|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Masamın üstünde, Akart Danışmanlık Şirketi'nin bir araştırması duruyor. Son derece çarpıcı ve herbiri, "bugün seçim olsa kime oy verirsiniz" sorusunun cevabından çok daha önemli bilgiler içeren bu araştırma; Türk toplumunda bireylerin hem ülkenin kaderine, hem de kendi hayatlarına ilişkin kararları nasıl dayanılmaz baskılar altında verdiklerini apaçık ortaya koyuyor. Akart'ın 16 ilde 3224 kişi üzerinde yaptığı anket, "neyin ne olduğu" gerçeğine ışık tutan bir araştırma özelliği taşıyor. Bazı önemli satırlarının altını çizdim. Ortaya ilginç ve üzerinde düşünülmesi gereken bir tablo çıktı. Soru: Türkiye, Avrupa Birliği'ne girmeli midir? Cevap: Yüzde 32.4 "evet girmelidir" diyor. "Türkiye kendi hayati çıkarlarından taviz vermeden ama gerekli şartları yerine getirerek girmelidir" 49.8, "girmemelidir" 17.2 ve cevapsız ise 0.6. Bu tablo, daha önceki araştırmalarda da görüldüğü üzere, Türk insanının AB'ye girme istediğini teyid ediyor. Soru. AB'ye girersek ne gibi sonuçlar doğar? Cevap. "Ekonomi düzelir refah seviyemiz artar" yüzde 30.4. "Demokrasi gelişir, devlet yönetimi çağdaşlaşır" 29.1. "Türkiye bölünür ve Avrupa'nın sömürgesi olur" 18.5 ve "hiç birşey değişmez" 20.3. Bu da belli... İnsanlar, AB ile para ve demokrasiyi özdeşleştirmiş durumda. Soru: AB Türkiye'yi üyeliğe alır mı? Cevap: "Alır" yüzde 14.1, "almaz" yüzde 45.2 ve "Türkiye gerekli şartları yerine getirirse alır" yüzde 39.7. Yani, bir AB aşkı var. Ama umutsuz, platonik ve başlık parasını denkleştirmemizle yakından ilgili bir aşk bu. Soru: (Peki) Sizce, AB üyelik için Türkiye'den ne bekliyor? Cevap: "Kıbrıs, Ege ve bölücülük konularında taviz vermemizi bekliyor" yüzde 44.5. "Ekonomi, demokrasi ve insan hakları gibi alanlarda AB standardına ulaşmamızı bekliyor" diyenler de 52.8. Yani, kamuoyu AB'yi istiyor ama uzun ince yoldaki dikenlerin de farkında. Ege ve Kıbrıs gibi geleneksel kriz alanlarını dağıtmamız ve AB müktesebatına uymamız lazım. Soru: İdam cezası kaldırılmalı mı? Cevap: "Kaldırılmalı" yüzde 39.8, "Öcalan hariç tutularak kaldırılmalı" 13.5, "terör suçları hariç kaldırılmalı" 14.1. "Kaldırılmamalı" ise yüzde 31.7. Soru: Ana dilde yayın serbest olmalı mı? Cevap: Yüzde 48.6 "serbest olmalı", yüzde 50,1 "yasaklanmalı." Lehte kampanya yapılmıyor olmasına karşın, idam ve ana dilde yayın konularındaki destek rakamlarının yüksek olması dikkat çekicidir. Ve geliyoruz, araştırmanın en can alıcı sorularına. İnsanlara yurt dışına gitmeyi isteyip istemedikleri soruluyor. Yüzde 59 açıkça gitmek istediğini söylüyor. Ve her meslek kesiminden yüzde 60 civarında yüksek oranlarda yurt dışı talebi ortaya çıkıyor. Soru: Neden yurt dışına gitmek istiyorsunuz? Cevap: "İş bulmak için" yüzde 17.2, "Türkiye yaşanmayacak hale geldiği için" 16.7, "demokrasi ve özgürlük için" 12.3, "eğitim sağlık imkanları için" 13.8. Asıl önemli bulgu yüzde 40 gibi büyük bir çoğunluğun, yurt dışına neden gitmek istediğini bile bilmemesidir. Yine de en dramatik bilgiler ise yurt dışına gitmek isteyenlerin yaş gruplarında ortaya çıkıyor. 18-25 yaş grubundakilerin yüzde 70'i, 26-35 grubundakilerin yüzde 62.3'ü ve 55 yaş üzerinde bulunanların ise yüzde 30'u yurt dışına gitmek istiyor. Başta gençlerde olmak üzere her yaş grubunda umutsuzluk ve ülkeye güvensizlik var. İnsanlar üzerinde, huzur ve refah yoksunluğu ile bu ikisinin doğal sonucu olarak bir de geleceği yitirme baskısı var. Dolayısıyla, verdikleri cevaplardan önce onları "evet" ya da "hayır" noktasına sabitleyen bu sosyo-ekonomik baskıyı analiz etmek gerekiyor. Sanılanın aksine; Türk insanı, refah ve huzur için statükoyu değiştirmeyi göze almış bulunuyor. AB, Kürtçe ve idam konularında bu eğilim kendini gösteriyor. Ama, insanlar verdikleri her cevapla, aslında düşünerek tartışarak elde ettikleri bir kararı deklare etmiyor, kendilerini bir an önce paraya ve huzura ulaştıracak yolu açmaya çalışıyorlar. Türkiye fotoğrafı da nihayet, bu flu görüntüden başka bir şey değildir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |