtiyor. Çilingir, sinemanın zirvede olduğu yıllarda Clark Gable'ın bakışının 'klark çekmek' olarak gençler arasında yaygınlaştığı, Cahide Sonku'nun 'Aysel-Bataklı Damın Kızı' filminde kullandığı eşarbın Anadolu'da yıllırca 'Aysel eşarbı' olarak anıldığı, Türkan Şoray'ın gözlerinin kadınlar arasında örgü adı olarak kullanıldığı düşünülürse, geleceğin insanlarının dijital kahramanların hareket ve aksesuarlarını idol olarak seçmeleri durumunda insanlığın geleceği için kaygı taşımamasının mümkün olmadığını kaydediyor.

Çilingir, Sinema salonlarının dijitalleşmesinin yerleşik sinema kültürüne zarar vermeyeceğini düşünüyor.

ABDURRAHMAN ŞEN

İnsan unsuru önemli
"Sinemanın büyüsünün, salon-perde-karanlık ortam üçgeninde olduğuna inananlardanım. En azından bir süre daha, bu büyünün hiçbir teknolojik yenilikle de bozulamayacağına inanıyorum. Sinema salonlarını tarihe karıştıracak her türlü yenilik ya da gelişmenin adının da artık sinema olamayacağını belirtmeliyim." diyen Abdurrahman Şen, dijital aktristlerin sinema oyuncularının yerini alamayacağı kanısında: "Bazı filmlerde yapılan denemeler de gösteriyor ki; nihayetinde ortaya çıkan ürün, çizgi film tadında bir şey oluyor! Dijital oyuncuların, gerçek sinema oyuncularının sinemada verdiği duyguyu beyaz perdeye yansıtabilmeleri mümkün değil... Sanatın her alanında insan unsurunu azalttığınız ya da devre dışı bıraktığınız oranda, sanatta en önemli bağlantı unsuru sayabileceğimiz duygu ortadan kalkar." Üç boyutlu gözlüklerin sadece sinema alanında değil, başka görsel alanlarda da denendiğini ama çok büyük bir ilgi görmediğini, sinemada bu tür uygulamaların özellikle bazı filmlere olan ilgiyi daha arttırabileceğini ancak dünyadaki yerleşik sinema kültürünü altüst etmesinin mümkün olmadığını söyleyen Şen, ABD'nin sinema üzerindeki tekelinin kırılmasından da umutlu değil.

NİHAL BENGİSU

Tahtı sallananlar olacak
İzleyicilerin de filmde rol alabilecekleri "interaktif sinema" projesini sinemadan ziyade bir "oyun"a benzeten Nihal Bengisu sinema salonlarının izleyicinin gönlünde ayrı bir yeri olduğu kanısında: " Sinema salonlarını tarihe karışacağı gibi bir söylem için oldukça erkendir. Fotoğraf sanatı icad olunduğunda ortaya çıkan 'artık resim tarihe mi karışıyor?' endişelerine benzemektedir bu. Ama fotoğraf çıktı diye resim ortadan kalkmamıştır ancak yeni arayışlara girmek durumunda kalınmıştır." Yakın bir zamanda gösterime giren Final Fantasy'nin gişede yarattığı hayal kırıklığına rağmen akıllarda kalmayı ve gündemi etkilemeyi başardığını söyleyen Bengisu, dijital oyuncular hakkındaki görüşlerini ise şöyle açıklıyor: "Uzmanlar yönetmenin her yeni oyuncuda o yeni oyuncunun özelliklerini kendi amaçlarına uydurmayı nasıl öğreniyorsa, burada da bu tür bir oyuncuyla kendi amaçları doğrultusunda çalışmanın yollarını öğrenecekler. Ancak şunu unutmamak lazım, bu oyuncular ancak aksiyon, bilimkurgu ve fantastik film türlerinde başarılı olabilirler. Ayrıca bir Jennifer Jason Leigh'in bir Jeremy Irons'un bir Anthony Hopkins'in yerlerini alabileceklerini düşünmek saçma. Tahtı sallananlar Bruce Willis, Van Damme ve Pierce Brosnan gibileri olacak diye düşünüyorum."

TUNCA ARSLAN

Hollywood tekeli siyasal
"Sinemanın teknolojik hamlelere açıklığı zaman zaman "sinema kendi mezarını kazıyor, kendi mezar kazıcısını bağrında taşıyor" yaklaşımlarına da neden olmuş. Örneğin sessiz dönemden, sesli döneme geçildiğinde de benzer tartışmalar ve neredeyse aynı 'şok' yaşanmış, sinemanın sonunun geldiği öne sürülmüş. Oysa bugün genel anlamda 'sessiz film'i düşünmek hayli zor." diyen Tunca Arslan sinemanın en genç ve en dinamik sanat dalı olduğunu söylüyor. " 'İnteraktif sinema' projesi, sinemanın 'durmak bilmez' gelişimi içinde önemli bir adımdır ve sinema sanatını uzun süredir hapsedilmek istendiği 'ticari boyut'tan kurtarma yönündeki gelişmelerden biridir. Bu tür proje ve gelişmeler, kapitalizmin eninde sonunda alışveriş nesnesi olarak gördüğü, genellikle 90-120 dakika arası, belli kalıplar dahilinde üretilip tüketilen 'sinema ürünlerine' alternatif olmaları bakımından önemlidirler.

Ancak tıpkı TV'nin, videonun, CD'nin, DVD'nin çıkışında olduğu gibi, sinemanın kolektif boyutuna zarar verileceğini düşünmüyorum. Ne olursa olsun, sinema ürünlerinin yüzlerce yıl daha toplu olarak, sinema salonlarında seyredilme özelliğinin değişmeyeceğini düşünüyorum." diye interaktif sinema projesi hakkındaki görüşlerini açıklayan Arslan, sinemadaki teknolojik gelişmelerin sinemanın demokratik özünden kaynaklandığını söylüyor. 'Final Fantasy' filmine göndermede bulunan Arslan, filmi 'alışılmış duygu aktarımı'ndan uzak bulurken, "Bence Hollywood'un dünya sineması üzerindeki tekeli, bu tür gelişmelerle değil, ancak bir takım siyasal denge değişiklikleriyle kırılabilir. ABD'nin, silah endüstrisinden sonra en çok sinema endüstrisini gözettiği düşünülürse, ne demek istediğim belki daha iyi anlaşılabilir." diyerek sinema sektörünün geleceği hakkındaki görüşlerini açıklıyor.

İHSAN KABİL

Yerli yapımlar güçlenmeli
Sinema salonlarının dijitalleşmesini, sinema salonlarının ortadan kalkma ihtimalinden ziyade, alışılagelmiş sinema niteliğinin sorgulanması gerektiğini söyleyen İhsan Kabil, seyircinin sinema filmlerinin içinde rol almasının, sinemadan çok, başka bir sanat türünün öncülüğünü yapacağını bildiriyor. "Gelecekte hayatın bir çeşit simulasyonu olan sinema, aslolarak, insan cinsinin perdeye taşınmasıyla mücessem olmuştur. Dijital oyuncularla bir sinemalaştırma eylemi gerçekleştirildiğinde, bunun tanımı artık canlandırma sinemasının bir türevi olacaktır." diyen Kabil, üç boyutlu gözlük sayesinde izleyicilerin sinema flimleri içerisinde rol almasını ise bir kazanım olarak nitelendiriyor.

 
Çocuklara bir klasik daha: David Copperfield
Gelenbe'den gençlere öğüt
Türk Tiyatrosu'nun 45 yıllık sanatçısı Tevfik Gelenbe, tiyatroyu öğrenmek isteyen gençlere 20 yıldır ücretsiz eğitim veriyor. 20 yıldır 8 ay süreyle yaklaşık 200 başvuru arasından seçtiği 20-28 yaşlarındaki en az lise mezunu olan 10-12 genci tiyatroya kazandıran Gelenbe, "Bu gençlere iyilik mi yapıyorum, bilmiyorum. Çünkü günümüzde yükselen değerler içinde tiyatro yok." diye çalışmalarını tanımlarken, sağlığı uygun olduğu sürece bu hizmeti sürdüreceğini kaydetti. Bugüne kadar eğitim verdiği öğrencilerinden 30'unun ünlü olduğunu söyleyen sanatçı, öğrencilerini seçerken çok önemli bir özellik aramadığını ifade ederek, "Yetenek, sarı saç, mavi göz değildir. Öğrencilerimden istediğim tek şey tiyatroya aşk duymaları. Tiyatroyu her şeyden çok sevmeleri gerekiyor. Özel yaşamları bile olmaması gerekiyor.." diye konuştu. Gelenbe, "Şöhret olacağım diyerek tiyatroya başlayan baştan kaybetmiş demektir. Tiyatro iğneyle kuyu kazmaktır. Tiyatro binasının içinde olmak bile yetmeli insana." diyerek nasihatta bulundu.
Şiir yalnızca şiir..
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin amatör uğraşlarla hazırladıkları ve hiç de amatörce sunulmayan şiir gecelerinin bu yıl 11.'si düzenlendi. Önceki akşam Çemberlitaş Fırat Kültür Merkezi'nde gerçekleşen gece, şiir dostlarını bir araya getirdi. Artık gelenekselleşen geceye, Nurullah Genç, Bahattin Karakoç, İbrahim Tenekeci, Mehmet Atilla Maraş, Erdem Beyazıt, Mürsel Sönmez gibi tanınmış şairlerin yanı sıra, İHH Başkanı Bülent Yıldırım ile çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu kalabalık bir davetli grubu katıldı. Bu yıl Filistin dramı damgasını vurduğu gecede, Yaşar Şahin'in okuduğu 'Filistin'e Ağıt' isimli şiir izleyicilerden yoğun alkış aldı. Şiirlerin ardından neyzen Ender Doğan'ın ney ziyafetiyle büyülenen şiir dostları, Filistin dramını anlatan sinevizyon gösterisi ile duygulu anlar yaşadılar. Gecede söz alan Bülent Yıldırım'ın konuşmasının içeriğine de Filistin sorunu damgasını vurdu. Yıldırım, İsrail'in Filistin'de yaptığı zülmü kınadı.
Hat tezhiple buluşunca..
Hat ve tezhip yıllar boyunca birbirlerini tamamlayan iki unsur olarak birlikte süslemişler tabloları. Osmanlı'dan bile eskilere dayanan bu sanatı, şimdilerde gelecek kuşaklara yeni ustalar ve öğrenciler sürdürüyor. İşte bu yolda emanetçilerden biri olan ressam Şenay Erkut, kendisine ait ilk sergisini Basın Müzesi'nde açtı. 5 yıl gibi uzun bir çalışmanın birikimi olan eserlerinde, tezhip ve minyatür sanatlarını işleyen Erkut, emek isteyen bu sanatların kendisini yaratıcıya daha çok yaklaştırdığını söyledi. Sergisinin açılış kokteylinde görüştüğümüz Erkut, tezhip sanatının tamamen tasavvufa dayandığını belirtti. "Bana verilenler için her zaman şükrediyor ve Allah'ın ayetlerini süslemek istiyorum. Tezhip ve minyatür sanatında detaya inildikçe Tanrıyı bulabilirsiniz. Bu sanatlar beni daha bir Allah'a yaklaştırıyor." diyen Şenay Erkut, çalışmalarına Sazyolu adını verdiği kendi atölyesinde devam ediyor. Atölyesinde kendi öğrencilerine minyatür ve ebru dersleri veren Erkut'un bu sergisi, ilk kişisel sergisi. Çemberlitaş'taki Basın Müzesi'de sergilenen eserler, 20 Mayıs'a kadar, pazar günleri hariç hergün görülebilir.
7 Mayıs 2002
Salı
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED