T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Erken seçim ne zaman?

Devlet Bakanı Kemal Derviş'in erken genel seçim tartışması başlatan sözleri mesnetsiz, plansız boş laflar değildir. Derviş' in konuşmasından sonra iç ve dış etkin çevrelerde yaptığım temaslardan aldığım bilgilere göre; Derviş, siyasete kesin girecek ve Türkiye, bir erken genel seçim yaşayacak. Erken genel seçim, Derviş'in siyasete girdiğinden üç ay sonra yapılacak.

Bu senaryoyu yazan güçler, bugüne kadar TBMM' den istedikleri her kanunu ve kararı çıkarttılar. Bu Meclis'ten erken seçim kararı çıkmaz diyenlere; TBMM'de bu güne kadar en kolay çıkan kararın seçim kararı olduğunu hatırlatırım. Ayrıca: çok özel bir kulis bilgisine göre; Başbakan Bülent Ecevit, yaşlılık, kortizon, parkinson ve prostatının verdiği rahatsızlıklar nedeniyle ağır baskı altında olup, Başbakanlık'tan çekileceği ve yeni Başbakan'ın DSP'li bir bürokrat kökenli milletvekili olacağı, yeni hükümetin 26 bakanlı ve Kemal Derviş'in de bu hükümette Başbakan Yardımcısı olarak görev yapacağı konuşuluyor. Bu senaryo da DSP bir erken olağan üstü kurultay yapacak, genel başkanlığa üç oluşum damgasını vuracak.

Bunlardan birincisi; genel başkan adayı Kemal Derviş, Hüsamettin Özkan Derviş'in yanında yer alacak. İkincisi; İsmail Cem ve arkadaşları. Üçüncüsü; Şükrü Sina Gürel ve Rahşan Ecevit oluşumu. Bülent Ecevit'in şimdilik renk vermediği sona doğru İMF, Dünya Bankası, iç ve dış dostlarının telkinleriyle Kemal Derviş'ten yana tavır koyacağı söyleniyor. Bu özel senaryo ve benim temaslarımdan çıkardığım sonuç; önümüzdeki 10 yıllık dönemde Türk siyasetinin önemli köşe taşlarından biri Kemal Derviş olacak gibi.

Bu arada ayrıca bazı DSP'li Bakanlar da Başbakan Ecevit'e "Genel seçimlere Başbakanlığı'nızda gidelim, bu arada olağanüstü bir kurultay yapalım, sizin tavsiye edeceğiniz bir arkadaşı genel başkan seçelim, onun seçimine müteakip üç ay sonra erken genel seçime gidelim ve 58'inci başbakan adayımız yeni genel başkanımız olsun, siz bizim bilgemizsiniz" dedikleri Ecevit'in bu formüle yakın durduğu da iddia edilmektedir.

Sağlıkta sağlıksız yapı

Yolsuzluk, yoksulluk, yüksek faiz, işsizlik batağına girmiş ülkemizde ara sıra iyi şeyler de yapılıyor. Ancak onları arayan, soran, tebrik ve teşvik eden, ödüllendiren yok. Son günlerde yapılan iyi şeylerden biri de Ankara' da Dr. Ramazan Aydın tarafından gerçekleştirildi. Dr. Ramazan AYDIN "Keçiören" adlı bir gazete çıkarmaya başladı. İkinci sayısı yayınlanan gazete, eğitim ve sağlık ağırlıklı olup, Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, Hava Kuvvetleri eski Komutanı Orgeneral Halis Burhan, Kültür Bakanlığı eski Müsteşarı Mehmet Önder ve 15 tıp uzman doktor köşe yazarı ile geniş bir gönüllü kadrosuna sahiptir. Keçiören Gazetesi'nin Dr. Ramazan Aydın imzalı "Sağlıkta sağlıksız yapı" logolu ilginç yazısını aktarıyorum.

"... Anayasamız'ın (Madde 56) "Devlet herkesin beden ve ruh sağlığı içinde hayatını sürdürmesini sağlar..." diyerek kanun yapmasına rağmen, başta kanunu yapanlar Türkiye'mizdeki sağlıkta adaletsiz hizmete sebep olmaktadırlar...

Nedense, SSK'lılar devlet hastanesine, Emekli Sandığı mensupları SSK hastanesine mecbur kalsa dahi gidemez.

Sevk için hatırlı insanlar telefonlara sarılır. Aylar sonraya verilen randevular, sıralar, çileler, kapı önlerinde, hastane bahçelerinde yapılan çileli doğumlar...

Bir de ayrıcalıklı bir uygulama var ki, 67 milyonda bunların sayısı 22.244. Bunlar kim mi? 537 milletvekilimiz ve aileleri, eski milletvekilleri ve aileleri, dışarıdan atanan bakanlar ile aileleri, milli saraylarda çalışanlar, TBMM'deki memurlar ile geçici görevli personel. Bunlar kamu–özel fark etmeden dildieği yerden sağlık hizmeti alabiliyor. Bunlar, kendi doktorlarını kendileri seçebiliyorlar. Bütün bunlar, Batı Avrupa ve ABD standartlarıdır ki, elbette biz de bunun böyle olmasını istiyoruz.

Ancak Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı, yargı organları başkanları, kuvvet komutanları, vali ve kaymakamlar nedense bu 22.244 kişiye dahil değiller!

Asla TBMM çatısı altındaki 22.244 kişiye yapılan ayrıcalıklı sağlık hizmetinin karşısında değilim. Karşısında olduğum 66.977.756 kişi niçin kendi doktorunu seçemiyor, istediği özel hastaneye gidemiyor? 22.244 kişi gibi sağlık hizmeti alamıyor... Doktorlarımızın, sağlıklı insanlarla uğraşabildikleri ve her hastanın kendi hekimini seçebildiği günlerin çok uzak olmaması dileğiyle..."

6 MİLYAR DOLAR GELİR

Oğlum Mehmet Diker maden mühendisi olduğundan doğal olarak birçok maden mühendisi ile temasım oluyor. Maden mühendislerinin ortak görüşü , bor madeninin yeterince değerlendirilmediğidir.

Bor madeni ile ilgili en ilginç görüş Yeni Yüzler Hareketi üyesi Ayhan Özdemir'den gelen e-posta da ifade edilen aşağıdaki görüştür.

"Bor madeninin tonu 200 dolar civarındadır Bu madeni sülfürik asitle işlemden geçirince elde edilen borik asitin fiyatı 800-900 dolar civarında oluyor. Yani madeni isleyip satınca katma değeri yükseliyor.

Bir diğer hususta, dünya rezervlerinin yüzde yetmişine sahip bir ülke olarak fiyatı bizim belirlememiz gerekiyor.

Ham olarak bor madeninin ton fiyatı 6000 dolar desek ne olur?

En kötü ihtimal bizden almazlar ve 600 milyon dolar kaybederiz ama dünyada fiyatlar otomatik olarak yükselir. Belki 6000 dolar olmaz ama 2000 dolar olur. O zaman da gelirimiz 10 kat artar. 6 milyar dolar olur.

Bunu yapabiliyor muyuz. İste asıl mesele bu. Ayhan Özdemir

Bor asidi kullanan bir tesiste çalışan endüstri mühendisi

SORUYORUM!

Adalet Bakanı Hikmet Sami TÜRK;

Üyesi bulunduğunuz 57'nci TC. Hükümeti'nde ki bazı bakanların eşlerinin , gelir getirici hiçbir çalışmaları, ticari faaliyetleri olmadığı halde (ev hanımı) edindikleri gayri menkuller ve mal varlıkları ile ilgili iddialara karşılık; haksız mal varlığı edindikleri nedeniyle veya nereden buldun ve 3628 sayılı mal bildiriminde bulunulması, rüşvet ve yolsuzlukla mücadele kanununa muhalefet etmek suçundan soruşturma açtıracak mısınız veya ilgili cumhuriyet savcılarını uyaracak mısınız?

KORKTUKLARIM

Her şeyi ben bilirim, benim dediğim doğrudur diyenden, kendini çağdaş başkasını dar kafalı sayandan, siyaha beyaz diyenden, statükocudan, dedikoducudan, iftiracıdan, yalancıdan, talancıdan, hortumcudan korkarım.

İŞ VE AŞ

Bir hafta boyunca karşıma çıkan herkese; gündemindeki birinci sorununun ne olduğunu sordum. Aldığım cevapların hemen hemen hepsinde birinci sorun olarak işsizlikle karşılaştım. İşimiz olursa diğer sorunlarımızı çözebiliriz dediler. İstihdama yönelik projeler üretmeyen bir ekonomik modelin mutluluk getirmeyeceğini dağdaki çoban bile anladı. Bilgi çağında yaşarken Türk insanının gündemi 30 yıl öncesi gibi aynı kalmış. Yine istenen iş ve aş.

VARLIK İÇİNDE YOKLUK

Sakarya, Fırat, Dicle, Kızılırmak-Gediz, Menderes gibi ırmaklarımız var, çeşmelerimizde su yok.

Akdeniz, Karadeniz, Ege, Marmara gibi denizlerimiz, Van, Keban, Eğirdir, Beyşehir, gibi göllerimiz var, soframızda balık yok.

TBMM'de 500'ün üzerinde milletvekilimiz var, Başbakanlık görevine layık görülen yok.

47 siyasi partimiz var, halkın güveni ve umudu yok.


20 Mayıs 2002
Pazartesi
 
TEVFİK DİKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED