T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Milli Gençlik, ilkellik, aymazlık ve Ecevitler

Bugün 19 Mayıs. Gençlik ve Spor Bayramı. Yetkililer yine açıklamalar yapacaklar, yine törenler yapılacak yine kulağa hoş gelecek sözler ve de nutuklar dinleyeceğiz. Bütün geri kalmış ülkelerde olduğu gibi –geri kalmış ülkeler büyüklüğü hep törenlerde ararlar, ama ne dünyada itibarları vardır ne içerde huzurları- kendimizi törenlerle avutacak ama acı gerçeklerden hep uzak duracağız.

Allah'tan bir gençlik kuruluşu bu münasebetle gençliğin gerçek problemleri üzerinde kafa yormayı düşünmüş de bize de gerçekleri yazacak bir hatırlatmada bulunmuş. Milli Gençlik Vakfı Genel Başkanı değerli dostum İlyas Töngüş yaptıkları kapsamlı bir çalışmayı hem normal hem de elektronik postayla bize bir dosya halinde göndermiş.

Mesela, GSMH'da her yıl öğrenci başına düşen payın Almanya'da 5 bin 663 dolar, Fransa'da 4 bin 965 dolar, İngiltere'de 4 bin 565 dolar İtalya'da 4 bin 573 dolar Türkiye'de ise sadece 172 dolar olduğunu tespit etmişler.

Hollan'da da 1750 kişiye, Avusturya'da 2 bin 451 kişiye, İngiltere'de 4 bin 100 kişiye bir kütüphane düşerken Türkiye'de 65 bin kişiye bir kütüphane düştüğü gerçeğini yakalamışlar.

İstanbul'dan daha az nüfusa sahip İsveç'te 12 halk kütüphanesinin varlığını ve bu kütüphanelerde 45 milyon kitap kayıtlı olduğunu, öte yandan 65 milyonluk Türkiye'de 1226 kütüphanede kayıtlı kitap sayısının sadece 10 milyon olduğunu görmüşler. İsveç'te bir kişiye 10 kitap düşerken Türkiye'de 7 kişiye bir kitap düştüğünü tespit etmişler. Verilen diğer rakamlarla gençliğin ne kadar ihmal edildiğini gözler önüne sermeye çalışmışlar.

Uyuşturucu ve alkol bağımlılığının ilköğretime indiği, satanizm ve benzeri sapık inanç ve ideolojilerin gündemimize girdiği hengamede küreselleşmenin ve hele de 11 Eylül tortularının arasında inançlı ve muhafazakar gençliğin irtica ve benzeri çirkin vasıflarla toplum dışına itilmeye çalışıldığı günümüz gerçeklerinin altını çizmişler. Araştırmayı Eğitim ve Gençlik, Demokrasi Sivil Toplum ve Gençlik, Ekonomi ve Gençlik olmak üzere üç ana bölümde ele almışlar, gerçekleri gözler önüne sermişler ve ilgili yetkili/mercileri böylece uyarmışlar.

MGV'yi bu hayırlı çalışmasından ötürü elbette kutluyoruz başarılar diliyoruz. Ancak yapılan çalışmadan da anlaşılıyor ki, gençliğe sahip çıkmayı devletten beklersek daha çok gencimizi alkol, uyuşturucu ve sapık inançların kucağına itmiş olacağız.

Ben şahsen kültür noktasında devletin bütün kültürel faaliyetlerden elini eteğini çekmesini ve kültürel faaliyetleri tamamıyla sivil toplum örgütlerine bırakmasını düşünenlerdenim.

Devletin resmen bir kültür politikası olunca halkın rağbet göstermediği senfoni orkestrasına dünyanın parası ayrılıyor, öte yandan sayısız kültürel değerlerimiz kaybolmayla yüz yüze geliyor. Kültür Bakanlığı bence resmi bir ideoloji ve kültürü dayatmak yerine kültür ağırlıklı sivil toplum örgütlerine sadece mevzuatta kolaylık sağlasa yeter. Gölge etmesin başka ihsan istemezler. Senfoniye de mehtere de devlet bütçesinden ödenek ayrılmasın. Kültürünü yaşatmak tamamen halka bırakılsın.

Gençlik konusunda da aynı şekilde düşünüyorum. Trafiği alt üst eden, hayatı felce uğratan ve bizzat katılanları bunaltan resmi törenlerle gençliği düşünüyor görünüp zaman ve imkan israfı yerine gençlik üzerine eğilen vakıf, dernek, klüp, tesis ne varsa devletin destek olmasını ve teşvik etmesini daha faydalı buluyorum.

Mesela Milli Gençlik Vakfı bunlardan biridir. Devletin bu ve benzeri vakıflara destek vermesi bakanlık nezdindeki çalışmalardan bence daha ekonomik ve daha faydalıdır. Fakat maalesef takip edilen yanlış politikalar sebebiyle, bu vakıflar ülke genelinde faaliyetlerini durdurma noktasına gelmişlerdir. Böylece gençlerimize kurulan alkol, uyuşturucu, kötü alışkanlıklar ve sapık inanç tuzakları daha etkili şekilde işler hale gelmektedir.

Resmi politikalar böyle de hayırlı çalışmalara destek vermesi gereken fertlerde ve sivil toplum örgütlerinde durum farklı mı sanki. Son 5 yılda özellikle de 11 Eylül sonrasında çok sayıda bilinçli insan ve sivil toplum örgütü, mimlenme korkusuyla dindar/muhafazakar gençliğe sahip çıkmaktan fersah fersah kaçmaktalar. Bu halleriyle de hangisiyle konuşsanız vatanı ancak kendileri kurtarıyor.

Be birader sen vatanı bırak da önce kendini bir kurtar hele.

Laf üretmeyi kenara bırakıp taşın altına elini bir koy hele.

Cebinde trilyonlar varken, üç kuruş katkı için gelen o pırıl pırıl tertemiz gençleri kovmaktan beter ederek umutlarını söndürmeden onlara bir ışık yak hele.

Evet, gençlerimize çok kötü örnek oluyoruz. Onlar birçok şeyi bizden daha iyi görüyor ve hissediyorlar ama maalesef bizden umduklarını bulamıyorlar.

Yazıklar olsun bize, siyasi sistemimizdeki hastalıklar sivil toplum örgütlerimize, ticari müesseselerimize ve de bizzat kendi şahıslarımıza sirayet etmiş.

İnanın üzülüyorum. Evvelki gün gençlerin yaptıkları güzel bir çalışmaya destek bulamayışlarını görünce sinirden başıma ağrılar girdi.

Biri Bayrampaşa'dan biri Esenler'den iki yürekli adam çıkıp himmet etti de gençlerin sorununu çözdüler ama tekraren gördüm ki, Ecevit'in sağlığını ve politikalarını eleştiren bir yığın Ecevit var.

Maalesef..


19 Mayıs 2002
Pazar
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED