T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
'Nikah' konusuna devam...

Tahmin ettiğim gibi çıktı... "Devletin gönlündeki birliktelik!" başlıklı yazım farklı cenahlardan farklı tepkiler aldı. Katolik dünyasının bile "laiklik" sürecinde aklı başında bir "uzlaşma" ile altından kalkabildiği "nikah" meselesine bizim niçin bu dece bağnazca takıldığımız, gelen tepkilerden de belli ki, üzerine daha çok düşünmemizi gerektiren bir mesele.

Tepkilerin büyük bölümü Anayasa Mahkemesi'nin 2.5 yıl önce vardığı bir kararın henüz yeni yayınlanan gerekçesine getirdiğim yorumu destekliyordu. Bu doğrultuda o derece hoş mesajlar vardı ki... Bir okurum, "Oldu olacak, sadece imam nikahıyla yaşayanları cumhuriyetten aforoz etsinler bari!" diyordu.

Görüyorsunuz, ne kadar hoş, ne kadar anlamlı sözler... Okurumun işaret ettiği gibi, gerçekten de, "resmi nikah"ı Türk Ceza Yasası'na maddeler koyacak derecede destekleyen cumhuriyetimizin bir kilise gibi "aforoz" yetkisine başvurmasına pek bir şey kalmadı denebilir!

Bir grup okurum ise, beklediğim gibi, "resmi nikah"ın kadın hakları açısından ne derece önemli olduğunu ısrarla hatırlatıp, ortada bir "tutarsızlık" olmasına rağmen bu yolda devam etmenin meselenin bütünü açısından yararlı ve hayırlı olduğunu belirtiyordu. Haksız sayılmazlar; "resmi nikah" tabii ki, hâlâ birçok durumda kadın için önemli bir güvence. İşin bu faslını zaten ben de belirtmiştim. (Ayrıca, söz konusu yazımda yazısından alıntı yaptığım Vakit yazarı Ali Karahasanoğlu da bu hususun altını bir notla çizmişti. Yazara göre, ideal çözüm her iki nikahın (resmi ve dini) aynı zamanda yapılması yönündeydi.)

Okurlarımdan bir grubun itirazı ise özetle şöyleydi: Eleştirmek iyi güzel de, mevcut uygulamanın yerine ne öneriyorsunuz, onu söyleyin! Yani kısaca, "Sadece yıkıcı olma, yapıcı da ol!" şeklinde ifade edilen ve hemen her alanda karşımıza çıkan bir itiraz, bir sitem... Bu itirazları da çok ciddiye aldım ve bugün için "yapıcı" olmaya karar verip, ülkemizin bir türlü çözülmeyen meselelerinden birisi olan "nikah" konusu hakkında bir öneri geliştirmeye karar verdim! Önerim şöyle:

Biz de kısa yoldan AB ülkelerindeki uygulamaları örnek alalım. Orada nikahların kıyılabilmesi için nasıl iki mekan, yani Kilise ve Belediye gösterilmişse, biz de bu yolu izleyerek gayrimüslümlere iki mekan önerelim. Bu mekanlardan birisi bugünkü uygulamada olduğu gibi yine Belediye olsun. Diğer mekan ise, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde belirlenecek yetkili bir kişinin makamı olsun. Evlenmek isteyenler eğer dini nikah da kıydırmak istiyorlarsa, bu ikinci mekanı tercih etsinler ve resmi ve dini nikah orada aynı zamanda kıyılsın. Evlenmek isteyen çiftler dini nikah istemiyorsa, onlar da Belediye'yi seçsinler.

Gördüğünüz gibi hiç de fena olmayan, hiçbir mahzuru bulunmayan bir öneri. Nikah kıyma yetkisi verilen her iki kurum da zaten devlete bağlı olduğu için, ortada devlet açısından bir problem de yok. Ha belediyedeki nikah memuru, ha Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu işte yetkili kılacağı Diyanet memuru, ne fark eder... Herkes barış içinde, canının istediği biçimde nikahını kıydırıyor... Dediğim gibi, devlet duruma yine en az eskisi kadar hakim... Ancak, biz her meseleyi Ortaçağ'ın "Tanrı ispatları"na çevirmekte mahir olduğumuzdan bu öneriye de şöyle bir itiraz gelebilir: Diyanet memurunun kıyacağı nikahta işe hangisinden başlanacak? Önce "resmi"si mi, yoksa "dini"si mi kıyılacak? Şaka yapmıyorum, olabilir; böyle bir itiraz da pekâla gelebilir... Benim bu itiraz karşısında getirebileceğim öneri de şöyle: Eh artık o kadar olsun; nikah memuru devlet memuru olduğuna göre, çok ısrar edilirse "resmi" nikahı öne alarak devlete bu kadarcık bir tavizimiz de olsun!

Ama inanın durum şimdikinden çok mu çok iyi olacaktır... En azından Türk Ceza Yasası'nın 237. maddesi gibi akla ve mantığa aykırı bir "garabet"ten kurtulmuş olacağız. Böylece Anayasa Mahkemesi üyeleri de bu maddeyi göz önünde tutarak zoraki kararlar alma sıkıntısından ebediyen kurtulmuş olacak!

Bu öneri kabul görür mü dersiniz? Hiç sanmıyorum... "Makul çözümler" bizim neyimize; biz her konuyu içinden çıkılmaz birer mesele yapmakta çok usta olan bir ülkede yaşamıyor muyuz?


29 Mayıs 2002
Çarşamba
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED