T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ecevit'ten sonra neler olur?

Ecevit'in hastaneye kaldırılması Türk siyasetini ve ekonomisini iyice kilitledi. Bu bir ölçüde doğal; zira Başbakan'ın sağlık durumuna ilişkin bilgiler endişe verici. Bu koşullarda gerek kamuoyunun gerek siyasi partilerin gerekse "diğerleri"nin seferber olmasına şaşırmamak gerekli.

Bu hükümetin ömrü ile Başbakan'ın sağlık durumu arasındaki "doğru orantı", sistemin ve dillerden düşmeyen istikrarın ne denli ince bir "pamuk ipliği" üzerinde durduğunu göstermesi bakımından ibret vericidir.

Ecevit'in sağlığı Başbakanlığı sürdüremeyecek bir noktaya erişirse, bu pamuk ipliğinin kırılacağına ve ülkenin "kriz içinde yeni bir kriz"le tanışacağına şüphe yoktur.

Daha şimdiden bu konuda ortalık hevesli ve senaryo kaynamaktadır. Hevesliler arasında evlerine çekilmiş siyasetçiler, muhtemelen Demirel, koalisyon ortağı liderler, eski ve yeni Meclis başkanları bulunuyor. Senaryolar ise İzgi başkanlığında milli mutabakat hükümetinden Bahçeli başkanlığında seçim hükümetine, bürokratlar kabinesine kadar uzanıyor.

Tüm bunlar türlü aktörler tarafından zorlanacak ihtimaller...

Kesin olanlar ise şunlar:

1. Başbakan Bülent Ecevit, biyolojik ömrü ne denli uzun olacaksa olsun, "devlet ve siyaset hayatının sonu"na gelmiştir.

2. SP ve AK Parti'yi cezalı tutmaya devam eden günümüzün "olağanüstü siyaset koşulları", hükümetin kalan partiler arasında, zorunlu ve ince dengelerden oluşan bir koalisyon üzerine oturması, Meclis'ten uzun ömürlü bir hükümet çıkmasını engelleyecektir.

3. Bu koşullar "erken seçimler"e start verecektir.

Ancak belirtmek gerek; kanımızca erken seçimler Türkiye'deki Ecevit'i de kuşatan suni dengelere son verecek, siyasette tabiîleşmeyi sağlayacak ya da güçlü partiler üreterek siyasi istikrar sorunlarını giderecek bir tablo üretmekten çok uzak sonuçlar verecektir.

Başka bir deyişle Türkiye yeni bir sorun kuşağının içine girecektir.

Dört nedenle...

Merkezi sistemin allerji duyduğu AK Parti'nin başarısı, en az yüzde 20'lik oy alması Erdoğan'lı ya da Erdoğan'sız engellenemeyecektir. Bu faktör gerek merkez sağın yeniden diriltilmesi projesini baltalayacaktır, gerekse önümüzdeki dönemde devletle bu parti arasında faturası tüm topluma ve sisteme çıkacak meşruiyet tartışması ve çatışmasına yolaçacaktır.

Diğer taraftan sistemin diğer allerji unsuru HADEP yüzde 7-8'lik oy oranının altına düşmeyecektir.

Ecevit'siz bir DSP iyice eriyecek; yeni ve eski diğer partiler arasındaki bölüşülecek oylar Meclis'teki parti sayısını artırarak iyice bölünmüş bir tablo ortaya çıkaracaktır.

En nihayet bu koşullarda elde kalan tek imkan siyasi partiler arasında seçim sonrası oluşturulacak ittifaklar ve koalisyonlar da muhtemelen devlet ve asker gölgesi ve denetimi altında girecektir.

Bu tablonun değişebilmesi için ya siyasi partiler arasında seçim ittifaklarına gidilmesi ya da devletin siyaset üzerindeki baskısının geri itilmesi gerekmektedir.

Bu kolay iş değildir; ama bunun farkına varmak bu yolda ilk adımı atmak anlamına gelir...

Ecevit'in sağlık durumu ve siyasetten uzak düşecek olması son üç yılın istikrarının geçici ve tehlikeli bir denge hali olduğunu görmemize, çıplak gerçeklerin Türkiye'yi yeniden beklediğini farketmemize ve önlem alınmazsa yeni krizlerin ufakta beklediğini anlamamıza yol açacak mı bilmiyorum.

Bu konuda medyadan siyasetçiye, devletten sokaktaki hakim zihniyete aktörler ve veriler umut verici değil...

Ama şunu kimse inkar edemez:

Toplum ile siyaset arasındaki bağın koparıldığı, dışarıdan müdahalelerle örselendiği toplumlarda doğal ittifaklar, siyaseten kötü olanı eleme mekanizmaları gelişemez, siyaset tabiîleşemez ve demokrasi-refah yerleşemez...



19 Mayıs 2002
Pazar
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED