T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bu kadarına da pes doğrusu!

28 Şubat tedbirlerini ve bu cümleden olarak başörtüsüne karşı yürütülen mücadeleyi savunanların bir kısmı şöyle diyorlardı: "Biz de müslümanız, dedemiz, ninemiz.. hacca gitmişlerdi, namaz kılarlardı, ninemiz başını örterdi. Bizim karşı olduğumuz başörtüsü değil türbandır; yani köktendinciliğin (fundamantalizmin, şeriatçılığın, siyasal İslam'ın) simgesi olan örtünme biçimidir. Bu örtünme şekli dinden, inançtan değil, siyasi bir tavırdan, muhalefetten kaynaklanmaktadır, bu sebeple engellenmelidir..."

Biz bu sözleri söyleyenlerin çoğunun samimi olmadıklarını, onların örtünmeye de, hayatlarını bir ölçüde sınırlayacak dine de karşı olduklarını, yalnızca siyasal İslam'a değil, dindarlığa karşı da savaş açtıklarını, aldıkları tedbirlerin bunu açıkça ortaya koyduğunu söyleyip durduk. Sözlerimizi şüphe ile karşılayanlara yeni bir kanıt daha sunuyoruz: Bursa'da, başına peruk takarak görevine devam eden bayan öğretmenlerin tesbit edilmesi ve listeye alınarak gereğinin yapılması için girişim başlatılmış. Evet, yanlış duymadınız, bırakın türban şeklinde olmayan başörtüsünü, başı açık gösteren ve belli olmadığı, göze çarpmadığı, standart da olmadığı hiçbir şeyin simgesi olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmayan peruk şimdi mücadele hedefi haline gelmiştir. Bunun tercümeye ve yoruma ihtiyaç göstermeyen mânası şudur: "Biz, insanların günlük (buna dünya, sosyal da denebilir) hayatlarını etkileyen, davranışlarını düzenleyen bir dindarlık, bu ölçülerde bir din istemiyoruz."

Gelelim "irtica raporu"na:

Bizim gazetenin Perşembe günki nüshasında yer alan haber şöyle idi:

"Güvenlik birimlerinin hazırladığı ve MGK'nın son toplantısında da ele alındığı belirtilen "irtica ile mücadele stratejisinde son durum" raporunun ayrıntıları belli oldu. Raporda irticacı grupların öncelikle devlet içinde kadrolaşmayı hedef aldığı belirtiliyor... Rapora göre 8 yıllık zorunlu öğretim, irtica ile mücadelede önemli bir dönüm noktası oldu. İmam Hatip Lisesi mezunlarının İlahiyat fakültesi dışındaki yüksekokullara girişlerinin zorlaştırılması da irticanın kaynaklarının kesilmesinde önem taşıdı."

Rapora göre okulların dışında, devletin gözetim ve denetimi altında (mesela Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı ve kurumun denetimine tabi camilerde ve kurslarda) da olsa verilen din eğitimi ve öğretimi irticayı desteklemektedir. Keza İmam Hatip Liselerinden mezun olanlar irticaya bulaşmışlardır, onların din hizmetleri alanının dışına taşırılmaması, ülkenin diğer vatandaşlarının kullandığı hakları onların da kullanmalarına imkan verilmemesi, özellikle devlet hizmetinden uzak tutulmaları şarttır. İşte bu sebeple sekiz yıllık mecburi eğitim, çocukların dışarıda din eğitim ve öğretimi almalarını engellediği, M.E.B ile Y.Ö.K'nun aldıkları tedbirler de İmam Hatip Liselerinden mezun olanların üniversitelere girmelerine mani olduğu iyi olmuştur, irticaya karşı alınmış en etkili tedbirler arasına girmiştir.

Şimdi şu irticanın, istismar edilen, masum ve iyi niyetli insanların din özgürlüklerini kısıtlamak için kullanılan irticanın (irticâ'ın) manasının, din ve dindarlık karşıtlarına göre ne olduğu açıkça ortaya çıkmış oluyor: Onlara göre irtica, siyasal islamcılık, şeriatçılık, kökten dincilik değil, dindarlıktır. Çünkü bilimsel araştırmalar ortadadır. Bu araştırmalara göre küçüklüğünde din eğitim ve öğretimi alan veya İmam Hatip Liselerinden mezun olan vatandaşlar köktendinci değil, sadece bir ölçüde dindar oluyorlar, kendi öz değerlerine daha çok sahip çıkıyorlar, milli ve dini ahlaklarına daha uygun yaşıyorlar.

Evet mücadele edilen şeriatçılık değil, dindarlıktır. Bize göre demokratik laik devlet, "bir görüş, bir inanç olarak kaldığı ve yazılıp söylendiği" sürece şeriatçılığa da karşı çıkamaz. Gel gör ki bizim devlet yöneticilerimiz, bırakın şeriatçılığı, dindarlığa (laik demokrat bir devlette, başkalarının hak ve özgürlüklerine zarar vermeden kendi inancını olabildiğince geniş bir alan içinde yaşama talebine ve hayat tarzına) karşı bile mücadele bayrağını açmış durumdadırlar.

Milli Güvenlik irtica ile mücadeleyi sıkı bir şekilde takip ediyormuş, çıkması gereken otuzdan fazla kanunun bir an önce çıkarılmasını istiyormuş; iyi, istesinler, ama halk da "irtica adı altında yürütülen ve dindarlığı hedef almış bulunan mücadeleyi" takip ediyor. M.G.Kurulu'nun tavsiye niteliğindeki kararlarına kulak verecek siyasilerin bir de halka kulak vermelerinde fayda vardır; daha doğrusu istismar edilen demokrasi aslında budur, halkın iradesini hakim kılmaktır, hak ve özgürlükleri korumaktır.


6 Ocak 2001
Pazar
 
HAYRETTİN KARAMAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED